Evet, her zaman söyledik söylüyoruz, takvimimiz ister aya göre belirlensin, ister güneşe göre, ister Miladi olsun, ister Hicri, isterse de Rumi olsun fark etmez geçen her günle tükenen bizim zamanımızdır. Ve bize Müslümanlara yakışan işte bu gün dönümlerini, geçen günleri tefekkür için bir vesile olarak görmektir.
Kendimiz ve İslam Âlemi için derin bir tefekkür…
Allah dünyayı, evreni, insanı mükemmel yaratmış… Yaratışı her düşündüğümüzde, her suya baktığımızda, her nefes aldığımızda hayranlığımız, şükrümüz artıyor. Ve tabi bunun tam karşılığı olarak ta aczimizi öğreniyoruz.
Su eskimiyor, hava eskimiyor, toprak eskimiyor, taş eskimiyor…
Fakat biliyoruz ki hepsinin bir sonu olacak. İnsanın eskimeyen kalbinin bir sonu olduğu gibi, insanın eskimeyen kanının bir sonu olduğu gibi…
İşte asıl olan o güne hazırlanmak, o gün hazırlıkların tam olarak Rabbinin huzuruna varabilmek.
Bakın geçen yıla, kişi olarak başarımız nedir, İslam Âlemi olarak neyi başarmışız?
Elbette ülkemiz eskiye göre iyi yönetiliyor, elbette Türkiye için Konya için güzel gelişmeler var ama bu yetiyor mu? Ya da bizi tatmin ediyor mu?
Hep acziyetimizi anlamadan ve kendimizi olduğumuzdan daha fazla görerek, daha fazla zannederek bir yığın günah ile geçip gitti 2012’de
Oysa Bediüzzaman Said Nursî’nin bize Rabıtayı Mevt yapmamızı önermesini düşünüyorum, bütün İslam Âlimlerimizin bize hep ölümü düşünmemizi öğütlemelerini düşünüyorum… Neden acaba? Neden ölümü düşünmek? Kuran bize “ölmeden önce ölün” diyor… Acaba niye diyor? Oysa bakın nasılda başarısızdık 2012 yılında. Mesela Müslümanların zilletinin bitmesi için herhangi bir şey yapabildik mi? Kendi zilletimiz için bir şey yapabildik mi? Mesela hala Kudüs’ün Siyonistlerin elinde olduğunu hiç düşünüyor muyuz? Afganistan, Afrika, Bangladeş, Arakan, Balkanlar, Kafkaslar, Almanya, Fransa nereye bakarsanız Müslümanların aşağılandığını, özgür olmadığını, kültür ve medeniyeti belirleyen gücün İslam Dünyası olmadığını göreceksiniz.
Küfe ağlıyor, Bağdat ağlıyor, Şam ağlıyor, Kahire ağlıyor, Fas ağlıyor, Humus ağlıyor. Granada hüzünlü, esir…
Hıçkırıklarının nedenini sadece bugünün zulmü olduğunu mu zannediyorsunuz?
Ey şah damarım sen atma istersen, ben kendimi bu kadar yenilmiş görürken, atma…
Gözlerim, yüreğim taşlaşmışken, hüzünlü bir sonbaharı izler gibi İslam dünyasını, Abbasileri, Selçukluları, Osmanlıları, Memlukluları, kayboluşları, yok oluşları izlerken yılın 2013 olmuşluğu beni neden ilgilendirecek ki?
Senin medreselerinde ki müderrislerin, İbn-i Heysem’in, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerin, Ahmed Nahavandin, İbni Arabin, Farabin, İnbi Haldunun, Ferganîn, Abdülhamid İbn Türkün, İbn-i Sinan şimdi neredeler?
Oysa onlar değil miydi çağlarında yüzyıllar öteye bilim üreten, medeniyet üreten, edebiyat öğreten?
Nasıl geçti 2012 kendimizi tanıyarak mı? Kendimiz olan ilim, bilim, din adamlarımızdan bugün bizim çocuklarımız hangisini tanıyor ki?
Dünya dönüyor, Müslümanlar ise iffetini, şerefini kaybetmiş evlatlarını izliyorlar…
Biz utanmıyoruz bari zaman utansın. Hala anlayamayacaksak yaşananları bari kara toprak bizi anlasın…
Ben her geçen yılı yenilgiyle geçmiş bir yıl olarak görmekten artık yoruldum.
Her geçen sene beni yaşlandırırken, umudumu kırarken, ezerken, bitirirken hayalimde cumbalı odalarda kaybolup giden nameleri hüzünle dinliyorum.
Ukbe bin Nâfi’i görüyorum, atını okyanusa sürüşünü, denizin içine kadar gidişini ve "Allah’ım bu zulmet denizi önüme çıkmasaydı, senin yüce adını denizler aşırı dünyalara da götürecektim” deyişini duyuyorum. Atlıların İspanya kıyılarına çıkışlarını ve geldikleri gemileri yakarak Avrupa’nın göbeğine iki cihan güneşimizin bayrağını dikişlerini görüyorum. İstanbul fethediliyor, “hedefte İtalya var” diyor Fatih geliyor aklıma…
Bir daha hiç dalgalanmayacak mı Allah’ım o bayrak… Ey Rabbim sen bu dünyanın sahibisin, bu zulmet bitmeyecek mi hiç? Hep bir namludan çıkan kurşun Müslüman mı öldürecek? Başlarındaki zalimler kendi halklarını öldürebilmek için füzeler mi alacak hala bu yıl da? Küçücük çocuklarımız zulmetin esareti ile mi büyüyecek hep?
Ben Müslüman’ım, ben hüzünlüyüm… Kimse bize kızmasın, yeni yılın ilk günü değil bize bu gün, Müslüman dünyasında akmaya başlayan kanların durdurulamadığı bir yılın bitişi ve yenisinin başlaması…
Hepsi bu… Ve Rabbimiz yalvarıyoruz, Allah’ım ne olur bu yıl Müslümanların esaretten kurtulduğu yıl olsun. Allah’ım ne olur zafer artık Müslümanların olsun. Allah’ım ne olur bu yıl kardeşlik yılı olsun, Müslümanların aralarındaki husumetlerden kurtulduğu bir yıl olsun bu yıl… Allah’ım Müslümanlara kendilerine sunulan çakma kültürleri değil senin Razı olduğun hayatları yaşamayı nasip et.
Allah’ım ne olur Kudüs artık esaretinden kurtulsun…
Allah’ım ne olur aç kardeşlerimizin doyduğu bir yıl olsun, Allah’ım ne olur Bangladeş’te, Arakan’da, Afrika’da, Irak’ta ezilen kardeşlerimizin hürriyetlerine kavuştuğu bir yıl olsun…
Başka ne diyelim…
Müslüman’ca yaşamak bize yeter…