Seçmen siyasi parti programlarının, duruşunun ve kadrolarının net olmasını ister. Oy vereceği parti netse, ayırt edici unsurları açıksa, kararını daha kolay verebilir. O nedenle toplumsal olaylar ve değişik kamu politikası başlıkları itibariyle hangi tavrı sergileyeceğini öngörebildiği partilere desteği de net olabilir.
Onun için seçmenin nabzına, toplumsal duyarlıklara hassas kadrolara ihtiyaç duyulur. Partiler bu açıdan çok dikkatli olmak durumundalar.
12 Eylül 1980 döneminde merhum Alparslan Türkeş’in idamla yargılandığı zamanlarda ‘Ben hapisteyim, ama ruhum iktidarda’ dediği rivayet edilir. Bir tarafta toplumda belli bir karşılığı bulunan bir parti liderini idamla yargılayacaklar, diğer taraftan onun ilkelerini, tercihlerini ve yaklaşımını hayata geçirecekler.
Ama bunlar oluyor…
Partiler taban tabana zıt olduğunu söyledikleri parti görüşlerini savunanlara kadrolarında yer verebiliyorlar.
Yaklaşan seçimler partileri ve politikalarını bir kez daha test edecek. Söylemler, kadrolar ve genel manada partinin duruşu toplum tarafından değerlendirilecek. Yapılacak bu değerlendirmeler toplumsal dinamikler ve siyasetin uygulamaya konuluşu bakımından önemli.
Artan terör olayları döneminde, ayrıştırılan ve kutuplaştırılan toplumun hangi refleksi vereceğini tahmin etmek o kadar kolay değil.
Partiler kendileri gibi olmak, kendilerinden beklenen şekilde davranmak durumundalar.
Başka bir ana damara benzemeye çalışanlara müsamaha gösterilebileceğini söylemek o kadar kolay değil.
Parlamentoda temsil edilen dört parti dört ayrı eğilimi yansıtmak durumunda: Ak Parti merkez sağda, muhafazakar, demokrat bir parti olarak sistem içinde kendine yer yaptı. Özgürlükler konusunda tavrı belli. Sistemin demokratikleşmesinde, vesayetçi kadro ve fikirlerin tasfiyesinde önemli roller üstelendi. Onun için de 3 Kasım 2002’den beri siyasete yön verebilmeyi başardı.
CHP merkez solda, sosyal demokrat çizgiye yakın olmaya çalışan, Cumhuriyet ve değerlerine karşı duyarlı, Alevi ve laik seçmen konusunda hassas bir parti. Cumhuriyetin kurulduğu dönemdeki değerlerini temel almak suretiyle sistemin o çizgide devamını hedefleyen bir parti.
MHP milliyetçi, muhafazakar bir parti. Temel milli değerler, devletin ve milletin bekası konularında duyarlı. Bu amaçla gereken her türlü kararın alınması noktasında devlete sınırsız yetki tanınması gerektiğine inanır. Toplumcu görüşleriyle bilinir.
Bağımsız bir siyasi parti olup – olmadığı noktasındaki tartışma bir kenara bırakılırsa HDP, milliyetçi, laik etnik bir parti. Tek kaygısı belli bir etnik unsuru hedef olmak suretiyle ona dayanan bir iktidar hiyerarşisi oluşturmak.
Bunlar partilerle ilgili benim düşüncelerim. Toplumda da böyle bir algı bulunduğunu da ifade etmemiz gerekiyor. Partiler kendilerini belki daha farklı biçimde tanımlayabilirler.
Seçmen bu ortamda birbirine benzemeye çalışan, kötü taklitlere itibar etmez. Ya da Ak Parti içinde MHP’liye, CHP içinde bir başka görüşten siyasetçiye itibar etmez. Hele de karar verme sürecinde yer alanlar içindeki farklılık veya farklılık algısı son derece mahzurludur.
Ak Parti Kongresini yaptı. Parti vitrininde ciddi bir değişiklik ortaya koydu. Seçmen acaba bunu nasıl değerlendirecek?
MKYK’ya seçilenler ve Genel Başkan Yardımcılığı pozisyonuna getirilecekler daha fazla dikkat çekecek.
Partinin genel duruşuna aykırı bir tarz toplum tarafından kabullenilmez.