Sınır ihlali yapan Rus savaş uçağının Türk jetleri tarafından düşürülmesi olayına, ’’Türkiye-Rusya arasındaki gerilim’’ şeklinde basında yer veriliyor olması aslında tamamen yanlış bir durum..
Zira Türkiye, önceden açıkladığı sınır konusundaki hassasiyetlerine aldırış etmeyen Rus tarafının bu sınır tanımaz tavırları nedeniyle Rus savaş uçağı düşürülmüştür, yani uluslar arası mevzuatlara göre de tamamen meşru bir davranıştır…
Tüm bunlara rağmen, Rus yetkililerin bu gerçeği görmek yerine kendilerini haklı göstermek adına takındıkları tavır ve sarıldıkları yalanlar ortamın gerilmesinin tek sebebidir… Türkiye, Rus tarafının ‘’yaptırım’’ adı altındaki açıklamalarına, Rusya’da ki vatandaşlarımıza uygulanan haksız uygulamalara itidal ile yaklaşırken ortamı geren değil, sorunun çözülmesine odaklanan bir politika izlemiştir.
Mamafih, anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, Türkiye-Rusya arasında bir gerilimden ziyade, Rusya tarafının uyguladığı bir germe politikası söz konusudur… Diplomatik kurallara yakışmayacak bir biçimde bir devlet başkanının bir ülke hakkında mesnetsiz yalanlara başvurması, sivil Türk firmalarına baskınlar yapılarak taciz edilmesi, baskı altında tutulması bu gerilimin bilinçli şekilde yapıldığı düşüncesini kuvvetlendirmiştir…
Daha önceki yazımızda Rusya’nın, düşürülen savaş uçağı krizini bir fırsata dönüştürmeye ya da uçağın düşmesine kasıtlı zemin hazırladığını belirtmiştik. Yaşadığımız bir haftalık süreçteki gelişmeler, uçağın kasten düşürülmesinin daha ağırlık kazandığı yönündedir…
Düşürülen Rus uçağı ile birlikte, Rus tarafının Türkiye karşıtı azılı düşman rolüne vakit kaybetmeksizin bürünmüş olmasını sadece düşürülen savaş uçağına bağlamak bu anlamda çok yanlış bir değerlendirme olur…
Rus askeri yetkililerinin, dev ekranda verdikleri birtakım video görüntülerle Türkiye’yi terörle işbirliği içinde gösterme gayretleri, içlerindeki nefretin bir tezahürü olarak görmek gerek.
Elbette bu nefretin arkasında bazı planların varlığı da gerçek olan bir durum. Rusya, bu tür söylemlerle Türkiye’nin Suriye’deki sonunu çözümünde önemli bir oyuncu olma özelliğini boşa çıkarmak istiyor…
Ayrıca Rusya’nın Türkiye’yi Daiş ile birlikte göstermek istemesiyle, ABD’nin ‘’Türkiye-Suriye sınırındaki 98 km’lik alanın kapatılması’’ ısrarı, ABD-Rusya işbirliğini akıllara getirmektedir… ABD, söz konusu bu 98 km’lik alanın ya Türk ordusu tarafından kapatılmasını ya da PYD tarafından kapatılmasını talep ederek, el altından Türkiye’ye ‘’ya Suriye bataklığına gireceksin, ya da PYD’nin bu alana girmesine karşı çıkmayacaksın anlamına geliyor…’’ Bilindiği gibi, Fırat’ın batısı olarak da bilinen bu alan, Türkiye’nin kırmız çizgisi olarak ilan ettiği yer ve PYD bu bölgeye girmek için 2 kez teşebbüs etmiş ve Türk ordusu tarafından yapılan top atışlarıyla durdurulmuştu…
Rusya, Türkiye’yi mesnetsiz ithamlar ile karalamaya çalışırken, ABD bu duruma itiraz ediyor lakin ABD’nin bu tavrı, Türkiye’ye de bir mesaj içeriyor… ‘’Eğer ben sana destek vermez isem, Teröre destek veren bir ülke olarak anılırsın, o yüzden istediklerimi yapman gerek’’ anlamlarına gelebilecek türden korumacılık sergileniyor…
Hülasa, Şu anda yapılmak istenen, Suriye’nin kuzeyinin PYD koridoru haline getirilmesinin önünde engel olarak duran Türkiye’nin bu kararlılığının kırılmasıdır…
Rusya’nın asılsız iftiralar ve yalanlar ile Türkiye’ye yüklenmesinin ve ABD’nin 98 km lik alanın kapatılmasında ısrar etmesi, bu koridorun açılması amacına yönelik olarak kurgulanmış bilinçli tavırlardır…
Tüm bu yapılanlara rağmen, Türkiye doğru bildiği yolda taviz vermeden yürüyecektir Biiznillah..
Rabbim Devletimize zeval vermesin,
Selametle…