Son zamanlarda Konyamıza bir haller olmaya başladı. Hoşgörü şehri, huzur kenti, asayiş yönünden sakin bir şehir imajı olan Konya, ulusal gazetelerin 3. sayfalarında Adana’nın tahtını ele geçirip sürekli gündemin ilk sıralarında kendine yer bulur oldu.
Cinayet, gasp adam yaralama, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, terör örgütü üyeliği gibi ne kadar adi suç varsa hepsi şehrimizde gerçekleşmeye başladı. İşin bir diğer boyutu ahlaki olarak da çok rezil bir noktaya gidiş var. Kıskançlık yüzünden cinayet, aldatma yüzünden cinayet, hayat kadınını gasp, iğrenç fanteziler vb. aklınıza gelebilecek her türlü rezilliğe imza atılıyor.Son olarak muhacir pazarında güpegündüz yaşanılan saldırı, ertesi gün ev yakıp intikam alma çabaları, sanki Konya’da değiliz de vahşi batıdayız. Olayın biri aydınlatılmaya çalışılırken bir yenisi patlak veriyor.Biz ne ara bu kadar dejenere olup, manevi değerlerimizi, utanma duygumuzu kaybettik sorusuna cevap bulabilirsek belki çözüm noktasında bir adım atabiliriz.
Öte yandan her şeyi biz biliriz havasındaki bazı işe yaramaz tipler kafalarını kuma gömmenin peşindeler. Sanki bu olaylar gerçekte olmuyormuş, basın kendi kafasından uyduruyormuş gibi bir tavır içindeler. Ulusal basına seslerini duyuramadıkları için yerel basını hedef alıyorlar. Neymiş efendim bu tarz olaylar haber yapılmamalıymış, olayın reklamı yapılınca insanlar etkilenip benzer tavır içine giriyormuş. Durduk yere şehrin imajı zedeleniyormuş. Kimsenin Konya’nın adını çıkarmaya hakkı yokmuş falan filan. Yerseniz, pardon dinlerseniz masal çok(!) Hırsızlığın, cinayetin bile belli bir mantığı vardır. Son birkaç ayda bizim yaşadığımız sanki bir cinnet hali. Öyle kategorize etmek de kolay değil. İşlenen suçlarda her yaş grubundan, her statüden insan var. Tek başına eğitimsizlik, cehalet veya erkek terörü diye sınıflandırmak mümkün değil.
Şehre toz kondurmayan ama şehrin gelişmesi, ahlaki ve manevi açıdan gerilememesi için kılını bile kıpırdatmayan okey masası ahalisi bir ara her türlü yozlaşmayı üniversite öğrencilerinin üzerine atıyordu. Üniversiteler açılınca şehir yozlaştı, suç oranı arttı gibi beylik ezberler tekrarlanıp duruyordu. Son birkaç yıldır her türlü olumsuzluk şehrimizdeki Suriyelilerin üzerine atılıyor. Onlar gelmeden önce her şey güllük gülistanlıktı, her türlü pisliğin altında onlar çıkıyor gibi bir genellemeye sığınmaya çalışıyorlar. Fakat son zamanlarda 3.sayfada okuduğumuz rezilliklerin hiçbirinde Suriyeli veya üniversitelilerin imzası yok. Olayların kahramanlarının önemli bir bölümü en, öz, has hakiki Konyalılar(!) Aslında suçlu, karaktersiz, şerefsiz insan vardır. Bu insanın milliyeti, memleketi önemli değildir. Gerçek Konyalı yapmaz ya da geniş penceren bakarsak, bir Türk böyle suçlara bulaşmaz gibi laflar boş lakırdıdır.
Bu olayların önüne geçmek için öncelikle Konya emniyetine önemli görevler düşüyor. İnsanlar gündüz vakti ruhsatsız, kaçak silahlarla dolaşabiliyorlarsa, şehrin en işlek caddelerinde hırsızlık, gasp yapılıyorsa bu noktada emniyet devreye girmeleri, suçlular elini kolunu sallayarak dolaşmamalı. Uyuşturucu ile mücadelede şehrimizdeki malum mahalle ile ilgili zaman zaman operasyonlar yapılıyor ama ortada kalıcı bir çözüm yok. Gün içerisinde veya gece vakti malum mahalleye gittiğiniz zaman cadde kenarında birkaç dakika beklediğinizde hemen çevrenizi 3-5 kişi sarıp “Ne lazımdı abi?” diye günün menüsünü sayıyorlar. Emniyet bu durumun farkında değil mi? mutlaka farkındadır ama neden kalıcı bir çözüm elde edilemiyor? Bu soru çok önemli. Aklımıza gelen bazı cevaplarda midemizi bulandırmıyor değil…
“Önce ahlak ve maneviyat” şehrimizin önemli mottolarından. Son dönemde bu iki ilkemizde ciddi erozyona uğradı. İçine düştüğümüz durum sosyolojik olarak değerlendirilmeli, çözüm yolları bulmalıyız. Genel olarak dünya bozuldu, Türkiye’nin her şehrinde benzer olaylar oluyor ama Konya’ya taktılar gibi komik bahanelere sığınmayalım. Neticede biz Konyayız mutlaka herkese örnek olacak bir farkımız olmalı.