'Rüyalar psikoloji ve tasavvufun ortak paydası'
Yazar Ahmet Ay, birbiriyle farklı gibi gözüken psikoloji ve tasavvufun rüyalar konusunda ortak bir paydada buluştuğunu söyledi.
Nesil Yayınları'ndan çıkan Ahmet Ay yeni kitabı 'Şebperest-Rüya Düşkünü'nde psikolojik problemleri olan insanların sorunlarını rüya yoluyla halletmelerini anlatırken bir cinayeti de rüyalar yoluyla çözüyor. Rüyalar konusunun hem psikolojide hem de tasavvufta önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Ay, her 2 alanla ilgilenen insanların rüyalara önem verdiğini kaydetti. Rüya konusunda psikolojinin tasavvuftan öğreneceği çok şey olduğunu kaydeden Ay, şunları söyledi:
"Psikoloji, çok genç bir bilim dalı. Üstelik pozitivizmin hâkim ideoloji olduğu dönemde madde ötesine dair herşeyin şiddetle reddedildiği düşünülürse, batı, metafizik yönüyle adeta kılıçtan geçirilmiş, biçilmiş gibi. Rüyaları, çok sonraları tekrar keşfe çıkıyor batı. Fakat onu ele alışı bile çok somut. Bilinçaltı ile bağlıyor çoğunlukla oradaki semboller. Tasavvufun ise bu konuda bin yılı aşkın bir deneyimi var. Belki psikoloji kadar sistemli ve somut değil ürettiği bilgiler, fakat kesinlikle görmezden gelinmemeli. Maddeciliğin soğuk duvarları içinde sıkışmış psikolojiye fizik ötesi için yeni bir nefes alma kapısı olabilir psikoloji."
Mutasavvıfların tasavvufu anlatırken psikolojiyi, psikologların da yaptıkları tanımlarda tasavvufu kullandıkların ifade eden Ay, "Aslında her iki alan insanla ilgileniyor ve insanın sorunlarını çözmeye çalışıyor. Tasavvuf da zaten 7 nefis tabakası eğitimi üzerinden nefsin ıslahına konsantre olmuştur." diyerek şunları kaydetti:
"Biz şimdi ruh ve sinir hastalıkları diye tarif ediyoruz bu nevi rahatsızlıkları. Fakat belki de bu çeviride bir yanlışlık var. İslamî literatürde ruh hasta olmaz, nefis hasta olur. Ruh kötülüğü emretmez, temizdir; nefsin kötülüğe temayülü vardır. Bu noktada aslında tasavvuf, gücünü ilahî kaynaklardan alan bir psikolojidir. Psikoloji ise gücünü fennî kaynaklardan alan bir tasavvuf gibidir. Fakat fen bilimlerinin modern zamanlardaki bakış açısı sorunları, psikolojiye de geçmiştir. Allahsız bir âlem tasavvuru, ayaklarını en çok bağlayan nokta. Bunun yanında tasavvufun da daha sistemli ve somut olma anlamında psikolojiden alabileceği çok şey var. Tasavvuf, insanı yüceltmek isterken Allah'a ulaştırmaya çalışıyor. Bu sayede insanın değerinin artacağını söylüyor. Psikoloji ise insanı yüceltmeye çalışırken referans noktası olarak yine insanı alıyor. İnsanın herşeyi yapabileceğini iddia ederek insanı bir nevi tanrılaştırıyor. Bunun sonucu olarak da insanın egosu bütün hayatını saracak şekilde büyüyor. Fedakârlık ve fedakârlıkla alınabilecek lezzetler görmezden gelinebiliyor. Kişisel mutluluk üzerine bina edilmiş bir saadet tarifi ise sonuçlarıyla çok yıkıcı olabilir. Narsizm kaçınılmaz. Bugün bize lazım olan tasavvufun geçmiş tecrübelerinden faydalanarak psikolojiye bakmaktır."