Ben, kimlikteki bilgilerimle Tuğba Açıkgöz.
Gerçek kimliğim, adımda soyadımda KADIN!
Sorumluluğu boyundan fazla olan kadınlardan sadece birisiyim.
Evladına doyamadan, göz göze geldiği eşi tarafından öldürülen tüm kadınlar adına yazıyorum bu satırları. Annesinin katili, babası olan evlatlar adına yazıyorum.
Ben! KADIN!
Çokta bir şey istemiyorum bu hayattan.
Tek isteğim, Öldürülmemek!
Günyüzü görmek istiyorum, penceremden içeri bir dirhem ışık sızsa kâfi. Dudaklarımın kenarında tebessümün kırışıkları olsun istiyorum. Mor sadece gömleğimin rengi olsun, kemerle dövülmenin gururumu ortadan kaldırdığını herkes bilsin, boğulmanın canımı acıttığını, evlatlarımın hatırına nelere katlanabileceğimi herkes görsün, evlatlarım görmesin istiyorum. Bahçede koştuğunu hatırlasın benimle, türkü söylerken hatırlasın sesimi, güzel sofralarda şen kahkaham kalsın ardımda. Çocuklarımla büyümek istiyorum ve ecelimle ölmek…
Ses olmak istiyorum yaşamın içinde. Saygı görmenin derdinde de değilim aslında. İnsan olduğumun farkına varılsa yeter! İnsan olduğunu unutturacak, akli dengesini kaybettirecek kadar işkencelerin yapıldığı, ahırda yaşamaya mecbur edilen bir kadının hikâyesidir bu ülkenin gerçeği! Hiç kimse bu gerçeği unutmasın istiyorum.
Eşinden şiddet gören bir arkadaşım, ‘o kadar çok dövdü ki, ruhumun bile kemikleri kırıldı’ demişti. Ölmesinden korkan eşi, su ile doldurduğu küvete arkadaşımı yatırıp, evden kaçmıştı. Komşuların ihbarı ile polis ve sağlık ekibi müdahale ettiğinde, küvet kan gölüne dönmüş, sadece kalbi atan bir ceset bulmuşlardı. Zaman yaralarına çare oldu muhakkak. Ama çocuk ruhu o küvette ölmüştü.
Bu canavarları biz mi büyütüyoruz diye soruyorum kendime?
Sevmenin, güler yüzün bu kadar kolay olduğu dünyada, işkenceyi reva gören zihniyet, sadece bir zihniyet midir? Hastalık mıdır? Ceza evine mi gönderilmelidir? Akıl hastanesine mi? İdam çok mu zordur? Kadın olmak bu kadar zorken, sadece cinsiyetinin erkek olması iyi halden indirime girer mi? Evlatların annesiz büyümesi reva mıdır? Ölüm Allah’ın emri, Azrail ailem mi olmalıdır?
Sorulacak soruların da, erkek terörünün örneklerinin de ucu bucağı yok.
Bir gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, iyi yürekli adamlara teşekkür yazısı yazmak isterim ve anlatmak isterim eşi vefat edince ölene kadar alyansını çıkarmayanları! Ancak şimdi eşi tarafından dövülen, işkence gören ve öldürülen tüm kadınları anmak boynumuzun borcu. Zaman, onların seslerine yankı olmak zamanıdır. Senin çığlığın benim çığlığım deme zamanıdır.
Bu mücadele kadınlık onurunun mücadelesidir!
Bu mücadelede üzerimize düşen, iyi eğiteceğiz evlatlarımızı. Üniversite bitirmiş olmak şiddete engel değildir. Şiddet her kesimde vardır ve bunun eğitimi, mühendislik ya da uluslararası ilişkiler okumakla ilişkili değildir.
Sadece matematiksel verilerle büyütülmüş, internet bağımlısı çocuklar? Belki de öncelikli sorunun bu olduğunu kabul etmeliyiz. İslam ahlakıyla büyütmeli, İslamiyet’in en ufak şiddeti dahi yasakladığını söylemeliyiz. Dilimiz her daim Allah rızasını kazanacak kelimeleri yan yana sıralamalı, iyilikte yarışacak bir nesil yetiştirmeliyiz. Komşudaki kadınında canı bize emanet olmalı, sokakta ilk defa gördüğümüz kadınında, Suriye’de ki kadının namusunu da gözetmeli vicdanımız! Kadın erkek mevzusu değildir bu, insan mevzusudur!
Tecavüz insanlık suçudur!
Taciz insanlık suçudur!
Çocuk gelin yoktur, çocuk çocuktur!
Kadın; eştir, annedir!
İşkence ruhu öldürür!
İnsan öldürmek günahtır!
Gözümüzden akan tek damla yaşa, cehennem alev alır!
Ben, kimlikteki bilgilerimle Tuğba Açıkgöz.
Gerçek kimliğim, adımda soyadımda KADIN!
Sorumluluğu boyundan fazla olan kadınlardan sadece birisiyim.
Bu kimlikle yaşamayı ve öldürülmemeyi ümit ediyorum.
Ve kadın cinayetlerine kurban giden tüm kadınlara Allah’tan rahmet diliyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’n kutlu olsun güzel Ülkem.