Ramazan'da ne okunur? 01.05.2020
Kur’an ve Kılıç-Tufan Gündüz
Türkler kılıç zoruyla mı Müslüman oldular? Yoksa Allah’ın hidayetiyle mi? Ya da bu ikisinin dışında bir kültür değişmesi mi yaşandı? Satuk Buğra Han mı İslam’ın öncüsüydü? Yoksa Deli Dumrul mu? Kuteybe b. Müslim mi başarılıydı, yoksa Sulu Kağan mı? Tartışmaya bu sorularla başlamak tarihi olayları değerlendirme imkanını ortadan kaldırıyor ama Türklerin eski dinlerini bırakıp, Müslüman oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Maveraünnehr’de yükselen kılıç şakırtıları yerini ezan sesine bırakalı neredeyse 1000 yıl oldu. Kitap Türklerin İslamiyet’e girişini, genel tartışmaların uzağında tarihi olayları eğip bükmeden, tarihte intikam veya rekabet sahası yaratmadan anlatıyor.
İnsan İlmihali-Nureddin Yıldız
Bugün Müslümanlar olarak ne yazık ki İslamlık iddiası ile yaptığımız işlerde insanlık alt yapısını aramayı gereksiz görebilecek bir noktaya sürüklenmiş durumdayız. Mesela yalan konuşmak haramdır diye biliyoruz ama bunun insanlığı eskittiği için yasak olmuş olabileceğini düşünmüyoruz. Faizden sadece din haram ediyor diye kaçınıyoruz ama insana ve insan emeğine karşı bir suç oluşturduğunu akıl etmiyoruz. Medine’de insan eksenli bir medeniyet tesis eden sevgili Peygamber Aleyhisselam Efendimiz’in, yanı başında namaz kılan kardeşini rahatsız edeceği için sarımsak ve benzeri şeyleri yiyenlerin mescitlere gelmelerini men ettiğini niçin tefekkür edemez ve bunu günlük hayatımızın pek çok bölümüne taşımayız? Sadece gıybet konusunu ele aldığımızda bile insanlıkta düşük puanlı kaldıkça Müslümanlıkta yüksek puanlı olamayacağımızı idrak edebiliriz.
Çöle İnen Nur-Necip Fazıl Kısakürek
“Tefsir, Hadîs, siyer ve nakil olarak en emin kaynaklardan devşirili ve kaynaklarını tek tek göstermek tasasından uzak bu eser, «Başlangıç» yazısında da belirtildiği gibi, sadece iman sahiplerine hitap edici, hiçbir aklî teftiş, tespit ve ispat gayretine düşmeyici, mutlak «doğru» üzerine hissî ve teessürî bir çatı kurucu ve eğer bir kıymeti varsa onu bu noktada toplayıcı bir denemedir; ve akla verdiği pay, onu bazı noktalarda yine akılla iptal etmekten ibarettir. Bu bir ilim değil, sanat eseridir ve ilmin içini ve dışını tahkik selâhiyetinde olmadığı mukaddes kapıya, ancak, inanmış ve teslim olmuş sanat tavriyle sokulmaktan başka çare yoktur.”
Bana Vesvese Verme-Erol Çalı
“Vesvese” bir hüsnükuruntu değildir. Sinsi bir tuzaktır. Derin ve sarsıcı bir psikolojik aldatmadır. Sadece düşünsel olduğu halde, olumsuz fiziksel deneyimlerin oluşmasında etkin bir güçtür. İnsanın kendi eliyle, yoktan var edip canlandırdığı ve düşünmeye devam ederek beslediği tehlikeli bir canavardır. İslam ilminde de “şeytanın salık verdiği düşünce” olarak çıkar karşımıza. Buradaki anahtar kelime “düşünce”dir elbette... Vesveseyle ve yaratacağı olumsuz sonuçlarla başa çıkabilmenin sadece bir yolu vardır bu yüzden. Düşünceyi yönetmek... Peki ama nasıl? Tarihçi ve araştırmacı yazar Erol Çalı’nın kaleme aldığı Bana Vesvese Verme düşünceyi yönetmek, gerçek olmayan düşüncelerin var ettiği gerçekçi sorunlardan uzak durmak, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam inşa etmek için bilmek ve uygulamak gereken eşsiz bilgilerle dolu bir “düşünce sanatı” kitabıdır.