Şubat geçer Mart'lar gelir sonra Nisan merhaba der hayatımıza ;ama bu sefer Nisan başka gelir de, hayatınızda 22-28 Nisan tarihlerine dikkati çeker mi bunu merak ederim. Bu tarih Türkiye' de TV kapatma haftası” olarak kullanılmakta ve slogan olarak da “Televizyonu kapa, hayata katıl”hatta bu terim olmasa da (turn off TV-turn on life) kavramını duymuşsunuzdur. Televizyonlar kapatılır mı bilmem ama asıl dikkat çekmek istediğim konu.
Türkiye’de TV karşısında harcanan zaman bu zamanın ortalama günde 4-5 saat olduğu gerçeği
Sabahın ilk ışıklarında başlayan çizgi film maceramız ve gece itfaiyeci sam ile biten dünyamız .Çünkü evi küçük beyler ve küçük hanım efendiler yönetiyor .
Yani durumun vahim olduğu gerçeğine yanarım. Ne mi? Televizyon izleme oranının % 94’ü olduğu.
Böylesine ciddi oran varken karşımızda gerek görsel gerek basılı yayınlarda özensiz davranıldığı açıkken nasıl yanmayalım. Zaten korkutan durum bu değil midir? Henüz doğru ile yanlışın ayırımını yeterince yapamayan çocuklar ve ergenler için suça eğilim, intiharlar, alkol ve madde kullanımı hakkındaki yayınlar bilgi kaynağı olabilmekte düşünebiliyor musunuz? Gençleri olumsuz yönde etkilenmesini bir köşeye koyun Çocuklar Televizyondaki kahramanlarını rol model olarak benimsemekte, sonra onlarla kendini kanki saymaktadır.
Konuşmalar haraketler sonra a aa deyip ağzımızın açık kaldığı cevaplar. Yani Çocuklar medyanın verdiği mesajları kısıtlamadan almakta ve bizi daha çok şaşırtacağa benzerler vesselam ..
Aslında televizyonun adı ne “Sihirli kutu”, ne süper teknoloji adeta “zaman hırsızı”ve öyle bir hırsız ki geride de her şeyi mübah gösterip gidiyor ..biliyor ki insan akşam kendisini ağırlayacak .
Sözüm şudur ki; Artık hayata katılma zamanı, televizyonu kapatıp bir süreliğine, fikir sohbetleri ile olgunlaşma zamanı
Yani sorumluluğunu bilen bireyler yetiştirme zamanı, kumandaları bırakıp bunu gerçekleştirmenin tam zamanı.
Yaşları gereği her türlü yönlendirmeye açık olan çocuklarımız bizim çocuklarımız. Çizgi filmlerin sanal dünyanın çocukları olmasın. Gençler ki onları da medyanın olumsuz etkilerinden korumaya çalışalım. Bu görevi sadece hekimlerden hukukçulardan kamu birimlerinden değil; sorumluluğu yüreğimizden bekleyelim en azından o kalp merhametlidir.
Ve öyle yaşayalım. Kalın efendim sağlıcakla.