27 Mayıs’ın yıldönümünde özel bir haber yapmıştım. Orada darbe öncesi özellikle üniversitelerin nasıl karıştırıldığını, gençlerle polisin nasıl karşı karşıya getirildiğini, muhaliflerin de bu mitinglere ne denli destek verdiğini, adeta gençleri tahrik eden bir güç olduğunu görmüştük. Tabi sonradan kayıtlar da bu gücün ortasında bizatihi İngiltere’nin eli olduğunu da tarih yazacaktı. İşte bu olayların yaşandığı günlerden biri 555K olarak isimlendirilmiş.
Açılımı tam olarak şöyle; Eylemciler 5. ayın 5. günü saat 5’te Kızılay’da toplanacaklar. Kızılay’da o gün toplanan göstericiler herkesi meydanlara çağırarak Menderes’e karşı büyük bir cephe aldırmaya çalışıyorlardı.
Menderes o günlerde kalabalığın arasında kalacak ve bir gencin yakasından tutup; “Hürriyet istiyoruz!” demesine karşılık; “Evladım koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin Başvekilinin yakasına yapışıyorsun. Bundan ala hürriyet mi olur?” karşılığını verecekti.
555K tarihe geçen ilk sivil itaatsizlik…
Bu 555K olayına ve darbeye giden süreçteki diğer gösterilere şöyle bir baktığınız da sonra dönüp yakın geçmişimizde ki Gezi olaylarını incelediğinizde ikisi arasında büyük bir benzerlik olduğunu görürsünüz.
Evet, tarihi unutturulan bir millete tekrar tekrar oynanan oyunlardan biri daha…
Biz aynı komploya inanmaya meyilliysek neden oyun değiştirilsin yeni bir senaryo düşünülsün ki. Bakınız tekrar gösterime giren bir film gibi izletilen gösterilerde bizim içimizden, yolda gördüğümüz insanlar, duvarlara “Zulüm 1453’te başladı” yazdılar. Nasıl bir zihniyet çağ açıp çağ kapayan, Peygamberin müjdesine mazhar olan bir padişaha zulmü başlattı diyebilir! Hangi zihniyet… Elbette ki atalarından uzaklaştırılmış tarihinden soğutulmuş bir zihniyet! Batı’nın ve Batı yanlısı güçlerin tek amacı bu.
Çünkü Batı Türk Milleti’nin değişmesini istemez! Dilimize, dinimize, bayrağımıza ve özellikle tarihimize sahip çıkmamız onların hiç işine gelmez!
555K’da, Gezi Parkı’nda, çok daha önce yaşanan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde ve daha birçok tozlu sayfalara kara leke olarak geçmiş olay da batının parmağını görürsünüz.
Bilenler bilir Gezi Eylemleri daha yeni başladığı anlarda olayların tam ortasında yabancı medya bitivermişti. İngiliz muhabirler mi dersin Amerikan haber siteleri mi… Bütün batı oradaydı adeta. Hemen Occupy (işgal) adıyla gündem yaratılmaya çalışılacaktı. Dış basın ve muhalif basın sınıf ayrımı olmayan ülkemizde sınıf savaşı çıktığını söyleyecekti.
Ve ardından…
İngiltere’nin en büyük gazetelerinden biri olan The Guardian olaylara “Türk Baharı” yakıştırması yapacaktı. Bunun ne demek olduğunu bilirsiniz. Avrupa bir olaya ne zaman “BAHAR” diyerek yaklaşsa o memlekette kan, gözyaşı ve felaketler arka arkaya gelir. Ve nedense bu baharlar hep Müslüman ülkelerde yaşanır.
Ama artık bir şeyler değişiyor herkeste bunun farkında… İki üç gösteri ve kalkışma düşüremiyor ülkeyi. Türkiye’de o çok istedikleri bahar(!) yaşanmayacak. Ben eminim ki Türkler bir gün Atalarını da tam anlamıyla hatırlayacak işte asıl o gün geldiğinde taşlar yerine bir bir oturacak…