Tüm dünya Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleştirilen seçimi konuşuyor. Kazanması mümkün bile görünmeyen Donald Trump, ABD'nin yeni başkanı oldu. Birçok medya kuruluşuna ve anket araştırmalarına göre daha baştan seçimin galibi ilan edilen Clinton dâhil tüm dünya şokta diyebiliriz. Aslında ortada şaşılacak bir durum yok. Seçmen her yerde seçmen ve kargaşa dönemlerinde halk otoriter ve daha sert mesajlar veren adaya yönelebiliyor. Artık seçmenin Amerikalısı, Türkü, Almanı kesin çizgilerle ayrılmıyor. Her seçmen belirsizlik ve kargaşadan korkuyor ve korku duygusu bireyleri otoriteye yöneltebiliyor.
Her üründe tüketicilerin artık küresel dünyada benzerliğinden bahsederken neden siyasete bu kadar şaşırıyoruz ki. Tabii bir de ABD'de gerçekleşen ayaklanmalar var. Peki, bu kadar tepki varsa Trump oyu kimden aldı? Senaryo size de tanıdık gelmiyor mu? Trump ne yaptı da bu kadar oy aldı diye soralım. Doğru bakmayı bilirsek cevap gözümüzün önünde olduğunu, Trump’ın seçmenin tabanına indiğini görürüz.
Dünyayı biraz olsun okuyabilirsek karşımıza karışık ve geleceği belirsiz bir Ortadoğu, her geçen gün arttırılan İslamafobi ve tüm dünyayı korkutan göçmenler ve göçmen düşmanlığı çıkıyor. Trump, seçmenin doğru damarını yakaladı ve mesajlarını buna göre kurguladı. Özellikle belirsizlik dönemleri, seçmenin hem kendi hem de ülke menfaatlerini her şeyin önünde tuttuğu ve milliyetçilik duygularının arttığı dönemler. Böyle dönemlerde tabiri caizse "asıp kesme" mesajları her zaman işe yarar. İşte Trump'ı rakibi Clinton'dan ayırarak başarıya götüren de bu damardı. Zaten partizan duygularla hareket eden ve gösterilen adayı değil partiyi savunan ABD'nin sağ seçmeni için bunu yakalamak çok da zor değildi.
Trump, seçmeninin korkusunu yakalayarak ülke menfaatleri için kendini kurtarıcı gibi göstermeyi başardı. Ekonomik olarak dünyaya kanıtlanmış gücü de elindeki en büyük kozuydu. Türkiye geçtiğimiz yıl iki seçim yaşadı. Peki, Ak Parti mesajlarının haziran seçimleri ile kasım seçimlerindeki mesaj kodları bir miydi? Tabi ki hayır. Haziran seçimlerinde demokratik açılım ve daha çok denge politikası izleyen Ak Parti seçimdeki oy kaybını tekrar Türkiye'deki sağ tabanın korku ve milliyetçilik duygularına seslenerek telafi etti. Şimdi Türkiye ne alaka demeyin önemli olan neyden korkulduğu ya da neye nefret duyulduğu değil. Önemli olan iktidarı hedefleyen her siyasetçisinin artık dünyayı ve ülkesini doğru okuyabildiğinde, seçmenin düşüncelerini anlayıp ona doğru dokunuşlar yapıldığında seçmeni kendi tarafına çekmenin (özellikle kararsızları) mümkün olduğunun anlaşılması.
Bakın, bugün bütün dünya Trump’a tepki gösteriyor ama ABD sağ seçmeni en azından ülkesinin ekonomik ve siyasi geleceğinden daha emin. Günümüzün siyasal iletişim stratejisi formülü açık ve net; seçmene korku sal, korkuları yok etmeye yönelik ihtiyacı oluştur, korkuyu yok edecek kişiyi sun ve doğru mesajlarla toplumun tabanına inerek seçimi kazan. Tabi ki bu kindarlık temeli üzerine kazanılan seçimlerin sonuçlarını belki beş belki on belki elli yıl sonra göreceğiz. Fazla hayalperest olabilir ama belki de artık kaynağı tükenen kapitalizm yeni bir dünya düzeni ve yeni savaşlarla farklı toplumlar oluşturma peşinde. Trump zaferi de pazılın bir parçası. Hep beraber dünyayı iletişim penceresinden okumaya devam.