Birkaç haftadır Afganistan’da yaşananları ibretle izliyoruz. Önce oradaki vatandaşlarımızı tahliye ettik sonrasında Kâbil Havalimanında görev yapan askerlerimiz yurda döndü. Afganistan’ın geleceği noktasında Taliban ile görüşmeler devam ediyor. Bütün bu çabalar elbette birilerinin işine gelmiyor. Ülkemizdeki muhalif kesim sırf hükümetin zor duruma düşmesi için Afganistan’dan da birkaç milyonluk bir göç dalgası bekliyor(!) Gözünü iktidar hırsı bürümüş bir kısım muhaliflerimiz için Türkiye’nin geleceği önemli değil. Mevcut iktidar bir şekilde düşsün de nasıl olursa olsun. Göç dalgası her zaman için kullanışlı bir argüman…
Taliban şöyleymiş böyleymiş, Afganistan’da kadının adı yokmuş, müzik bile çalınamıyormuş, radikallermiş vb. say say bitmiyor. Peki, bunlardan bize ne ya da bu duruma ne kadar müdahil olabiliriz. Taliban nereden baksanız en az 50 yıldır o ülkenin bir gerçeği. Zaman zaman ismi farklı olsa da Rus işgalinde de Amerikan işgali döneminde de hep önemli bir figür olmuş. Afgan halkı içinde de bir karşılığı var. Sürekli işgale uğramış, yakılıp yıkılmış bir ülkeden bahsediyoruz. Geçmişi bir kenara bırakalım son 20 yıldaki Amerikan işgali gözümüzün önünde oldubitti. Taliban’ı yok etmek için Afganistan’a giren Amerika 20 yılın sonunda ülkenin anahtarını yeniden Taliban’a bırakıp kaçtı.
Bizim için öncelikli olan şey Afganistan’da bir yönetimin kurulup, ülkede asayişin sağlanmasıdır. Taliban ile bu noktada görüşmeler yapılıyor. Fakat eski alışkanlıklarından kurtulamayan muhalif kesim Taliban ile nasıl görüşülür Taliban bir terör örgütüdür diye ağlamaya başladı. İyi de Afganistan’da kendimize muhatap alabileceğimiz başka bir kesim kalmadı ki. Niyetleri belli. Afganistan’da olayların çığırından çıkıp yeni bir göç dalgasının başlaması ve ülkemize de şöyle birkaç milyon Afgan’ın gelmesi. Türkiye görüşme yapar niye görüştün derler. Görüşme yapıp inisiyatif almasa bu kez mülteciler ülkemize gelir. Mülteci istemiyoruz derler. E tabi muhalif olmanın böyle bir konforu var. Hiçbir sorumluluğun, sırtında yumurta küfesi olmadan işine geldiği gibi salla. Sorunları çözmekle iktidar uğraşsın, mümkünse çözemeyip de iktidardan düşsün…
Hükümetimiz geçmişte Suriye’de yapılan hatanın bir benzerini yapmamaya çalışıyor. Şu ana kadar ki süreç iyi yönetildi. Dileriz sonrası da bu şekilde devam eder de bir yandan Afganistan belli bir düzene girer bir yandan da biz yeni bir göç dalgasıyla uğraşmak zorunda kalmayız. Boş konuşmak gerçekten çok kolay. Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler falan Afganistan konusunda her zaman olduğu gibi çok endişeliler. Afgan halkının yanındalarmış. Afganistan’ı terk etmek isteyen her insana bu imkân sağlanmalıymış. Peki, ülkelerini terk eden bu insanlar nereye gidecek, Avrupa kabul edecek mi? Elbette hayır. Laf olsun torba dolsun. Türkiye varken Avrupa’ya ne gerek var. Avrupalının bu şekilde düşünmesini bir yere kadar anlayabiliyoruz da mesele içimizdeki ruhunu Avrupa’ya satmış olanlar…
İktidar Taliban’ı destekliyormuş çünkü aslında ruhunda Taliban varmış. İmkân bulsa ülkemizde de benzer bir yönetim kurmaya çalışırmış. Cumhuriyet değerlerine, laikliğe sahip çıkmalıymışız. Bunları söyleyen gazetecisi, siyasetçisi, hatta milletvekilleri var. Ne günlere kaldık demeyin bunlar daha iyi günlerimiz. Laiklik meselesi her zaman için güncellenebilen, belli alıcısı olan bir konu. Meselenin bağlamı hiç önemli değil. Emin olun Afgan halkının derdi sıkıntısı zerre kadar umurlarında değil. Maksat poz kesip, iktidara ve onu destekleyen halka parmak sallamak. Laiklik olmasa şöyle olurmuş, böyle olurmuş. İyi de Osmanlı’da laiklik yoktu, hoşgörü ve adalet vardı. O dönemde bile ülkenin kadını, erkeği bugün Afganlıların yaşadığı sıkıntıyı yaşamadı. Elma ile armudu birbirine karıştırmayın falan diyeceğiz de boş çaba…
Önümüzdeki süreçte ne Afganistan tam anlamıyla bir Türkiye olur ne de biz Afganistan’a dönüşürüz. Bunlar boş muhabbetler. İktidar bu boş lafları duymazdan gelip, Afganistan’ın geleceği konusunda mümkün olduğunca inisiyatif almalı. Libya’daki konumumuza benzer bir pozisyon elde edersek hem Afgan halkı hem de biz rahat bir nefes almış oluruz, gerisi hikâye…