Ramazan'da ne okunur? 25.04.2021
Koronavirüsten dolayı evde vakit geçirenler için Yeni Haber Gazetesi tarafından günlük hazırlanan 'Ramazan'da ne okunur?' köşemizde bugün...
Yayınlanma:
İslam Deklarasyonu-Aliya İzzetbegoviç
Aliya İzetbegoviç’in fikir dünyasının temel taşı, 1969 yılında kaleme aldığı ve ertesi yıl kendi imkânlarıyla, zorlu şartlar altında Belgrat’ta yayınlattığı, İslam Deklarasyonu’dur. Bu eser, hacim itibariyle küçük olsa da, hem yerel ölçekte, hem de dünya çapında etkili olmuş, büyük yankı bulmuştur. Öyle ki, eski Yugoslavya’nın Tito rejimi tarafından açık bir tehdit olarak algılanmıştır. 1983 yılında Saraybosna’da görülen Genç Müslümanlar (Mladi Muslimani) davasının en önemli delili olarak sunulmuştur. İslam Deklarasyonu’nu kıymetli kılan; Saraybosna’da yaşayan bir Bosnalı tarafından kaleme alınmış olmasına rağmen, tüm İslam dünyasına hitap etmesidir. Aliya İzetbegoviç, sadece Yugoslavya Müslümanlarının değil, tüm dünya Müslüman halklarının sorunlarına dair tespitlerde bulunmuş ve reçeteler önermiştir. Bu tespit ve reçeteler bugün de geçerliliğini korumaktadır. Aliya İzetbegoviç'in, 1983 yılında verilen 14 yıllık mahkûmiyet kararı aleyhindeki kanun yararına bozma başvurusu yani ünlü savunması ise ilk kez Türkçeye kazandırılarak, kitabın ikinci bölümünde yer almaktadır.
Hakikat Çağrısı-İmam-ı Gazali
Elinizdeki eserde İslâm düşüncesi tarihinde bir dönüm noktası olan Gazzâlî’nin iki metni bir arada yer alıyor. Risalelerden ilki olan Ey Oğul / Eyyühe’l-Veled, Gazzâlî’nin talebelerinden birisinin sorduğu bazı sorulara cevap olarak kaleme alınmıştır. Soruları soran kişi, yıllar boyunca öğrendiği ilimlerden hangilerinin kendisine ahirette faydalı olacağını merak etmekte ve bununla ilgili meseleleri hocasının küçük bir risalede özlü ve derli toplu bir biçimde kaleme almasını rica etmektedir. Bu metin, ahiret yolunda yürüyen bir mü’mine kılavuzluk etmek üzere gerekli ilkeleri içeren ve yüzyıllar boyunca çok okunmuş olan bir risaledir. İkinci risale, tasavvuf ehlinin keşif ve ilham yoluyla elde ettikleri ledünnî ilmin imkânını ortaya koymak üzere kaleme alınmıştır. Dostlarından birisi ledünnî ilmi kabul etmeyen birinden bahseder, bu kişi ilimlerin ancak çalışılıp öğrenilerek elde edileceğini savunmaktadır. Dostu, Gazzâlî’den bu konuyu temellendiren bir metin yazmasını rica eder. Gazzâlî de bu istek üzerine bilgi teorisi ve psikolojiyle alakalı olan bu önemli metni kaleme alır.
Şeyh Şamil Efsanesi-Lesley Blanch
Büyük dinî ve askeri lider “Dağıstan Aslanı” Şeyh Şamil’in ve Cennetin Kılıçlarının kusursuz hayat hikâyesi. 1834-1859 yılları arasında yaşanan Kafkas Bağımsızlık Mücadelesi’nde Dağıstan ve Çeçenistan’ın birbiriyle çatışma halindeki aşiretleri Şeyh Şamil’in karizmatik liderliğinde birleşti. Güçlerini Kafkasya’yı bağımsızlığına kavuşturma arzusundan ve imanlarından alıyorlardı. Savaşçıları siyah cübbe giyen, siyah sancaklarını dalgalandıran ve ölüm şarkıları söyleyen Müritlerin katı disiplini hem modern Batıda hem Doğuda haksızlığa karşı direnişin en asil örneklerinden biriydi. Şamil, büyük oğlunu esir alıp St. Petersburg’a götüren emperyalist düşmanı Çar’a yıllarca meydan okudu. Çar’ın himayesinde yetiştirilen sekiz yaşındaki çocuk Rus saray hayatının ihtişamına alıştı. Gençliğinde yeniden baba yurdunun karlarla kaplı müstahkem köylerine dönüşü onu derinden sarstı. Yaşanan kanlı ve destansı mücadelenin hikâyesini kaleme alan Lesley Blanch, acımasız dağlılarla emperyalist işgalciler arasındaki dengeyi adilce korumayı başarıyor. Yazarın kitabı yazma serüveni tam altı yıl sürdü. Bu süreçte Rusya ve Kafkasya’da araştırmalar yürüttü. Şamil’in Türkiye ve Mısır’da yaşayan torunlarının izini sürdü. Destansı lider Şeyh Şamil ve onun gözü kara savaşçıları günümüzde hâlâ Rusların rüyalarına giriyor.
Kendini Bulmak-İhsan Fazlıoğlu
İnsan bir kendilik arayışıdır. Kendilik-bilincine ermiş insan, çağdaş dünyada anlamın yitimini (dis-enchanment) en derinden yaşamış birey ve tür olarak varlığını korumak için var oluşunu, var olmayı ve hayatı yeniden anlamlı kılmalıdır. (re-enchantment) Nasıl? Kendi olmuş, kendilik bilincine ermiş, ferdiyetini kazanmış kişioğlunun alâmet-i fârikası “âmentu bi...” diyerek iyi, doğru ve güzel/yüce ile bağını en sahih biçimde kurmak; bir meta-fizik var olan olarak kendini yani emâneti yani akletmeyi yüklenmek; hesabı verilmiş bir hayat görüşü içinde yaşam ile ölümü bir süreklilik içinde idrâk etmek; madde ile manâyı birbirinin yerine ikame etmeksizin sahiplenmek... Ve dahi geçmişiyle geleceğinde buluşmak için teklif sahibi olmak; verili, hazır reçetelerden medet ummadan halis niyetle yola çıkmak ve yolda hatalarını doğrularına azık kılmak... İşte bu deneme, böyle bir yola çıkışın azığı olmayı mütevazı bir biçimde teklif ediyor...
İslam