Ana muhalefet lideri sayın Kılıçdaroğlu’nun, Mit tırları dosyasının görüşüldüğü davadan hüküm giyen Chpİstanbul milletvekili ve Hürriyet gazetesi eski genel yayın yönetmeni Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına karar verilmesinden sonra bu karara tepki için Adalet yürüyüşüne çıkması son bir haftadır Türkiye’de ve dünya da iktidardan rahatsızlık duyan kesimlerin ve dolayısı ile bizlerin gündemini oluşturmaktadır.
Bu yürüyüşün başlaması ve bu günlere getiren olayları kısaca hatırlarsak, malum 2014 yılında Mit Tırlarının durdurulması olayı ve bunun medya aracılığı ile dünyaya servis edilerek Türkiye’yi teröre destek veriyor imajı oluşturulmak istenmişti ve ardından malum 15 temmuz darbe girişimi ve bu zamana kadar tıpkı Fransa da olduğu gibi ülkemizde de Ohal uygulanması başlamıştı.
Ohal kararı alındığı günden bu zamana kadar Ohal’in kaldırılmasını isteyen ana muhalefet her fırsatta bunu darbe olarak nitelendirmiş ve hep darbecilerin hakkını savunan bir yol izlemiştir (en azından ben öyle hatırlıyorum). Ana muhalefet liderininChp’li vekil Berberoğlu’nun mahkemece tutuklanmasına karar verildiği gün, mahkemenin kararına saygı duymadığı ve neticesinde başlattığı bu yürüyüşü doğal bir hak gibi görmek istesek de göremiyoruz, çünkü yürüyen kişi herhangi biri değil ana muhalefet lideri, bu yürüyüş toplumu germe, kutuplaştırma ile sonuçlanacak bir şekilde sonlanırsa işte Türkiye düşmanlarının ve terör örgütlerinin ekmeğine yağ çalmış oluruz, işte bizim karşı olduğumuz mevzu bu. Yoksa kimsenin hangi sebeple yürüdüğü bizi ilgilendirmez kişinin tercihidir der geçeriz, fakat yürüyen kişi ana muhalefet lideri.
Konuyu biraz açarsak bu yürüyüş eylemi dar açıdan bakarsak iktidar düşmanları, orta açıdan bakarsak devlet düşmanları veya geniş açıdan bakarsak Türkiye düşmanları tarafından kullanılmaya müsait bir hal arz etmektedir.
Bizi ilgilendiren mevzu da orta ve geniş ölçekte olanlarıdır, yoksa dar açıdan bakarsak merhum Süleyman Demirel’in “yürümekle yollar aşınmaz” gibi bakar geçeriz fakat durum hiç de öyle değil işte. Sözde Adalet yürüyüşünün 3. Gününde Gezi olaylarından kalma ve temelinde gezicilere ve tüm muhalif örgütlere gönderme yaparak “duran adam” eylemi ile ülke içindeki tüm örgütsel yapılanmaları bu yürüyüşe davet etmek gibi bir algı oluştuğunu görmekteyiz.
Chp genel başkanı artık yürüyen adam lakabı ile anılsa yeridir, Salı günü mecliste yapması gereken grup toplantısı konuşmasını açık havada yaparak bir yeniliğe daha imza attı ve yaptığı konuşmasında bundan sonraki hedefimiz sivil itaatsizlik olacaktır diyerek önümüzde günlerde neler yapabileceği konusunda ip uçları vermiş ve kendisine taraftar toplamaya çalışmıştır.
Ana muhalefet liderinin sözde adalet adı altında başlattığı bu yürüyüş eylemi iktidara öyle veya böyle kızgın, iktidara geldiğinden beridir körü körüne Ak parti ve Erdoğan düşmanı olanları, Türkiye’nin ilerlemesini istemeyen marjinal sol örgütleri, fetö denen hainleri ve Pkk, Pyd veya Deaş gibi terör örgütlerini ve Türkiye’den rahatsızlık duyan dış devletleri umutlandıran bir yol çizdiğini ve ana muhalefet liderinin bilerek veya bilmeyerek bu örgütleri iştahlandırdığının farkında olmadığını görmekteyiz.
Ana muhalefet lideri bu yürüyüş ile partisine oy kazandıramayacağı kesin olmakla beraber, bu yürüyüşün Türkiye düşmanları tarafından bir kazanım ve fırsat olduğunu düşünmekteyim. Dedim ya bilerek veya bilmeyerek marjinal sol örgütlere, Fetoculara ve diğer terör örgütlerine bir fırsat mı verilmek isteniyor? bunu zamanla göreceğiz, tüm bunları toparlarsak sözde bu Adalet yürüyüşünün amacı sivil itaatsizlik için ortam hazırlayarak gezi benzeri bir ayaklanmanın fitilini ateşlemek mi istiyor?
Tüm bu soruların cevabını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu yürüyüşün sonunda bizim kuşkularımız ortaya çıkmaz ve bu yazı havada kalır.
Saygılarımla.