Ne kadar da normaldi hayatlarımız sanki hiç ölüm yokmuş, sanki hiç acı ve keder yokmuş ve bu fani dünya sonsuzmuş gibi.
O pazar akşamı çoğu anne ertesi gün belki de kaybedeceğini bilmediği yavrusunun okul kıyafetini ütülemişti. Belki çoğu genç bir daha göremeyeceği arkadaşı ile buluşmak için ertesi güne buluşma yeri ve saati ayarlamıştı. Çoğu çocuk okula gitme heyecanı ile uyumuştu o gece bir baba evladının üzerini son kez örtmüştü ertesi gün onu toprağa vereceğini bilmeden. Ve bir çoğu nasılsa sonra barışırım düşüncesi ile kırgın ve küs uyumuştu. Yani o gece herkes sevdikleri ile birlikte uyanabileceğini düşündüğü bir sabaha gözlerini yummuştu. Ama acı olan şuydu ki yapmayı gerçekleştireğini düşündüğü hayalleri ve hayatları olan binlercesi hiç uyanamadı o gece.
Ne acı dolu bir gece düşündükçe gerçekten yüreğimde bir ağrı hissediyorum. Nice yaşanmışlıklar, sevinçler, hayatlar yarım kaldı. Bir gece de aileler yok oldu, babalar eşsiz, anneler evlatsız, çocuklar annesiz, babasız kaldı.Anne karnında daha dünyaya gözünü açamadan melek oldu bebekler.. Allah'ım sen sabır ver dayanma gücü ver.
Elbette Rabbim kaldıramayacağı yükü vermez kullarına ama insanoğluyuz ya düşünmeden de edemiyoruz yürek nasıl dayanacak bu acılara.
Unutmuştuk Rabbim hatırlattın kendini malın, mülkün ehemmiyetsiz olduğunu, verdiğin canların da bir emanet olduğunu çok acı bir şekilde çarptın yüzümüze. Belki çoğumuz bu acı dolu imtihandan dersler çıkardık imanımızı güçlendirdik sana yöneldik, isyan etmedik ama belki çoğumuz da kaybettik o enkaz altında imanımızı ve insanlığımızı. İmtihan diyoruz ya işte. Her birimiz de acı tatlı sınandık.
Asrın Felaketi olan bu deprem psikolojimizi o kadar bozdu ki deprem bölgesi açısından en risksiz şehirlerden birinde yaşıyor olmama rağmen her gece sanki deprem olacak psikolojisi ile uyumaya çalışıyorum ve sonra düşünüyorum ben bu durumdaysam eğer felaketi yaşayan insanlar olayın şokunu nasıl ve ne kadar sürede atlatacak. Depremde can ve mal kaybı olmayanlar bile bu korkuyu daha atlatamazken canından, sevdiklerinden ve yuvalarından olanları düşünmek insanın yüreğini gerçekten çok yoruyormuş.
Enkaz altından çıkan içimizi acıtan, gözlerimizi yaşartan onca fotoğraf onca anı ne çok yakıyor yüreğimizi. Ve bu yaşananlar bizlere şunu hatırlatıyor bir gün bizlerde elbet bir anı olarak kalacağız bu dünyada bu yüzden güzel yaşanmışlıklar bırakalım hayatımıza.
Hani bir söz var ya "Dünya üç gündür; dün, bugün ve yarın. Dün geldi geçti,yarın meçhuldür ,öyle ise; dünya bugündür." İşte tam olarak bu söz içinde bulunduğumuz durumu çok iyi ifade ediyor. Bugünün kıymetini bilelim sanki sevdiklerimizle son günümüzmüş gibi yaşayalım kırmayalım onları, daha çok sevelim daha çok sarılalım. Kin, nefret, kızgınlık, küslük bunlar uğramasın benliğimize. Dolu dolu yaşayalım bugünümüzü. Keşkeler değil nice sevgiler, sevinçler, mutluluklar bırakalım.
Gerçekten son zamanlarda o kadar ayrışmıştık ki kimsenin kimseye tahammülü olmadığı, saygıyı sevgiyi ve merhameti yitirdiğimiz zamanları yaşıyorduk. Kırıcı olmuştuk en yakınlarımıza bile bir saniye sonrasını düşünmeden. Küsmüştük belki barışmak için vaktimizin olmadığını bilmeden.
Ama bir gecede ne çok şey öğrendik bir olduk beraber olduk tek yürek olduk uzaktaki bir kardeşimizin acısını yüreğimizde yaşadık ve ağladık.
Bizlerin şükredecek o kadar çok şeyi varmış ki biz bir gecede tekrar öğrendik. En önemlisi de sevdiklerimizin varlıklarına bin şükür rabbim yoklukları ile imtihan etmeden kıymet bilelim, değer verelim. Ve hala bir şansımız varken şükredip, tövbe edelim. Rabbim sen şükürsüz kullarından eyleme bizleri. Verdiğin her bir nimete de vermediğine de şükürler olsun.