İmam Hatip ortaokuluna başladığım yıllar… Sınıfımız yetmiş iki kişiden oluşmaktaydı. Sıralarda üçer kişi otururduk. Derslerimize alanında en iyi hocalar girerdi. Mutluyduk, umutluyduk, heyecan doluyduk. Eğitim hayatım tam anlamıyla İmam Hatiple başladı diyebilirim.
Bir gün okul müdür yardımcısı sınıf başkanlarını odasına çağırdı. İmam Hatipte altı yıl boyunca sınıf başkanlığı yaptığım için o çağırılan kişiler arasında ben de bulunmaktaydım. Bayan hocaların derslerinde başımızı açmamız gerektiğini söyledi. Belki de başörtüsünün mahiyetinin ne olduğunu henüz idrak edememiş on iki yaşında öğrencilerdik... Buna rağmen çok üzüldük, itiraz ettik hatta ağladık. Müdür yardımcımız annemiz gibi bize sahip çıkardı, bizimle birlikte o da gözyaşı dökmüştü.
Bu böyle kalmadı elbet. Sadece bayan hocaların dersinde diye başlayan zulüm, tüm derslere, koridorlara, bahçeye kadar uzandı. Ardından katsayı problemi… O dönemde İmam Hatip öğrencileri hayli başarılı oldukları için üniversite sınavlarında üstün başarı gösteriyorlardı ve bu durumdan memnun olmayanlar haktan, hukuktan, adaletten uzak bir eyleme giriştiler.
İşin bir başka boyutu; ailelerin tutumu. Çocuklarının “geleceğini!” düşünen aileler evlatlarını İmam Hatipten bir bir kopardılar. Bizler İmam Hatip okulunun son neferleri olarak liseye de aynı okulda devam ettik, bu aileler yüzünden okulun doluluk oranı yarıya inmişti. Şimdi, o dönemde çocuklarını İmam Hatiplerden alanların 28 Şubat yaygarası yapmaya hakkı yoktur.
O dönemde okul müdürümüz hiç direnişte bulunmadı ve ne denirse itaat etti. Sessiz kaldı, bedenen minik ama koca yürekli öğrencilerine sahip çıkmadı.
Üniversite sınavında istediğimiz bölüme gidemememiz için ellerinden geleni yaptılar. Biz üniversiteye yerleşemedik; yalnız bize ket vuramadılar. Sekiz yıl sonra kaldığımız yerden devam etmek için üniversite sınavına girdik, kazandık ve başörtümüzle okuduk elhamdülillah.
Gelelim Kara Şubat Beyaz Direniş Belgeseli Gala Töreni’ne. Programda o kadar duygulandım ki; yaşadığımız günler gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. Adaletin er ya da geç sağlanacağını bir kez daha görmüş olduk. O dönemde mağdur edilenler, bugün ülkelerine hizmet ediyorlar. Bu programın yapılmasında emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Bir de şu noktaya değinmek istiyorum. 28 Şubat dönemi, o dönemde mağdur olan birçok kişiyi daha da güçlü hale getirmişti. Bunu örnekleriyle görmüş olduk. Dikkatimi çeken ve değinmek istediğim nokta ise, başörtüsü için mücadele eden insanları konu alan bir programa gelenlerin birçoğunun moda dergisinden fırlamış, pür makyajlı, tarz giyimli hanımefendilerden oluşması, ironi miydi, dersiniz?
Kabul edelim, 28 Şubat hepimize dokundu. Örtümüze dokundu, hayatımıza dokundu. Dokunduğu her yere virüs bıraktı. Virüslerden temizlenmek gerek.
Şikayetlenirken bize ne yapmak istediklerini düşünelim ve emellerine ulaştılar mı ona bakalım. 28 Şubattı o zaman, şimdilerde hangi tarihler seçildi, düşünelim ve uyanık olalım; aynı delikten ikinci kez ısırılmamak adına.