Ramazan Yaşar
Ramazan Yaşar MÜSLÜMANLAR HIRSIZSA, SİZ KİMSİNİZ?

MÜSLÜMANLAR HIRSIZSA, SİZ KİMSİNİZ?

Çok sevdiğim hizmet gönüllüsü bir arkadaş Perşembe günü mesaj attı, “Abi, bugünkü Ali Bulaç yazısını oku lütfen.” Keşke okumasaydım. Camianın basın yayın organlarında hiçbir değer yargısı dinlenmeden AK Parti, AK Partililer ve Başbakan’a karşı yapılan saldırılar üzerine, camiaya kulaklarımı ve gözlerimi kapattım. 25 yıldır abonesi olduğum Zaman Gazetesi aboneliğimi iptal ettim, TV kanallarını artık izlemiyorum.

Ali Bulaç’ın yazısını okuduktan sonra, camiaya yeniden kulak kabartmaya başladım. Aynı propaganda, aynı mantıkla yazılan başka yazılarla karşılaştım. Şunu anladım ki, Bulaç’ın ithamları bir propagandanın medya ayağı sadece. Camianın tüm yazarları ve gönüllüleri sistematik olarak bir kara propaganda için çalışıyorlar; “AK Parti’ye oy vermeyin. Çünkü onlar hırsız.” Ancak kampanyada farkına varamadıkları ya da umurlarında olmayan bir sonuca ulaşıldığını yine Zaman yazarları Ahmet Kurucan ve Ali Bulaç itiraf ediyor; “Müslümanlar hırsız.”

Ahmet Kurucan diyor ki; “başörtüsü takmayan bir bayan, başı kapalı bir başka bayana arkadan bağırıyor; ‘Hırsız!’ diye. Neden bir bayan, tanımadığı bir hemcinsine böyle bir ithamda bulunur? Elinde delili mi var, gözüyle mi görmüş o bayanın hırsızlık yaptığını? Hayır. Öyleyse neden? Cevabı açık bu sorunun. Çünkü bu ithama maruz kalan bayanın başı kapalı; başını kapatma, dinin başörtüsü emrini yaşadığını gösteren bir sembol. Pekâlâ hırsızlıkla alâkası ne? İyi de ithama maruz kalan bayanın bununla alakası ne? Belki AK Parti sempatizanı değil; ona oy vermedi. Belki verdi ama hırsızlık iddiaları karşısında saf değiştirdi. Nitekim öyleymiş. Bu bayan diğerinin yanına gidiyor ve diyor ki: ‘Beni AK Partili zannettiniz herhalde, ben Hocaefendi cemaatindenim.’ Hırsız diyen bayanın tavrı şu; ‘Gel öyleyse seni alnından öpeyim.’…başörtülü olduğu için hırsız denilen Müslüman bayan; diğer tarafta dine ve dindara karşı bütün bütün tavır almamış, temyiz ve tefrik kabiliyetini kaybetmemiş bir başka Müslüman bayan.”

Başörtülü kadın, cemaattense “alnından öpülecek”, değilse “hırsız” öyle mi? Başörtüsüne bulaştırdığınız bu pisliği derhal temizleyin…

Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne; “Hırsızın cesareti de çaresizliğinin eseridir. Rezilane, pespaye bir cesaret; ama neticede pervasız bir cesaret. Yolsuzluk delillerini yok etmek için devlet arşivlerini, dolayısıyla hafızamızı küle çevirmeye azmetmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Allah hepimizi, yolsuzluğu örtmek için ülkeyi yangın yerine çevirmeye azmetmiş bu iktidardan korusun” diyor.

Dostumun tavsiye ettiği yazıdan da aşağıdaki alıntıyı dikkatle okuyun.

“Hizmet-hükümet gerginliğinde bir iç zaafımızı fark ettik; ahlakî olarak ciddi bir erozyona uğramışız, haberimiz yok. Ortada bir “yolsuzluk ve rüşvet” olduğu apaçık; kasalar, milyon dolarlar, Euro’lar, pahalı saatler, istifa ettirilen bakanlar, internete düşen ses kayıtları vs… Toplumun yüzde 99’u yolsuzluk yapana oy verse de, bu yolsuzluğu meşru kılmaz, sandık ve demokratik prosedür yolsuzlukla suçlananı temize çıkartmaz. Yolsuzluk yapana verilen demokratik destek, ona gösterilen hüsn-ü kabul toplumun derin bir ahlakî zaaf içinde olduğunu gösterir sadece. Şimdi “Doğru ve güvenilir (essadiku’l emin)” olması gereken “dindar”ın kirlendiği söyleniyor.”

Dindarların kirlendiğini söyleyenler kendileri ve bir grup din düşmanından başkası değil. Ellerinde hiçbir delil olmadan, kendi gözleriyle görmedikleri halde, 17 Aralık operasyonu kurbanlarını, Başbakanı, AK Partilileri “Hırsızlıkla” suçlayanlar dönüp kime ve neye hizmet ettiklerine bir kez daha baksınlar.

AK Parti ile Camia arasında yaşanan savaşın, operasyon ve sonuç benzerliğiyle 28 Şubat sürecinde, Refahyol hükümeti ile Aczimendiler arasında yaşandığını hatırlıyorsunuzdur. Refahyol hükümetini yıkmak isteyenler, yaptıkları bir organizasyonla gazino çalışanı bir kadına başörtüsü takarak Aczimendi lideri Müslüm Gündüz’le birlikteyken kameralar eşliğinde baskın düzenlediler. Refahyol’u devirmek için başörtüsü taktıkları kadını fuhuş yaparken basıp, görüntülerini TV’lere verenlerin, sivil ayakları da sokakta gördükleri başörtülü kadınlara “Fadime” diye laf atıyorlardı.

Aczimendiler yüzünden sokakta başörtülülere  “Fadime”, sizin sayenizde de, “hırsız” diye laf atlıyor. Eserinizle övünebilirsiniz. Müslümanlara hırsız demeyi bırakın. Onlar sizin kardeşleriniz. Tabi onları Müslüman olarak görüyorsanız.

İşin ilginç ve dikkat çeken tarafı şu, “Müslümanlar hırsız” propagandası sistematik ve belli bir program ve strateji çerçevesinde yapılıyor. En tepeden en alta kadar aynı kelimelerle bu propaganda yapılıyorsa, oturup düşünmek lazım. O zaman sorulması gereken soru şu, Müslümanlar hırsızsa, siz kimsiniz? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Yaşar Arşivi