Ölçümüz İslam'a mensubiyetimiz olmalıdır

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Hakikatler, fani şahsiyetler üzerine bina edilmez. Dolayısıyla ölçümüz sadece İslam'a olan mensubiyetimiz olmalıdır" dedi.

Ölçümüz İslam'a mensubiyetimiz olmalıdır

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "İnsan yetiştirme düzenimizi hakikaten gözden geçirmek zorundayız. Bundan maksadımız sadece kurumsal eğitim sistemimizi gözden geçirmek değildir. İnsanlarımızın içinden geçtiği bütün süreçleri gözden geçirmemiz gerekiyor. Bütün İslam dünyasıyla beraber, bizim alim yetiştirme düzenimizi de gözden geçirmemiz gerekiyor" dedi.

Erzurum Müftülüğü Konferans Salonu'nda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında konuşma yapan Görmez, sadece Türkiye'de değil bütün gönül coğrafyasında programlar, sempozyumlar düzenlendiğini belirterek, bunların yanı sıra her yıl bir bilimsel konuda, akademik hayata katkı sunacak ve o konuda önümüzü aydınlatacak, literatür oluşturacak, sonraki nesillerin istifade etmesini sağlayacak ilmi sempozyumların yapıldığını ifade etti.

Söz konusu sempozyumları Anadolu'ya da taşıdıklarını ifade eden Görmez, "İnsan yetiştirme düzenimizi hakikaten gözden geçirmek zorundayız. Bundan maksadımız sadece kurumsal eğitim sistemimizi gözden geçirmek değildir. İnsanlarımızın içinden geçtiği bütün süreçleri gözden geçirmemiz gerekiyor. Hatta biz Müslümanlar olarak, belki ilahiyat fakültesindeki hocalarımızla birlikte bütün İslam dünyasıyla beraber, bizim alim yetiştirme düzenimizi gözden geçirmemiz gerekiyor" diye konuştu.

Alim yetiştirme düzeninin de yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini açık yüreklilikle söylediğini vurgulayan Görmez, şunları kaydetti:

"Ama tabii ki onunla beraber insan yetiştirme düzenimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. İnsan yetiştirme düzeneklerimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Biz bu konuya karar vermiştik ve Kutlu Doğum'da da bütün meydanlarda bütün konferans salonlarında, bu konuyu işlemeye karar vermiştik. Fakat içinden geçtiğimiz süreçler, konuyu değiştirmemize sebep oldu. Çünkü daha acı bir süreçten geçiriyorduk, hep birlikte. Başta şahsım ve diyanet camiası olarak, bir kez daha içe dönmemizi zorunlu kılan şartlar meydana geldi. Çünkü kendi içini halledemeyenin, dünyaya nizam vermesi mümkün değil. Kendi kalbini, kendi duygularını terbiye edemeyen insanların, bütün insanlığın en büyük sorunu olan, 'insan yetiştirme düzenini ele alması zor olacaktı. Çok zor süreçlerden geçtik, hep beraber. Bu noktada algılar farklı olabilir. Her kardeşimizin zihninde farklı bir algı olabilir. Ama bütün bu süreçlerden müminler kaybetti. Bütün bu süreçlerde din algısı büyük yarayı aldı. İçinden geçtiğimiz süreçlerde kardeşler arasına nifakın girmesi, kardeşler arasına fitnenin girmesi bizim yeniden samimiyetimizi gözden geçirmemizi gerektirdi."

Samimiyet konusunu yeniden ele aldıklarını belirten Görmez, "Burada herhangi birilerini, başkalarını sorgulamak için bu başlık seçilmiş değil" dedi.

"Bugün topyekun insanlığımızın çok çetin sınavlardan geçtiği günleri yaşıyoruz. Gerçekten de hem yerel ölçekte hem bölgesel ölçekte hem de küresel ölçekte öyle hadiseler yaşanıyor ki zaman zaman biz 'acaba insanlık ölüyor mu?' diyecek noktalara geliyoruz. Ve bu husus, hepimizi büyük endişelere sevk ediyor" diye konuşan Görmez, Hz. Peygambere ümmet olanların birbirleriyle olan ilişkilerindeki dikkatsizliğin, samimiyetsizliğin bugün Müslümanlar için artık acı veren birer yük olmaya başladığını söyledi.

- "İslam'ın küçük mensubiyetler tarafından temsil edilmesi isteniyor"

En büyük tehlikelerden bir tanesinin, küçük mensubiyetlerin kimliklere dönüşmesi olduğunu belirten Görmez, şöyle devam etti:

"Küçük mensubiyetlerimiz en büyük mensubiyetimiz olan İslam'ın mensubiyetin önüne geçiyor. Bu İslam dünyasındaki en büyük tehlikedir. Ve işin garibi dünyada İslam'ın küçük mensubiyetler tarafından temsil edilmesi isteniyor. Bu cümlenin altını çiziyorum. Şerre ihtiyaç var ama topluluk arif bir topluluk olduğu için tarif etmiyorum. Bütün dünyada İslam'ın ana yolu tarafından değil, ana kimliği tarafından değil, uç kimlikler tarafından yahut küçük mensubiyetler marifetiyle temsil edilmesini istiyor. Baki hakikatler, fani şahsiyetler üzerine bina edilmez. Dolayısıyla bizim ölçümüz sadece İslam'a olan mensubiyetimiz olması gerekirken, diğer küçük mensubiyetler falana bağlılık, falan kitaba bağlılık, falan şahsa bağlılık, İslam'a olan bağlılığımızın önüne geçtiği zaman en büyük tehlike orada başlıyor. Ve bütün İslam dünyasını da üzülerek belirteyim bunları yaşıyoruz. Bütün bunlarla yeniden yüzleşmeliyiz, kayıp ve ihmallerimizi telafi etmek için 'nereye gidiyoruz?' sorusunun cevabını hep birlikte aramalıyız."

Vaazlarla ilgili yıllara göre bir çizelge çıkardıklarında en az iman konusunun işlendiğine vurgu yapan Görmez, "Bütün bunların gözden geçirilmesi gerekiyor. Sonra gelenekler, bizi kuşatan gelenekler, inançlar, ideolojiler, siyasal hedefler, zihniyet yapısını besleyen dini ve kültürel oluşumlar, dini bakiyenin sık sık gözden geçirilmek zorunda kaldığı karşılaşmalar, sosyal bilimcilerin severek kullandığı öteki kategorisindeki yapılar, tarikatlar cemaatler, modern bilgi sistematikleri, küresel etkilere açık milli ve dini yönelimlerde yorumlama zafiyetleri, bütün bunları gözden geçirmeliyiz" dedi.

Görmez, sempozyumun ardından Ulu Cami'de "Kutlu Doğum Haftası" konulu hutbe okudu, cuma namazını kıldırdı.