Soykırım kelimesinin anlamına bakılınca siyasal, ulusal, ırksal ya da dinsel bir nedenle, bir insan topluluğunu yok etmeyi amaçlayan toplu öldürme eylemidir. Maalesef Türkiye’de soykırım denilince ilk akla gelen uydurma “Ermeni Soykırımı” olayıdır. I. Dünya Savaşı sırasında Doğuda patlak veren Ermeni isyanları sonucunda Osmanlı Devleti tedbir amaçlı Ermenileri kontrol edebilecekleri bölgelere tehcir etmiş, daha sonra olaylar yatıştıktan sonra da onları yeniden eski yerlerine geri getirtmiştir. Fakat Ermeniler, isyanları sonucunda katlettikleri o kadar Anadolu Türkü’ne rağmen alınan bu tedbir amaçlı tehciri güya soykırımmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Halbuki bize soykırım iftirası atan Ermeniler, aslında 20. Yüzyılın başlarından itibaren Türk Milletine defalarca soykırım yapmışlardır.
20. Yüzyılın ilk soykırımı 1905-1907 yılları arasında bizzat Ermeniler tarafından Azerbaycan Türklerine karşı yapılmıştır. Ardından 1915 yılında yine aynı vahşilikle bu sefer soykırımın hedefi Anadolu Türkleriydi. Ermenilerin Türk Milletine karşı duydukları kini, batılı devletlerin kışkırtmasıyla daha da alevleniyor ve sonraki hedef Güney Azerbaycan Türkleri oluyordu. Ermeni katilleri Güney Azerbaycan şehirleri olan Hoy, Salmas ve Urmu’da taş-taş üstünde bırakmıyor yaşlı, kadın, çocuk demeden herkesi katlediyorlardı. Ardından Bolşeviklerin eliyle Türkistan’a gönderilen Ermeni çeteleri, bugünkü Özbekistan sınırları içersindeki topraklarda çoğu Özbek, 35.000 Türkü katlettiler.
Ben bunların sadece birisinden, bu yıl 100. Yılını anacağımız, tarihe “31 Mart Azerbaycanlıların Soykırım Günü” olarak geçen soykırımdan bahsedeceğim. Aslında bu soykırım 30 Mart’tan 3 Nisan’a kadar devam etse de en şiddetlisi 31 Mart günü oldu. Bolşeviklerin desteğiyle Anadolu’dan getirilen ermeni çeteleri, Bakü başta olmakla Şamahı, Kuba, Karabağ, Zengezur, Nahçivan, Lenkeran ve diğer Azerbaycan şehirlerinde misli görülmemiş katliam yaptılar. Sırf Müslüman Türk oldukları için %70’i savunmasız yaşlılar, kadınlar ve çocuklardan oluşan yaklaşık 100.000’e yakın kişi katledildi.
Bu vahşet neticesinde Şamahı bölgesinde 58, Kuba’da 122, Karabağ’da 150, Zengezur’da 115, İrevan ve etrafında ise 211 Türk köyü yerle bir edilmiş, insanları yaş ve cins ayrımı yapılmaksızın soykırıma maruz bırakılmıştır. Azerbaycan’ın tarihi toprağı olan İrevan’da Ermeni dilinde yayınlanan “Aşkadavor” gazetesi bu olaylarla ilgili olarak çok kısa zamanda 131.970 Azerbaycan Türkünün, Ermeniler tarafından katledildiğinden bahsediyor. Bu soykırımlar 3 Nisan 1918 tarihinden sonra da yer-yer devam etmiştir. Bölgenin emniyeti tam manasıyla 15 Eylül 1918 günü Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’ye girmesiyle sağlanmıştır.
Bu soykırımlarla ilgili bulunan en büyük toplu mezar Kuba şehrindedir. Ermenilerin, Kuba şehrinde katlettikleri insanları gömdükleri toplu mezar üzerinde Sovyetler, Kuba Şehir Stadyumu’nu inşa etmişler. Ne acıdır ki biz burayı 88 yıl stadyum olarak bildik. Toplu mezar ancak 2006 senesinde stadyumun imar çalışmaları sırasında ortaya çıktı. Daha sonra Azerbaycan Hükümeti buranı “Soykırım Müzesi” olarak kullanıma açtı. Toplu mezarda incelemeler yapan bilim adamları, mezardakilerin hepsinin özel işkencelerle öldürüldüklerine kanaat getirdiler.
Bu soykırımın üzerinden daha yüzyıl bile geçmeden yine Ermeniler Karabağ’da kanımızı döktü. Peygamber Efendimizin (s.a.s) hadisinde: “Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz.”diyor. Fakat biz bir delikten defalarca ısırıldık. Biz bu soykırımı unutursak bizi bekleyen yeni bir soykırım olacaktır. Çünkü unutulan soykırımlar tekrarlanır.