Mobil habercilik: Bilgi üretim ve dağıtımında akıllı telefonların yükselişi
Geçtiğimiz yıl akıllı telefonların haber ve eğlence sektöründe bir kayıt cihazı olarak on binlerce liralık kameralara meydan okuduğu yıl olarak akılda kalacak. Bir ilk olmasa da üzerine en çok konuşulan film Steven Soderbergh’in Türkçeye “Saplantı” olarak çevrilen filmi Unsane, Mike Castellucci’nin ödüllü program dizisi Phoning It In, önemli sıcak haber takiplerinde yan yana sıralanan kameralar arasına sıkışan ve sayıları her geçen gün artan telefonlar, hatta Hindistan’daki NDTV kanalının sadece alanda değil, stüdyo yayıncılığında da telefonlardan faydalanacağını duyurması bu cihazları gündeme taşıdı.
On yılda gelinen nokta: Bir medya üssü olarak telefon
Aslında haber merkezlerinde teknolojiye meraklı çalışanların cep telefonlarının görüntü kaydetme kapasitesinin yayıncılığa uyarlanmasıyla ilgili ilk denemeleri 12 yıl önce, 2007’de başladı. Görüntülerin dosya tipi, kurgu programlarıyla uyumlu değildi ve onları uygun formata dönüştürmek için harcanan zaman ve çaba elde edilen sonuca değmiyordu. Fakat teknoloji hızla ilerledi. Geçiş sürecinde akıllı telefonlar bir tercih değil, mecbur kalınan zamanlarda tercih edilen kayıt cihazları olarak muhabir ve kameramanlar tarafından sıkça kullanılmaya başlandı. Ben de ilk telefon haberciliği deneyimimi 2013 yılında yaşamıştım. Bu durum NTV kameramanı Cumhur Çatkaya ile Pekin’de Tiananmen Meydanında çekimin izne tabi olduğunu bilmeden gidip, kameramızı araçta bırakmak zorunda kalınca, anlık geliştirdiğimiz bir “B planı” olarak ortaya çıkmıştı. Ben telefonumun kulaklık mikrofonuna ses kaydı yapmıştım, o da telefonuyla benim anonsumu çekmiş sonra görüntü ve sesi birleştirmiştik. Biraz post prodüksiyon çabasıyla da yayın kalitesine getirildi o anons.
2013, Pekin Tiananmen Meydanı
Bugün gelinen noktada ise artık akıllı telefonlar, ürettikleri çoğu televizyonun yayın parametrelerinden kaliteli olan 4K görüntüler ve bu görüntüleri yine mobil platformlarda kurgulayabilme olanağı sağlaması açısından birçok habercinin kayıtsız kalamadığı bir teknoloji.
“Mobil gazetecilik” görüntü ve ses toplamak için kullanılan araç olarak akıllı telefonlara referans verilen bir kavramsallaştırma olduğu kadar, bir haberin tüm üretim sürecini anlatmak için kullanılan da bir tanım. Geleneksel işleyişte sıcak bir haberi takip eden haberciler, genellikle canlı yayın dışında ürettikleri haber paketlerini yayına hazırlamak için ya haber merkezlerine dönmek durumunda kalıyor ya da görüntülerini aktardıkları diz üstü bilgisayarlarıyla çalışabilecekleri bir ortama ihtiyaç duyuyorlar. Artık yayın kalitesinde görüntü kaydedip bunu kurgulayabilecekleri ve yayınlayabilecekleri ekipmanı tek başlarına sırtlarındaki orta boy bir çantada taşıyıp, kısa sürede kolayca kurguladıkları içeriği sosyal medya platformlarında yayınlamak üzere hazırlayabiliyor ve Periscope (Türkiye’de Scope), Youtube, Twitter, Instagram, Facebook gibi platformlardan canlı yayına geçebiliyorlar.
Öngörülebilir gelecekte akıllı telefonlar prodüksiyon için tamamen kameraların yerini almayacak. Özellikle kaliteli zoom yeteneğinden yoksun olması ve düşük ışık koşullarındaki dezavantajlar telefonları hâlâ kameraların “yedeği” yapmıyor. Yaşanacak olan, daha çok sektörde yan yana bir arada var olma hikâyesi olacak. Her iki üretim biçimi de bir diğerinin zayıf kaldığı yerde devreye girecek büyük kuruluşlar için. Örneğin BBC, farklı kamera açıları için iki sistemi birbirine entegre biçimde kullanmaya başladı bile. Birçok yayın kuruluşu, sıcak haberi kameralarla takip etse de alandaki bazı yayınlarını en az üç kişilik ekipleriyle canlı yayın araçları ile değil, akıllı telefonlar ve Skype, liveU gibi yazılımlarla internet ya da mobil ağlar üzerinden yapmayı tercih ediyor artık. Akıllı telefonlar ve yukarıda anılan yayın platformu olanakları, elbette, uluslararası yayın ağları, ya da ulusal kanallar kadar bütçesi olmayan haber mecralarının da görüntülü haber alanında güçlü bir şekilde var olabilmesini sağlıyor. “Vatandaş haberciliği” zaten tamamen bu cihazların sağladığı olanaklara dayanıyor, fakat vatandaş haberciliği ve teknoloji arasındaki ilişki, fırsatlar ve temkinli olmak gereken alanlar başka bir kapsamlı yazı konusu.
Telefonla habercilik
Habercilik için hem kamera hem de akıllı telefon kullananlar, telefon ile sokaktaki insanlarla röportaj ya da detay çekimi yapma gibi konularda daha rahat çalışabildiklerini belirtiyorlar. Bu teknolojiye zaten hâlihazırda sahip ve aşina olan insanlar, kendilerine doğrultulan bir kamera kadar mesafeli ve boyutu oranında tehditkâr bir kayıt cihazı olarak algılamıyorlar. Telefonlar daha az dikkat çekmesi nedeniyle –kamu yararının olduğu durumlarda – erişime kısıtlanmış alanlarda çalışabilme olanağı da sağlıyor. Akıllı telefonların bu avantajları bazen dezavantaja da dönüşebiliyor. “Haber kanalı” deyince karşısında büyük kamera ve lolipop mikrofonuyla bir ekip görme beklentisi içine giren kişiler telefonla karşılarına geçince sürecin ciddiyetini kavramakta tereddüte düşebiliyor. Bu noktada gösterilecek bir basın/kurum kartı ya da sağlanacak güçlü bir iletişim sorunu çözüyor genellikle.
İlginizi çekebilir: Veri gazeteciliği nasıl yapılır: The Guardian’ın "Beyond the Blade" dosyası
Mobil telefonlarla elde edilen görüntü rejiminin nasıl olması gerektiği üzerine süregelen bir tartışma da var. Bir görüşe göre cep telefonunun esnekliği ve hareketliliği, hatta sallantılı görüntü gibi amatörce kusurların bulunduğu haber, klip ya da filmler kabul edilebilir eşikte. Bu görüşe göre, yeni medyadaki görsel rejime alışan yeni nesil izleyiciler artık hareketli görüntülere de alışmış durumda, hatta Youtube gibi platformlarda yayınlanacak ürünlerin hareketli olması bir gereklilik. Örneğin çokça paylaşılan bir videoda sıralanan konvansiyonel yapımlarda pek rastlanmayacak, kameralarla yapılmayan (bazıları da yapılamayacak) geçiş efektleri böylesi yeni video dilinin örneklerinden.
Telefon haberciliği için donanım ve uygulamalar
Mobil habercilikte hâlâ geleneksel, genel kabul gören görüntü rejiminin ana akım olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu yaklaşıma göre, akıllı telefonlar yukarıda sıralanan pek çok ek avantajına rağmen aslında temelde kaliteli görüntü ve sesi çok pratik ve ucuz yollardan üreten kameralar. Bu yaklaşım haber ve programlarda sabit görüntünün ya da kontrollü bir hareketliliğin peşinde. Hafif ama dayanıklı tripod, monopod, masa üstü gorillapod’lar ve gimbal kullanımı vazgeçilmez aksesuarlar. Elbette telefonlara monte edilen ışık, mikrofon, hatta harici lensler ile zaten oldukça kaliteli hâle gelmiş olan bu kayıt platformlarını daha da yetkinleştirmek mümkün. Daha ayrıntılı bilgiler için şuraya bakılabilir. Tüm bunlar neticesinde ortaya aşağı yukarı şöyle bir mobil medya platformu çıkıyor:
Telefon haberciliğinde sadece harici aletlerden değil, aynı zamanda birçoğu ücretsiz olarak indirilebilen uygulama ve yazılımlardan da faydalanılıyor. Gerçi yeni jenerasyon telefonların birçoğunda kameralarda netliği sabitleme, alan derinliği, beyaz ayarı, ışık hassasiyeti, diyafram ve enstantaneyi ayarlamak mümkün. Bazı uygulamalar ise bu henüz özellikler barındırmayan telefon sahiplerinin yardımına yetişiyor ya da bu özelliklerin daha da etkin bir şekilde kullanılmasını sağlıyor. Bu alanda iOS ve Android için her geçen gün yenisi çıkan uygulamalar ile artık doğru ışık koşullarında birçok profesyonel kamerayı aratmayan görüntüler yakalamak mümkün. Üstelik telefona kaydedilen görüntüleri kurgulamak için farklı zorluk derecelerinde çok sayıda uygulama mevcut. Son dönemde artık basit animasyonları da dokunmatik olarak telefonla yapabilmek mümkün hâle geldi. Tüm bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler şuradan edinilebilir. Yine de günümüzde çektiği görüntüleri bilgisayarında montajlamayı tercih eden ya da prodüksiyon için haber merkezine gönderenler de var. Bu durumda Google Drive, Dropbox gibi bulut servisleri devreye giriyor.
Nasıl ki fotoğraf makineleri ve kameraların ucuzlayıp kullanımının kolaylaşması ve yaşantımızın görüntü ve fotoğraflarla dolması, bu alanlarda kaliteli ürünlere olan rağbeti azaltmayıp hatta belki daha da artırdıysa aynı durum akıllı telefonlar için de geçerli. Bu cihazların artması ve yaygınlaşması bilginin üretim ve dağıtım sürecini daha da demokratikleştirse de, elbette artık herkes bir Soderbergh’e dönüşmeyecek ya da ödüllü haber ya da programlar yapmayacak. Temel estetik yetkinlik ve yoğun pratikle geliştirilen teknik ustalık bu alanda da çokluğun içinden sıyrılacakları ayrıştıracak. Kısa süre önce yitirdiğimiz Ara Güler’in dediği gibi: “En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı.”