Ramazan'da ne okunur? 14.05.2020
Su Üstüne Yazı Yazmak-Muhyiddin Şekur
Amerika'da doğan, orada İslam'la tanışan ve halen orada yaşayan, çeşitli Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde psikolojik danışmanlık dalında akademisyenlik yapan Muhyiddin Şekûr Su Üstüne Yazı Yazmak’ta tasavvufa giriş öyküsünü anlatıyor. Lavabonun tıkanması, biriken günahlara karşı bir uyarıdır aslında. Sadece perşembeleri kendisini aramasını söyleyen şeyhine ulaşamadığında yaşadığı hayal kırıklıkları, yazarı Allah’a giden yolda pişiren ateştir. Yolda rastladığı yaralı kuş, şehirde kopması beklenen fırtına ve arabasının bozuluşu hep semadan gelen işaretlerdir görmeyi bilene. Eski bir plakçaların iğnesini ararken aslında kaybettiği inancını aramaktadır. Ve tüm bu olaylarda okur, yazarın samimiyetine, bazen acemiliklerine, tereddütlerine, ama en çok da teslimiyetine şahit olur ve onunla birlikte ruhun ve kalbin bu olağanüstü serüvenine dâhil olur. Su Üstüne Yazı Yazmak, okura karanlıklar içinden bir ışık sunuyor, soluk aldırıyor, umut aşılıyor.
Güvercin Gerdanlığı-İbn Hazm
Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçaların birleştirilmesidir. Bu birleşme onların en yüksek temel öğelerinde meydana gelir. Beraberlik ve ayrılığın, varlıkların birleşimi ve ayrışmıyla ilgili olduğunuzu biliyoruz. Her şekil kesinlikle kendine uygun olan şekli çağırır onu arar, bulur. Her şey mili mislinedir. Aramızda karşıtların birbirlerini ittiğini benzerlerin birbirlerini çektiğini hemcinslerin birbirleriyle uyum sağladığını bilmeyen yoktur. Niçin aynı durumlar ruhlar için söz konusu olmasın? Allah Ademin eşinde bulacağı ısınmanın nedenini Havva'nın kendisinden bir parça bulmasında kılmıştır. Büyük bir hukukçu edebiyatçı, dilbilimci ve şair olan İbn Hazmın hemen hemen bütün dünya dillerine çevrilen bu önemli eseri Endülüs'te ve İslam dünyanın belli başlı merkezlerinde sevgi üzerine gelişen zengin düşünceleri, yaşanan büyük aşkları bize anlatan önemli bir kitaptır.
Peygamber'in Aynaları-A. Ali Ural
Güneş, yakın yıldızlarını biraz daha yaklaşmaya çağırdı kendine. Sonra abasının kanatlarını açıp şefkatle sardı onları. Olacak gibi değil ama oldu, güneş sisteminin en parlak yıldızları bir örtünün altında toplandılar. Dudakları kilitlendi heyecandan. Nefesleri kalp çekicinin altında şekilden şekle girdi. Işıklarını aldıkları kaynağa bu kadar yakın olmamışlardı hiç. Aynı abanın altında olmak, evrendeki değerlerini yeniden belirlemişti. Yalnız onlar değil, bütün kâinat nefesini tutmuş güneşin dudaklarının kımıldamasını bekliyordu. Peygamber’in Aynaları, otuz üç sahabinin hayatını merkeze alarak asıl merkez olan Son Peygamber’e yaklaştırıyor bugünün okurunu. Edebiyatın büyülü çatısı altında asırlar aradan çekilerek Asr-ı Saadet bütün güzelliğiyle yeniden kuruluyor.
Bir Kur'an Şairi-Dücane Cündioğlu
Kur’an Şâiri, kolay kolay eskimeyen bir sesin ve sözün sahibiydi. İnanan ve inandığı gibi yaşayan biriydi! Dürüst muhaliflerinin bile ahlâkına ve bilgisine toz kondurmadıkları, konduramadıkları bir dâvâ adamıydı. İddiası vardı, dâvâsı vardı, uğrunda her türlü eziyet ve cefâya katlandığı sevdâsı vardı. Kur’an Şâiri hakkında birileri, “hurafelere takılan adam” tabirini kullanmıştı. Binaenaleyh bu kitap, onu o “hurafeler”den tezkiye etmek için değil, bilâkis onun “hurafelerini” hâlâ takip edenlerin bulunduğunu ve dahî, “hurafelerinin” zerresini bile fedâ etmeyi düşünmediklerini hatırlatmak için yazıldı.