Ramazan'da ne izlenir? 12.04.2021
Mevlana Celaleddin-i Rumi: Aşkın Dansı
Yüzyılları aşan evrensel barış, kardeşlik ve aşk düşünceleriyle tüm dünyada geniş kitleler tarafından sevilen ve saygı duyulan, büyük felsefi düşünür, Mevlana Celaleddin-i Rumi filmin ana konusunu oluşturuyor. Filmin temel amacını, düşünceleriyle insanlığa yön veren Mevlananın sevgi ve barış öğretilerinin, sinemanın etkisi ve gücüyle yorumlanması ve geniş bir izleyici kitlesine sunulması oluşturuyor.
Derviş
Senaryosu, Boşnak yazar Meşa Selimoviç’in 1966’da yayınlanan ve yaklaşık otuz farklı dile çevrilmiş ’Derviş ve Ölüm’ adlı romanından yola çıkılarak hazırlanan Derviş, Osmanlı döneminde küçük bir kasabadaki tekkede yaşayan Mevlevi şeyhi Ahmet Nurettin’in hayatını anlatıyor. Mutlak dini doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Ahmet Nurettin, olaylar karşısında hep seyirci kalmış, gerçeklerden ve çelişkilerden kaçmıştır. Öte yandan, diğer insanlara yol gösterici olma iddiasındadır. Ancak yaşam, onu kaçtığı her şeyle yüzleşmeye zorlayacaktır. Erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesiyle Nurettin, bunun sorumlularına karşı müthiş bir öfkeye kapılır ve isyan eder. Bu öfke ve isyan sonucu ’kutsallık’ ve ’sonsuzluk’ katından iner, yıkıcı duygulara sürüklenerek, gittikçe daha kusurlu ve güvensiz bir kişiliğe bürünür.
Çöl İşaretçileri
Tunus sinemasını dünyaya tanıtan yönetmen Nacer Khemir’in bu ilk filmi bir arayışın öyküsünü anlatıyor. Eski bir otobüs uçsuz bucaksız bir gökyüzünün altında, neredeyse görünmez hale gelmiş bir yolda savrulmaktadır. Yolcular arasında, bu garip çölün en ücra kasabasına tayin edilmiş genç bir öğretmen bulunmaktadır. Çöl sessizliğinin ortasında birden bir şarkının derinden ve monoton yankısı çınlar. Bu kumdan gelen çağrıyı andıran bir Endülüs şarkısıdır. Ardından bir rüyadaymışcasına, tuzdan yapılmış heykellere benzeyen figürler ortaya çıkar. Bunlar çöl gezginleridir.
Alfa Kurt
“Alfa Kurt” bizi 20.000 yıl öncesinin Avrupa’sına götürüyor. Bozulmamış bir doğa, medeniyetin henüz uğramadığı toprakların uçsuz bucaksızlığında, henüz ilkel çağın insanları kabileler halinde yaşıyorlardır. Bir kabile şefinin ergen yaşlarındaki oğlu Keda, ilk kez evinden uzakta savaşçılarla birlikte ava katılır. Annesi aslında onun henüz avlanmaya hazır olmadığını çünkü çok duygusal bir çocuk olduğunu düşünüyordur. Zaten Keda da yolda yaşanan birkaç tecrübede tek besin kaynakları olan hayvanları çok da kolay avlayabilen bir kabile üyesi olmadığını kanıtlar.