Konya’daki bu ada Bin yıllık gizemle bekliyor
Konya’nın Beyşehir ilçesindeki Beyşehir Gölündeki Kızkalesi Adası bin yıllık gizemiyle görenlerin meraklandırırken aynı zamanda da heyecanlandırıyor.
Kız Kalesi/Kulesi Adası Beyşehir Gölü’nde türlü efsane ve hikâyelere konu olan son derece doğal güzelliklere sahip eşsiz bir ada olarak biliniyor. Selçukluların yazlık sarayı olan Kubadabad Sarayı’nın 3,5 km kuzeydoğusunda, gölün batı sahillerinde yer alan adanın alanı 5 dekar, en yüksek tepesi ise 1138 metre. Kayalık bir yapıda olan ve kalın harçlı duvarlarıyla birçok yapı kalıntısı bulunan adanın üzerindeki tarihî kalıntıların halk arasında Kubadabad Sarayı’nın harem dairesinden kalma olduğu söylenir. İçerisinde bir kale inşa edilmiş ve müstahkem bir mevki haline getirilmiş olan adanın kale duvarları içindeki yapı harabeleri ve çini parçaları, burasının Bizans ve Selçuklular tarafından kullanılmış olduğunu gösteriyor. Beyşehir tarihi hakkında bir eseri bulunan Muallim Memduh Yavuz, asker kışlası dediği bu adada kale ile saray arasında yer altından bir yol bulunduğunu da rivayet eder. 230 kadar kuş türünü barındırdığı için asırlarca kuş cenneti durumunda olan adaya Beyşehirliler Kız Kulesi ya da Kız Kalesi derler. Bu şirin adaya belki Kuş Kalesi/Kuş Adası demek daha çok yakışırdı.
EFSANELER ADASI
Beyşehir Gölü’ndeki Kız Kulesi/Kalesi Adası ile ilgili bazı efsaneler söylenegelmektedir. Bir efsaneye göre; “Kız Kulesi Adası, ünlü Kubadabad Saltanat Kenti’nin haremliği imiş. Adada; çevresi surlarla çevrili bir kale ile birbirinden güzel köşklerin ortasında yüksekçe bir kule varmış. İşte bu kulede, halayıkları ile birlikte, güzeller güzeli olan, Selçuklu Sultanı’nın biricik kızı yaşarmış. Sultan düşünde sevgili kızının yılan sokmasından öleceğini göresi imiş. Yaptırdığı bu kale ve kuleye kızını bunun için kapatmış. Öyle ki, kuleye yılan girmesin diye, beton borularla, Anamaslarda yer alan Malanda Mevkisindeki saraydan adaya, su ve süt akıtılmış. Böylece yıllar yılı kovalamış ve günlerden bir gün güzel sultan ateşlere düşüp, hastalanmış. Ülkenin en ünlü hekimleri zor bulmuşlar devasını. Sevgili sultan yeniden sağlığına, mutluluğuna kavuşmuş, iyileşmesini kutlamak için armağanlar yağmaya başlamış. Yaşlı bir köylü kadın da bir sepet üzüm getirmiş. Meğer üzümlerin içinde bir küçük yılan yok mu imiş? Yılan o gece uykuya dalan güzel sultanı sokup öldürmüş. ”