Bölgemizde son yüzyılın en büyük olaylarından biri ve en önemlisi kendi ayakları üzerinde durabilen, batının ve emperyalist güçlerin isteklerine göre değil de kendi değerleri için politikalar üreten yeni ve güçlü bir Türkiye’nin bölgemizde üstlendiği roldür. Bu rol neden son yüzyılın önemli olayıdır diye sorarsak, dağılan Osmanlı imparatorluğundan sonra bin bir yokluklarla kurulan bu yeni devlet Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten günümüze kadar kendine içerlediği çok olaya sadece seyirci kalmış müdahil olmak istese de buna gücü yetmemiştir ve son yıllarda artık bölgesinde kendi milli ekonomisi ve milli politikalarını üreterek bölgede ve de dünyada önemli bir güç haline gelmiştir.
Bu hafta sizlere Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatının dışa yansımalarını ve içe dönük kazanımlarını aktarmak istiyorum. Malumunuz üzere biz bir devlet ile son savaşı Kıbrıs ta verdik Kıbrıs harekatını hatırlayanlar bilir ben daha çocukken yapılan bu savaşta büyüklerimiz hep Amerika’nın ambargosunu konuşurlardı. Bu Ambargo şu demekti bir devlet ile savaşta elimdeki silahları kullanmayacağım. Komik mi değil dahası var devleti yıkmaya yönelik kurulmuş Pkk terör örgütü ile mücadele de de ! Alman tanklarının kullanılmayacağı ! bizlere dikte edilmişti. Biz yine de bu anlatılanları şaka yerine koymak istesek de bu gerçek tüm çıplaklığı ile her zaman karşımızda durmuştu. Evet şimdi tüm engellemelere rağmen yapılan Zeytin Dalı harekatı yüzde seksen milli silahlarla gerçekleştirilen bir operasyon olarak bizi gururlandıran bir harekat olmuştur. Tabi ki batılı devletlerin bu harekata isteksiz de olsa destek vermelerinde bu milli silahların rolü yadsınamaz. Batılı devletlerin kaygılarını yarım ağızla dile getirmeleri fırsat bulsalar bizi bir kaşık suda boğmak istediklerini göstermektedir. Dedik ya yarım ağızla destek verseler de bizim de üyesi olduğumuz Nato Zeytin dalı harekatına ne demiş bir bakalım, Nato genel sekreteri Stoltenberg “ Her ülke gibi Türkiye’nin de öz savunma hakkı var. Ancak bunun orantılı ve dengeli bir şekilde yapılmasını istiyoruz.” demiş. Ya ben bu filmi bir yerde görmüştüm sanki! nerede gördük gezi ayaklanmasında. Yahu YPG taksimde protesto yapmıyor ve güvenlik güçleri buna müsaade etmiyor veya orantısız güç kullanmıyor değil, sayın genel sekreter bilmiyorsan söyleyelim söyledik te anlamıyor veya anlıyorsun da işine gelmiyorsa bilmem YPG veya PKK ne sayarsan say eli kanlı terör örgütüdür. Terör örgütleri ile mücadele de orantılı veya orantısız güç ne demek ? Terör Türkiye’nin hemen her bölgesinde silahlı veya bombalı saldırılar yaparken orantılı mı davranıyordu. Gelelim Suriye’nin bu hale gelmesinde büyük rol üstlenen Fransa bu harekata Türkiye itidalli davranmalı diyor ve son olarak Cumhurbaşkanı Macron “ Eğer bu operasyon teröristlere karşı mücadeleden çıkıp bir işgal operasyonuna dönüşürse bizim için büyük bir sorun haline gelir. “ demiş. Evet biz asla işgal etmeyiz Feth ederiz ve fethettiğimiz yerde insanların her daim canı da, malı da, dini de, ırz ve namusu da güvendedir sayın Macron.
Değerli okurlarım anlattığımız üzre güçlü bir devlet Türkiye söz konusu olunca Batılı devletlerin sesleri fazla çıkmaya çalışsa da kısık kaldığını görmekteyiz. Fakat esas mücadele Afrin de değil Münbiç de olacağı için batının kaygılanması normaldir. Çünkü Amerika Almanya veya Fransa şunu çok iyi biliyor Türkiye Ypg nin belini esas Münbiç de kırabilir ve Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Münbiç’in provası niteliğindedir.
Evet gelelim Zeytin Dalı harekatının içerdeki kazanımlarına Milli silahların kapasite direnç ve uygunluğunun yanında Milli birliğimizi de sağlamlaştırması da Türkiye için büyük bir kazanımdır. Özellikle toplumu birleştirici bir yanın olması ve özellikle ana muhalefet partisi içinde her ne kadar çatlak sesler çıksa da bazı ulusalcıların da bu birlikteliğe Ak parti düşmanlığını bir kenara bırakıp Mehmetçiğin yanında yer alması Türkiye’nin özlediği milli hassasiyetlerde birlik olabildiğini göstermiştir. Geçtiğimiz günlerde Sosyalist Enternasyonal başkan yardımcılığı görevinden istifa eden Umut Oran beyin “ Zira Mehmetçiğin Türkiyeyi tehdit eden terör örgütlerine karşı mücadelesinde haklı olduğuna ve hiçbir gerekçenin eli kanlı terör örgütlerine karşı mücadeleye darbe vurmaması gerektiğine inanıyorum.” Diyerek Sosyalist Enternasyonalin Basın açıklamasını kabul etmeyerek görevinden istifa etmesi takdire şayan bir hareket olarak bizde kendisini bu duyarlı davranışından ötürü tebrik ediyoruz. Darısı Ak parti ve Erdoğan düşmanlığından kör olmuş diğer ana muhalefet partililerine diyelim. Saygılarımla...