Klasikler niçin klasik olur
Necip Tosun, genel olarak klasiklerin kaynaklarını ve çerçevelerini özel olarak da doğu klasiklerinin arka planının ve ruhunu tartışıyor.
Klasiğin doğrudan 'halk' nezdinde oluştuğuna değinen Tosun, klasiklerin bütün seçkinci sınıfların müdahalesinin dışında olduğunu belirtiyor.
Her dönemde geçerlilik, fikri derinlik, özgün mesaj, medeniyetinin ruhunu yansıtması, geniş temsil gücü, yenilikçilik, evrensel onay, kendi türünün en iyisi olması, daha sonra takipçilerinin bulunması, yaygınlık klasiklerde bulunan belli başlı özelliklerdir. Klasiklerin en çok bilinen özellikleri ise onların zamana karşı direnebilmeleri ve kendi türlerinin emsalsiz eserleri olmalarıdır. Klasikler bir sanat eseri olarak türünün tüm özelliklerini yansıtırken onu en ileri noktaya taşırlar. Hem biriciktirler, kendilerine hastırlar hem de herkes tarafından onaylanırlar. Diğer yandan her zamanda geçerli olan bir değer üretirler. Bu anlamda klasik; ileri, seçkin, kalıcı ve değer taşıyıcısı bir eser konumundadır. Zamanla yanlışlanamaz, her durumda değer taşımayı sürdürürler. Çünkü bir yol, yöntem göstermişlerdir. Bu nedenle her durumda takipçiler, taklitçiler yaratırlar. Onların bu etkisi yüzyıllarca sürer. Hem medeniyetin hem de tüm insanlığın aklını, duygularını zenginleştiren tanımlamalar getirir, gizli, tanımlanamaz duyguları bilinir, görünür kılarlar.
ÇAĞINI AŞAN ESERLER
Günümüze kadar gelen klasiklerin en temel özellikleri isabetli görüşleri, güzellikleri ve testten geçmiş, zamana dayanıklı, derinlikli yapılara sahip olmalarıdır. Bunların diğer bir özellikleri de sadece kendi kültür havzalarını, ait oldukları medeniyetleri değil, farklı medeniyet havzalarını da yüzyıllarca etkilemiş, kabul görmüş olmalarıdır. Diğer yandan hem geçmiş birikimleri iyi özümsedikleri hem de yenilikçi bir yapıda oldukları görülür. Bunlar giderek insanlığın ortak mirası olarak kabul görürler. Çünkü bünyelerinde her insanın her dönemde sordukları sorulara cevaplar vardır. Ortak akıl, vicdan, anlayış burada ışıldar. Her çağa hitap edebilme özelliğindeki bu klasiklerin aynı zamanda her çağda, dönemde yeniden yorumlanması gerekliliği vardır.
Klasikler her dönemde yaratıcı boyutta ve geçerli bir teklif sahibidirler. Her döneme seslenebilmeleri yanında, her dönemde üretilip çoğaltılabilecek değerleri, yöntemleri içerirler. Sadece geçmişten gelen bir ses değil, geleceğe ilişkin bir referanstırlar. Bu hâlleriyle bir model olurlar. Herkesin yazmak isteyeceği ideal bir kitap konumundadırlar. Her durumda içlerinde zamanında okunup anlaşılan gelir-geçer bir değer değil, her zaman, her dönem için geçerli bir hakikat imgesi taşırlar.
Klasikler o ana kadar gelen türün en uç noktalarına kadar gelip değişmez yasalarına ilişkin temeller atarlar. Ama bu teklifleri statik değildir, bir yandan da açılacak yeni kapılar için yeni yollar, yöntemler gösterirler. Kendilerinin de aşılabilecekleri bir zemin yaratırlar. Gelenekle bağlantıları sıkı olmakla birlikte yeniyi de temsil ederler. Eserlerde geçmişin birikimi geleceğin öngörüsü, sezgisi vardır. Geleneği yeni, ışıltılı, parlak görünecek bir zemine oturtur, karanlıktaki cephesini aydınlatırlar. Çoğunlukla da geleneği zenginleştirirler.
Klasikler evrensel olma yanında belli bir dilin, kültürün, medeniyetin de temsil gücüne sahiptirler. O medeniyetin ruhunu, izlerini, yüksek edebî anlayışını taşırlar. O medeniyet ve kültürün ortak noktalarını, bileşenlerini yansıtarak bir model de yaratırlar. Medeniyetin kültür sıçramasını temsil ederler. Medeniyetin, ulusun nabzıdırlar, nefes alışları bazen de çığlıklarıdır. Dili, anlayışı en üst noktaya taşırlar. Önceki çağlardan gelen sesi hem bugünün hem de yarınların sesi hâline getirirler. Ve her dönemde, çağda o dönemin sesi olma özelliği gösterirler. Yazıldıkları dili de medeniyeti de yüceltirler.
EŞSİZ VE BİRİCİK OLAN
Klasikler eşsiz ve biriciktirler. Okurda sadece güzellik duygusu yaratmaz, mantıksal ve düşünsel tutarlığın üst düzeyini yansıtırlar. Ekleme ve çıkarma yapılamayacak şekilde tamamlanmışlardır. İnsanı, okuru bulunduğu yerden daha ileriye taşırlar ve okurda okunmadan önceki hâlleriyle okuduktan sonraki hâlleri arasında fark yaratırlar. Bir klasik kitap önceden kendisi hakkında ne duyarsak duyalım, istersek daha önce okumuş olalım her okuyuşta bizi şaşırtacak, hiç duymadığımız bir yenilikle karşımıza çıkar. Çünkü her okuyuşta farklı bir keşfe zemin hazırlarlar. Okurun her psikolojik durumuna, yaşına göre farklı söyleyecek bir şeyi vardır.
Klasiklerin aslında belli bir yazarı yoktur, zamanı geldiğinden herkes adına biri yazar ve herkesin duygularını, düşüncelerini açığa vurur. Klasiğin en temel özelliği üzerlerindeki ittifaktır. Bu hâliyle de belli bir zümreye, yaş grubuna değil herkese seslenir ve genel kabul görür. Herkese, her zaman söyleyebileceği bir şeyi vardır. Bu okur-yazar örtüşmesi sözün doğruluğuna ve eşsiz güzelliğine işaret eder. Klasik, okuruyla her durumda söyleşir. Bir çeşit kitap ve okur birbirini okurlar. Aracıya, yoruma gerek yoktur. Klasikler sadece yeni bir şey keşfetmez, etrafımızda gördüğümüz ama açıklayamadığımız şeyleri de açıklar. Bir eserin klasik olup olmadığını milletin kendisi belirler hiçbir kanon klasik seçmeyi başaramaz.
DOĞU'YU KİTAPTAN OKUMAK
Bütün bunlara rağmen bir eseri klasik olarak nitelemek için belli özellikler, standartlar belirlemek kolay değildir. Eğer öyle olsaydı estetik ölçütleri belirlenir ve böylece klasik üretimi yapılırdı. Biz sadece şartları oluşmuş ve ortaya çıkmış klasiği yazıldıktan sonra değerlendirebiliriz, o kadar. Bu hâliyle, oluştan sonra özelliklerini tespit ederiz. Doğu'nun klasiklerine de aynı şekilde yaklaşabiliriz. Doğu'nun klasikleri de öncelikle Doğu medeniyetinin algısını, hayata ve eşyaya bakışını yansıtır. Aynı medeniyet havzası içinde bulunduğumuz Doğu, tarih boyunca her zaman maddenin yerine mananın peşinde olmuş, insan-ı kamil olma burada en büyük erdem kabul edilmiştir. Vahyin doğduğu bir coğrafya olarak hikmet ve adaleti, arınma ve yüceliği önemsenmiştir. Aşkın, ışığın doğduğu yer olarak da yüzyıllarca gönül ve ruh ülkesi, huzur havzası olarak kabullenilmiştir. Elbette onun ürettiği edebiyat da, sanat da bütün bu özelliklere yaslanacaktır. Ölümsüz aşklar, fanilik duygusu, tevekkül, sabır, bilgelik kültürü, ilahi aşk bu eserlerde hayat bulmuştur. Kelile ve Dimne, Tûtînâme, Hay bin Yakzan, Marzubannâme, Makamat, Şahnâme, Mantıku't-Tayr, Bostan ve Gülistan, Mesnevi, Kutadgu Bilig, Garib-nâme, Binbir Gece Masalları, Heft Peyker, Dede Korkut Hikâyeleri, Leyla ile Mecnun, Salaman ve Absal, Rind ile Zâhid, Sıhhat ile Maraz, Mevlit, Risâletü-n-nushiye, Cemşid ile Hurşid, Ferhat ile Şirin, Süheyl ile Nevbahar, Hüsn ü Aşk gibi sadece bu toprakların değil bütün insanlığın başyapıtları emsalsiz özellikleriyle yüzyıllarca dilden dile, coğrafyadan coğrafyaya okunmuş, hafızalara yer etmiştir.
HER AN YENİDİRLER
Doğu'nun edebî klasiklerinin tümü bilgi, hikmet, keşifle yüklü, iyi, güzel, hoş hikâyelerden oluşur. Şaşırtıcı, cazip konular bir gerçeği, hakikati temsil eder. Kıssadan hisse hep temel amaçtır. Ancak didaktiklikten uzak bir mesaj aktarırlar. Bitmez, tükenmez hayal gücünün imkânları, fantastik durumlar, hikâyelerin yaslandığı temellerdir. Gizem, merak ve ille de sembolik anlatım en belirleyici yanlarıdır. Öte yandan hayatta ne varsa hikâyelerde de o vardır. Savaş, kadın, aşk, çatışma, çeşitli insanlık durumları hikâyelerin konuları olur.
Doğu klasikleri sanki bir yazarın elinden çıkmış gibi değillerdir bir anlamda kolektif bir çalışmanın ürünü gibi dururlar. Öylesine duyguları, düşünceleri, coşkuyu yansıtırlar ki bir medeniyetin, ülkenin, dilin âdeta imdadına koşmuşlar, onun çığlığı olmuşlardır. Sanki orada insanlık, medeniyet, hakikat konuşur. Hani neredeyse yazarlar sadece görevlendirilmişler, kalem tutmaktadırlar.
Klasikler seçilen türün, yöntemin en iyilerinden biridir. Biçimsel anlamda, sanatsal anlamda türü en uç noktaya taşırlar. Doğu klasik metinlerin en önemli yanlarından biri de içerinde hikmetler barındırmaları ve kıssadan hisseyi gözetmeleridir. Diğer yandan klasiklerin zamanlar üstü olmasının arkasında evrensel anlatımı vardır. Bu eserlerde bütün insanlık için geçerli olan evrensel insani değerlerin öne çıkarıldığını görürüz. Elbette bir eser yerel olmadan evrensel olamaz. Öncelikle belli bir kültür havzasında günyüzüne çıkıp dolaşımını tamamladıktan sonra farklı kültür havzalarında da kabul görür. Medeniyet havzasından şekillenip taşar, tüm insanlığın ışığı olur. Yüzyıllardır okunmasının arkasında bu gerçek vardır. İnsanın erdemleri, zaafları, psikolojisi ve onu var eden tüm özellikleri incelikle hikâyelerle yer bulur. Hikâyelerde insanın zaafları ve erdemleri bütün açıklığıyla ortaya konulur. Fanilik, ölüm duygusu hikâyelerin odağında olmakla birlikte hayatın da nasıl derinden yaşandığı hikâyelerde yer bulur. Özellikle insanın değişmeyen fıtri yanları, kıskançlık, iktidar hırsı, para hırsı, güzellik peşinde koşuşu pek çok hikâyeyle örneklenir.
Bütün klasikler aynı zamanda yenilikçi bir eserdir. Zaten Nâzım Hikmet deyişiyle 'Zamanında yeni olmayan hiçbir eser klasik olamaz.' Yenilik bir yol açmak, iz bırakmak, çağını iyi okumak ve yansıtmaktır. Klasik, bir buluş, daha doğrusu unutulmuş bir hakikate dokunmaktır. Bir eksikliği hissettirmek, bilinmeyen bir boşluğu doldurmaktır. Klasik, söylenmek, dile gelmek için öncü bir yazarı bekleyen hakikattir. Klasik, okurdan önce birikim, sonra da zaman talep eder. Çünkü boyaların dökülmesi zaman alır. Sonuçta her yeni, geleneği büyütür, zenginleştirir. Klasik eserlerin yazarları dilin olanaklarını genişletmeye, yeni anlatım olanakları oluşturmaya çalışırlar. Yeni bir ses, yeni bir duyarlık, yeni bir bakış açısı ortaya koyarlar. Mevcut edebiyata eklemlenmekten çok, damga vurma ve onu zenginleştirmeyi amaçlarlar. Yenilikçiler, edebiyata ve hayata o âna kadar ki bilinenlerden farklı bir açıdan bakarlar. Pek çok kimsenin fark etmediğini fark eder, kimsenin hissetmediğini hissederler.
Tüm klasikler zamanlarında çığır açmışlardır, her şeyiyle öncüdürler. Zamanlarını/çağın ruhunu en iyi okuyan bu eserler bir yandan da zamanlarının anlayış olarak dışındadırlar. Bu eserler, yenilikçi olmakla birlikte, aynı zamanda geleneği en iyi yorumlayanlardır. Çıkışı burada oluştururlar. Onlar bilir ki yazılan her şey, sonunda büyük edebiyat fotoğrafına eklemlenecektir. Ancak ayrı bir ton, renk, ses olarak: kendi olarak.
Bütün bunlar Doğu'nun edebî klasiklerinin yıllardır severek okunmasının arkasındaki özellikleridir ve zamanın tüm eskiticiliğine direne direne bir dil, duygu, inanç bayrağı olarak Doğu'da, Batı'da süzüle süzüle dalgalanırlar.