82 Kerkük 83 Musul Olabilir Mi?

Ali Kaya

Milliyetçi hareket partisi genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında duyduğumuz  "Ankara Anlaşması başta olmak üzere uluslararası anlaşmalardan doğan haklarımızı sonuna kadar kullanmalıyız. Şartlar oluştuğunda, tarih coğrafyaya dar geldiğinde misak-ı milli uyanacak, 81 Düzce'den hemen sonra "82 Kerkük, 83 Musul" deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır.  açıklamaları ile toplumun büyük kesimini heyecanlandıran bir konuşma yapmıştır.

MHP genel başkanı Sayın Bahçeli diğer milli meselelerde olduğu gibi yine milletin ve devletin yanında durmayı bilmiştir. Bu söylemlerin arkasında 22 eylül de üç saat on dakika süren  Mgk toplantısı sonunda yapılan açıklamalarda kendini göstermeye başlamıştır, Mgk’nın  karar bildirisi metninde Uluslararası anlaşmalardan doğan hakkını koruyor ibaresi Türk askerinin Kerkük’e olası müdahale etme sinyali olarak algılanmasına sebep olmuştu ve Sayın Bahçeli bunu bir ileri safha olan zaten bizim olan bu kentlerin anayurda katılarak vilayet numaralarını sıralayarak milleti duygulandırmıştır. Fakat madalyonun öbür yüzü hiç de öyle gözükmüyor.

                1926 Ankara anlaşması Türkiye’nin, İngiltere  ile yaptığı bir anlaşma olduğundan söz konusu maddelerden birinde sınırlarda ve Musul bölgesinde ortaya çıkacak sorunların taraflarca anlaşmaya varılmak suretiyle suçluların iadesi, yağmacılık  ve bu maddenin geçerliliğini sağlayacak düzenlemeden oluşmaktadır.  Buda 75 km derinlikte olan bölgelerde geçerli kılınmış bir anlaşmadır. Şimdi Türkiye bu anlaşmayı İngiltere ile imzaladığına göre Irak’ın toprak bütünlüğünü kaybetmesi gibi şartların oluşmasını bekleyenler hala rüyadan uyanmamış demektir.

Irak’ın toprak bütünlüğü Çekiç kuvvet bölgeyi sınırlandırıldığından beri zaten kaybolmuştu. O zaman ki hükümetler bu fırsatı kaçırmış gibi gözükmekte ise de Kurtuluş savaşını başarıyla vermiş bu ülkenin  Lozan ve 1926 Ankara anlaşmaları ile masada kaybettiği o günler sanki bu günlerin habercisi olmaktadırlar. Diğer taraftan bölgede yaşayan  Kürtlere zaten Amerika, İngiltere ve Almanya’nın uzun yıllardır verdiği silahlı ve siyasi desteği unutmamak gerekir.  Bu bağlamda  Pkk’nın niye seksenli yıllarda türediğini iyi irdelemek gerekmektedir. Yani her zaman söylediğimiz gibi batının kısa vadeli planlar değil uzun vadeli planlarının neticelerini görmekteyiz. Bize düşen bu oyun ve planları nasıl bozacağımız  eylem ve uygulamaları tartışmamız gerekir.

                Şimdi gelelim 22 eylül  Mgk bildirisinde Uluslararası anlaşmalardan doğan hakkımız olarak belirtilen maddenin geçerliliği nasıl ortaya çıkar sorusuna gelirsek, hemen güneyimizde bir devlet yapılanması Türkiye’nin güvenliği için bir tehdit unsuru olacağından müdahale hakkı doğmaktadır. Gelelim Kuzey Irak bölgesel yönetimi buna cesaret edebilir mi ? sorusuna evet cesaret eder ama bir şartla Türkiye’nin müdahale edemeyecek kudret olmadığını bildikleri zaman Kuzey Irak’ta bağımsızlıklarını hemen ilan ederler. Şimdi ülke içinde Gezi kalkışması 17-25 Aralık yargı darbeleri veya 15 temmuz hain darbe girişiminin neden yapıldığını anlamamız gerekir Türkiye bu girişimler başarılı olsaydı burnunu dibinde kurulan ve Türkiye’nin geleceğini tehdit eden bir devlete müdahale edemezdi.

Şimdi Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunarak merkezi Irak hükümetinin kendi içinde bağımsız  bir devlet yapılanmasına karşı  olası Askeri müdahalesini ortak bir operasyon yaparak  Irak’ın kuzeyinde huzuru sağlamayı başarmaya çalışmaktadır. Türkiye'nin bu bölgeye tek taraflı  olan Askeri müdahale yapması Amerika, İngiltere, Almanya gibi devletlerin de karışacağı büyük savaşlar ortaya çıkarabilecek bir müdahale olması muhtemeldir. Ancak mevzu bahis devletin milletin bekaa sorunu varsa işte o zaman savaş kaçınılmazdır.

Tüm bunların yanın da Kuzey Iraktaki Bölgesel yönetime adı geçen batılı devletler de Türkiye'nin Askeri müdahale edeceği bir uygulamayı geçici olarak erteleyecek politikalar üretmeyi tercih ederler.

Saygılarımla...