Bu millete ne zaman zarar vermek isteseler, karşımıza yine bizim içimizden hainler çıkardılar.
Kendileri cesaret edemedi, içimizdeki ferasetsizleri kullandılar.
Biz güçlendik, onlar saldırdı.
Biz direndik, onlar katletti.
Biz yaptık, onlar yıktı.
Sadece bizi değil; inancımızı, kültürümüzü, değerlerimizi, her şeyimizi iğdiş ettiler.
Bize ait ne varsa elimizden almaya yeltendiler.
Ne zaman kafamızı kaldırsak, kafamıza vurdular.
Bize ayağa kalkma hakkı vermediler.
60’da, 80’de, 28 Şubat’ta denediler, bıkmadılar.
15 Temmuz’la yok etmek istediler, yok olmadık…
Silahla yapamadıklarını, medyayla yapmayı denediler.
Medyayla yapamadıklarını, eğitimi araç olarak kullanıp yapmaya çalıştılar.
Yaydıkları korku ile hâkim olmaya çalıştılar.
Bu millet asla pes etmedi, boyun eğmedi, aman vermedi.
Hele hele bu millet asla korkudan titremedi.
Ölümü korkutan ölümsüzler ordusu oldu da, şehadet şerbetini tatmaya and içti bu asil millet.
Önünde yürüyene dik dur dedi, liderine omuz verip birlikte dik durdu.
Ekin gibi biçtiler de, bitiremediler esaret bilmeyen kahramanlar ordusunu.
Yıkamadıkları yiğitleri şehit ettiler.
‘Bir ölür, bin doğarız’ diye marşlar söyleyerek ölüme yürüdük de asla boyun eğmedik biz.
Onlar yüzlerce yıldır ana kuzularını şehit etti, biz bir daha doğduk.
Abdülaziz’in bileklerini kestiler, Abdühamid’e Kızıl dediler.
Menderes’e hırsız deyip dar ağacını gösterdiler.
Özal’ı zehirlediler, Erbakan’ı boncuk boncuk terlettiler.
Yetmedi…
Erdoğan’a göz diktiler.
Hırsız dediler, arsız dediler, katil bile dediler. Olmadık iftiralar attılar, düzmece operasyonlar yaptılar.
Tuzak kuranların en hayırlısı olan Allah, o hainlerin tuzaklarını başlarına çaldı.
****
‘La Galibe İllallah’ diyerek dik duran bir lideri kim devirebilirdi ki Allah’tan başka.
‘La Tahzen İnnallahe Meana’ diyen bir liderin arkasını boş mu bırakırdı bu millet.
Nitekim kenetlendik. Tıpkı 1915’deki gibi mermilere göğüs gerdik.
Abdullah Tayyip Olçok’lar bugünün 15’lileri oldu da vatan için can verdi.
Seyit Onbaşı’ya nazire yaparcasına Ömer Halisdemir’leri toprağa verdik.
O gün, İngiliz zırhlılarını boğazın dibine gömen yiğitler yine yeşerdi de güzel Anadolu’mun cennet topraklarından, gömdü o hainleri cehennem çukurlarına.
Ah be Halil abi…
Kardeşlerin, hainlere aman vermedi. Yürekten bir ‘Allah-u Ekber’ diyerek hepsini bertaraf etti.
Meydanlara indiler de, “Ya Allah Bismillah, Allah-u Ekber” diyerek yeri göğü inlettiler.
O gece Salalar hiç susmadı be Halil abi…
*****
Bu kadar büyük bir kahramanlık, bu kadar içten şehadet azmi ve böyle yürekten vatanseverlik nasıl oluyor da içinizi titretmiyor?
Bu yazıyı tahayyül ederken, içimden geçirdiğim benzetmeler bile tüylerimi diken diken etti.
Abdullah Tayyip Olçok’u, Ömer Halisdemir’i, Halil abiyi düşündüğümde boğazım düğümlendi.
Kahraman Kazan’lı Mustafa amcanın hastanedeki o ropörtajını bir daha izledim, gurur duydum bu güzel millete mensubiyetimle.
Vatanseverliği, şehadete koşarak gitmeyi çok iyi biliyoruz da, "İhanet" konusunu çok dar çerçeveden ele alıyoruz galiba.
Çabuk unutuyor, çabuk affediyoruz.
15 Temmuz'u tezgâha koyanları ve bu şebekenin yıllanmış ittifaklar ve muazzam çıkar ortaklıklarından müteşekkil olduğunu görmek istemiyoruz.
Yine bizi zayıf noktamızdan vurmaya çalışıyorlar. Merhametimizi kullanmaya çalışıyorlar.
Bu hainlere karşı içimde zerre kadar merhamet duygusu yeşermeye başlasa, 15 Temmuz gecesi yaşanan görüntüleri bir daha izliyorum.
Ömer abiyi, Halil Kantarcı’yı düşünüyorum.
*****
Sonuç olarak...
FETÖ’ye merhamet, mazluma zulüm anlamına geliyor.
"İhanet" şebekesini kesinkes yenilgiye uğratacak ve “Şahlanışımızı” ayakta tutacak olan şey tektir.
Biz “Ölümüne ölümüne” diyerek bu hainlerle mücadeleye devam etmeliyiz.
Nihai zafer ancak öyle gelecek!