Konya’da bu mescide gelen hastalar şifa buluyor!
Konya’nın meşhur mescidine gelen hastalar burada şifa buluyor. İşte detaylar…
Konya’nın Meram ilçesinde bulunan Bulgur Dede Mescidi ile alakalı rivayetlere göre bulgurcuk olarak isimlendirilen kaşıntı hastalığına yakalanan insanların buraya geldiğinde şifa bulduğu söyleniyor.
Konya Vakıf Eserleri kitabında yer alan bilgilere göre Meram Bulgur Dede Mescidi ile alakalı detaylar şu şekilde;
Mescit, Meram İlçesi, Sephavan Mahallesi, Bulgur Dede Sokak’ta bulunmaktadır ve konum olarak Aziziye Camii’nin batısında yer almaktadır. Anadolu Türk mimarisinde ender rastlanacak türden fütüvvet yapılarından birisi olan Bulgur Tekkesi’nin, bânîsinin kim olduğu ve inşa tarihi bilinmemektedir.
BULGUR TEKKESİ’NDE ŞİFA BULDULAR
İbrahim Hakkı Konyalı, halk arasında “bulgurcuk” olarak isimlendirilen kaşıntılı hastalığa yakalanan hastaların buraya getirildiğini kaydeder. Hastaların burada şifa bulacağına inanıldığı için “Bulgur Tekkesi’’ adının verildiği rivayet edilir. Mescidin üzerinde kim tarafından ve ne zaman yaptırıldığını gösteren herhangi bir kitâbe bulunmamaktadır. Ancak inşa tekniği, malzeme ve süslemeleri bakımından XIII. yüzyılda, Selçuklu devrinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Mescit kare planlıdır. Tek kubbeli bir harim, üç bölümlü son cemaat yeri, türbe ve zaviye bölümlerinden oluşmaktadır. Mescidin kuzeydoğusunda bulunan silindirik gövdeli ahşap minare sonradan eklenmiştir.
Yapının beden duvarlarında alt seviyede iri Gödene taşı, üst kısımlarda ve kubbede tuğla malzeme kullanılmıştır. Güney cephede üç adet, doğu cephede ise iki adet iki katlı pencere açılmıştır. Sivri kemerli pencerelerin köşeliklerine firuze ve patlıcan moru renginde mozaik çinilerden geometrik süslemeler yapılmıştır. Kuzeydoğuda ise giriş kapısı bulunmaktadır. Alttaki pencereler düz lentolu, üsttekiler ise sivri kemerlidir.
ÜST ÖRTÜSÜ YIKILDI
Son cemaat yeri doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen plana sahiptir. Orijinal üst örtüsü yıkılmıştır ve örtü günümüzde düz dam şeklindedir. Son cemaat yerinin kuzeyinde ortada serbest şekilde iki adet, yanlarda da beden duvarlarına bitişik iki adet yarım sütun bulunmaktadır. Sütunların başlık ve kaidelerinin köşeleri mukarnaslıdır. Son cemaat yerinin doğu ve batısında birer merdiven bulunmaktadır. Doğudaki merdiven harime, batıdaki merdiven ise türbeye çıkışı sağlamaktadır. Bu mekânın güney duvarının tam ortasında anıtsal mihrap görülmektedir. Dikdörtgen formlu niş, on sıra mukarnas kavsaralıdır ve nişin köşesinde silindirik planlı birer sütunce yer almaktadır.
Türbeye son cemaat yerinin batısındaki merdivenle geçilmektedir. Türbe kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen planlıdır ve türbenin üzeri de aynı yönde uzanan beşik tonoz örtüye sahiptir. Güney duvarında bir adet pencere, batı duvarında iki adet dikdörtgen niş, doğu duvarında ise harimle bağlantılı bir kapı açıklığı görülmektedir. Son cemaat yerinin doğusunda bulunan merdivenle sivri kemerli kapıdan harime geçilmektedir. Harim kare planlıdır ve üzeri Türk üçgeni geçişli bir kubbeyle örtülüdür. Harimin kıble ve doğu duvarlarında ikişer adet iki katlı pencere vardır. Kuzeybatı köşesinde ise alt kata inişi sağlayan merdivenli açıklık görülmektedir. Duvarlar belli bir yüksekliğe kadar altıgen firuze çinilerle kaplıdır. Çinilerden zamanla dökülmüş olanlar yeniden yapılmıştır. Kıble duvarının ortasında dikdörtgen planlı mihrap nişi yer almaktadır. Nişin iç yüzünde firuze ve patlıcan moru renginde mozaik çinilerden stilize edilmiş “Ali” yazıları okunmaktadır. Bu yazıların arasına çok kollu yıldızlar serpiştirilmiştir. Köşedeki sütunceler silindiriktir ve sütuncelerin gövdesinde de firuze ve patlıcan moru renginde geometrik süslemeler yer almaktadır.
Harimin batısında dikdörtgen planlı ve beşik tonoz örtülü zaviye yer almaktadır. Harimin altındaki zemin kat kare planlıdır ve düz dam örtülüdür. Harimin kuzeybatısında bulunan açıklıktan bir merdivenle bu mekâna girilmektedir. Güney duvarında düz lentolu iki pencere açıklığı vardır. Son cemaat yerindeki mezarın 3 satırlık Arapça yazılmış bir şahidesi vardır. Kabir, Şeyh Mahmud oğlu Seyyid Ahmet’e aittir ve H. 847 / M. 1443 yılının Şaban ayına aittir.
