Türkiye düşmanları için, 15 Temmuz’da dâhil olmak üzere ülkede yaşanan bütün kritik olayların bir hazırlık olduğunu düşünüyorum.
Ben, yeni 28 Şubat Postmodern darbe girişiminin hazırlıklarının başladığına inanıyorum.
Yaşım 28 Şubat dönemine yetmese de okuduklarım ve araştırdıklarım ile bazı çıkarımlarda bulundum.
*
Gezi’yi hatırlarsınız sadece 7 ağaç için ülke ateşe verilmişti. Daha doğrusu 7 ağaç için halk sokağa çağrılmıştı. Sonra zaten niyetin ağaç olmadığını anlamıştık ama iş işten çoktan geçmişti. Çok şükür hain planlarını işletemediler fakat Türkiye düşmanlarını bir nebze olsun rahatlatacak kadar da aşama kaydedebildiler. Gezinin ülkemize ekonomik olarak zarar bilançosu 157 milyar dolar oldu. Borsa düştü, dolar ve faiz fırladı. Enflasyon ve işsizlik yükseldi.
15 Temmuz’da ülkemiz büyük bir sınav verdi. Adnan Menderes’te elinden bir şey gelmeyen halk bu sefer Cumhurbaşkanına ve ülkesine sahip çıktı. Bu sadece Türkiye’nin içinde ki Türkiye düşmanlarına değil uluslar arası platformda ne kadar düşmanımız var ise hepsine bir gözdağı oldu.
Bu ülkeyi ve bu halkı bu şekilde bölemeyeceklerini anladılar. Başka bir şey denemeliydiler. Belki de geçmişte başarıya ulaşmış yöntemleri tekrar denemeliydiler.
Türkiye’nin içinde bulunduğu süreci 28 Şubat sürecine benzetiyorum. Önce algı operasyonları ile halkı razı konuma getirmek ardından da yönetime el koymak. Aynısı olmamış mıydı?
Fadime Şahin. Hepimizin çok iyi bildiği bir isim. O dönemde hala kırılamamış olan reyting rekorlarına imza atmış isim..
28 Şubat’ın kara kutusu olarak adlandırılan Fadime Şahin, Refahyol İktidarının yıpratılması ve dindar insanların töhmet altında bırakılmasında kilit isim oldu.
Fadime Şahin, tarikat lideri Müslüm Gündüz ile basılmış ve o dönemde bu olay büyük yankı uyandırmıştı. Fadime Şahin bu basılma olayından sonra televizyon televizyon gezip manevi boşluk yaşadığı için dine yöneldiğini ilk önce Ali Kalkancı tarafından tacize uğradığını ardından da Müslüm Gündüz tarafından iğfal edildiğini feryat figan anlatıyordu. O ağlayarak anlattıkça halk hem hükümete hem dindar insanlara bileniyordu. Gencecik kızı din adı altında kandırıp istismar etmişlerdi. Nasıl bilenmesinler. Toplumda dindarlara karşı oluşturulan bu algının hemen sonrasında ise 28 Şubat süreci gerçekleşti. Daha sonraları gizli tanıkların ifadeleri ile Fadime Şahin’in din konusunda eğitim almış bir konsomatris olduğu söylenmiştir. Bu ne kadar doğru bilinmez. Fakat 28 Şubat sürecinin faillerinin ekmeğine yağ süren bir olay olduğu kesin.
Bu döneme benzetmemin nedenine gelince..
28 Şubat’ta olduğu gibi bir yandan insanları dindarlara karşı kışkırtmaya çalışırken, Gezi Olayları’nda olduğu gibi bir yandan da halkı sokağa ve kaosa çekmeye çalışıyorlar.
Maçka’da provokatör bir güvenlik görevlisi şortlu kıza saldırıyor. İzmir Şirince’de ki matematik köyünün yıkılacağına yönelik yalan haberler servis ediliyor ve milyonlar buna inanıp paylaşıyor. Şanlıurfa’da başka bir provokatör başına sarık bağlayarak ve dinimizde putlara yer yoktur diyerek Atatürk heykelini yıkmaya çalışıyor (Sözde dindar olan bu adam ateist bir terör örgütünün siyasi temsilcisi HDP üyesi çıkıyor. YERSEN). Bunların ardından Zulmün adı haşema diye yazı yazan bir gazetecinin de içinde bulunduğu, tesettürlülere zerre tahammülü olmayan gruplar kıyafetime dokunma diye sokak eylemlerine başlıyor.
Bu sırada ABD PKK’ya 900 tır silah gönderiyor. MİT’in Türkmenlere götürdüğü 2 tır silahı manşetinden düşürmeyerek Türkiye’yi terör destekçisi ilan eden gazetelerden tabi ki yine ses yok.
Sözün özü; biz şort, heykel diye ucuz algı operasyonları ile birbirimizi yerken bizi tekrar bir kaos ve işgal girişimine doğru adım adım götürüyorlar.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözlerini hatırlatarak noktalıyorum; “Yanılıp yenilip yeni bir darbe girişimini aklından, havsalasından geçiren varsa ölümü göze almış demektir.”