ÖĞRENCİ EVLERİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın öğrenci evleri ile ilgili söylediklerinden sonra, siyasi partilerde, görsel ve yazılı basında yer alan haber ve makalelerde, sivil toplum kuruluşlarında, toplumun her kesiminde inanılmaz bir yoğunlukta ilgi gördü ve dikkat çekti.
Başbakanın, bana göre de önemli olan bu konuya dikkat çekmesi geleceğimiz açısından önemli gelişmelere vesile olmasına yol açacak.
AKP içinde bile aykırı fikirlerin ortaya çıkması, yapılması düşünülen çalışmaların daha sağlıklı olmasına katkı sağlayacağı düşünülebilir.
Toplumların en önemli dinamiği ve temel taşının AİLE olduğu her kesin bildiği bir gerçek. Devletin varlık ve bekası, sağlam aile düzenine bağlıdır.
Aileyi oluşturan bireyleri –anne, baba ve çocuklar- birbirine bağlayan en önemli değer olan kan bağının yanında, toplumu ayakta tutan inanç ve kabul gören değerlerdir.
Anneyiz, babayız, dedeyiz, nineyiz. Sahip olduğumuz en kıymetli zenginlik kaynağımız; çocuklarımız ve torunlarımızdır. Baha biçilmez bu değerli varlıklarımız için elimizden gelen her türlü fedakârlığı yapıyor/yaparız.
Evlatlarımızın yetişmeleri, yaşadığımız toplumun istifadesine sunulması için gerekenleri yapmaya çalışırız. Onlara herhangi bir sebepten dolayı zarar görmelerine asla tahammül etmeyiz/edemeyiz.
Devlet, idaresindeki ülkeyi yönetebilmek, vatandaşına gereken hizmetleri gereği gibi sunabilmek için, yetişmiş, kaliteli insana ihtiyaç duyar.
Devlet bu ihtiyacı karşılamak üzere, her türlü çalışmayı yapar ve gerekli tedbirleri alır. Çalışmalarını; vatandaşın yetkilendirdiği vekillerden oluşan hükümet –Yürütme Kurulu- vasıtası ile yapar.
Yani; çocuklarımızın, gençlerimizin yetişmesi/yetiştirilmesi, korunması, devletin en önemli görevleri arasındadır.
Bu görev, yasalarla belirlenmiş, toplum tarafından ortak olarak benimsenen değerlere uygun yapar ve ona göre de yapmalıdır.
Aile bağları sağlam, değerleri sevgi ile kabullenen ve uygulayan ailenin çocukları, okullarda, çevrede, içinde bulunduğu toplumda hemen fark edilirler.
Çocuklukta, anne/babanın yanında olan yavrularımız, gençlikte aile ortamından uzak yaşamaya başlarlar. Okuma veya çalışma sebebi ile aile ortamından uzaklaşarak, başka yerlere gitmek zorunda kalırlar.
Aileden, yaşadığı çevreden uzaklaşan gençler, otokontrol sahası dışında kaldıkları için çok serbest hareket etmeye başlarlar.
Üniversite öğrencileri, gittikleri yerlerde barınma ihtiyacını karşılamak için, maddi imkanlarına göre barınmaya, barınacak yer aramaya çalışırlar.
Devlet, bu ihtiyacı karşılamak için yurtlar açtı. Fakat açılan yurtlar ihtiyaca cevap veremediği için, özel yurtlar devreye girdi.
Yeterince barınma imkanı sağlanamadığı için, öğrenci evleri oluşmaya başladı. Aile tarafından yeterince bilinemeyen bu ev düzeni, ileride toplum içinde sıkıntılar yaratacağı endişesi ortaya çıktı.
Gençliğin heyecanı, delikanlılığı; karşı cinse karşı ihtiyatlı davranışı, kontrol altına almayı zorlaştırır.” Ateşle barutun bir arada” durması gibi, zorlaşır.
Konuyu siyasi bir gözlükle değerlendirmek, çok yanlış bir sonuca götürür. Parti taassubu ile hareket etmek, topluma çok büyük zararlar verir.
Çocuklarımız; aile içinde veya dışında, 5’inde, 15’nde, 25’nde de olsa fark etmez. Aynı endişe ve kaygıları taşımamız doğal bir yaklaşımdır. Zarar görmelerine asla tahammül edemeyiz.
Devlet; kişisel hak ve hürriyetleri gözeterek, her türlü tedbiri hepimiz adına almak, yapmak zorundadır. Hiç kimse kusura bakmasın. Bu toplum düzeninin devamı için, gereken gerektiği gibi yapılmalıdır.
Anne/babalara düşen görev, bu işin takipçisi olmak, yetkilendirdiği takipçileri kontrol etmektir. Toplumun inanç değerlerine hep beraber sahip çıkarak, “Sağlıklı Nesiller” yetiştirmeye yardımcı olmaktır.
“Kontrolsüz güç, güç değildir.”