Şöyle bir geçmişe dönelim. 90’lı yıllara.
Ülkemizin toz duman olduğu yıllar. Dillere pelesenk olmuş sloganlar.
“Kahrolsun Şeriat”, “Türkiye Laiktir, Laik kalacak.” “Türkiye İran olacak”
Daha neler neler. Hiçbiri hafızalardan çıkmadı. Başörtü takan kızlarımızın, analarımızın yaşadıkları ise birer faciadan ibaretti.
28 Şubat, 1000 yıl sürecek dedikleri ve milyonlarca insanımızın, özellikle muhafazakâr kesimin faşistçe zulme uğradığı ve bir dönem daha devam ettiği kara leke.
Namaz kılanların fişlenip işten çıkartıldığı, Başörtü sebebiyle memuriyet ve öğrencilik hayatı sonlanan bacılarımızın yaşadıkları bu dram hiçbir zaman unutulmadı.
Avrupa bilimsel manada hızını arttrırken, bizimkilerin mekiği başörtüsüne takılıp maalesef uzaya çıkamadı.
Avrupa teknolojik hamlelerle meşgul olurken bizim çalışmalarımızın üzerine seccade örtülmüştü onlara göre.
İnancını yaşama gayreti içinde olan insanımızın faşistçe zulümlerin haddi var hesabı yok.
Başörtülü öğrencilerimizin tartaklanarak karakola götürüldükleri, işkencelere maruz bırakıldığı o yıllarda zulmü yapanların efendileri, televizyon karşısında adeta Uefa kupasını kaldırırmışçasına seviniyor; köhneleşmiş, örümcek ağları ile çevrilmiş beyin hücreleri ise raks ediyordu.
İkna odaları ise ayrı bir dünya.
Binlerce Başörtülü öğrencilerimizin psikolojik şiddet gördüğü hücreler de diyebiliriz.
Ancak 28 Şubatı bize en iyi ifade edebilecek hadise Medine Bircan’ın yaşadıkları:
Medine Bircan, mesane kanseri, böbrek yetmezliği hastalıkları mücadele eden 71 yaşında hasta idi.
Kanser olması hasebiyle kemoterapi alıyordu. Bu süreç devam ederken sağlık karnesindeki başı kapalı fotoğrafı sebebiyle tedavi durdu ve bir daha hastaneye alınmadı.
Medine Bircan başı açık bir fotoğraf çektirmesi gerekiyordu; ancak kemoterapi sebebiyle saçları yoktu.
Ayrıca ayağa kalkamadığı için fotoğraf çekecek mecali de yoktu.
Hastane yetkilileri fotoğraf değiştirilmezse tedavinin mümkün olmayacağını dile getirdi.
Medine Bircan’ın oğlu her ne kadar durumun ehemmiyetini anlatmaya çalışsa da nafileydi.
Bircan’ın oğlu son çare olarak annesinin fotoğrafına photoshop ile saç ektirerek tedavinin devam etmesi için yeni sağlık kartını çıkarmıştı.
Ancak sağlık karnesinin alındığı gün Medine Bircan hayatını kaybetti.
Düşünce, fikir ve inanç özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, yetmeyip üzerinde tepinildiği, kuralları kendi sistemine göre belirleyen kuklacıların tahakküm altına almaya çalıştığı hukuk sisteminin komaya soktuğu dönemin tekrar hayata geçmesi için çırpınan yeni güruhun ortaya çıkmasına şaşmamalı dostlar.
Bunlar 28 Şubat artıkları. Geçmişe özlem duyan bu güruhun yeniden bankaların hortumlanması, ekonomik krizin tekrar yaşanması için parlementer sistemi ile ilgili arzuları ve çalışmaları devam edecek.
Hala inatla katranı kaynatmaya çalışıyorlar.
Katranı kaynatmakla şekerin olmasını arzulayanların karşılaşacakları zift olacaktır.
Satır arası bizden olsun dostlar. Selam ve dua ile…