KARNE TATİLİ
Cuma günü,okullar öğrencilerine eğitim/öğretimin 1.ci yarı yılı için karnelerini verdiler. Okullarda, çevrede ve evlerde bir heyecan dalgası hissedildi/yaşandı.
Tempolu ve düzenli günlük programa biraz ara verilecek. Her paydaş; kendisini ilgilendiren tarafı ile değerlendirmeleri gözden geçirecek.
Öğrencilere sunulan karneler, sadece öğrencileri değerlendiriyor diye düşünmek yeterli olmaz.
Eğitim/öğretim çalışmalarına doğrudan ve dolaylı olarak katılan herkes, karne ile ortaya konan değer ölçüler doğrultusunda payına düşeni alacaktır.
Öğrencilik dönemlerimizde yaşadığımız karne heyecanlarını, üzüntüleri, çocukluk dönemimizin birer tatlı anıları olarak hatırlıyoruz.
Karne tatilini, çocuklarımız için bir eğitim fırsatına dönüştürmek lazım. Anne/baba olarak, neler yapabileceğimizi oturup planlamamız gerekir.
Tatiller, çocuğumuzu yakından tanımak için büyük fırsatlar verir. Bunu söylemek, akla şöyle bir soru getirebilir.
“-Ben kendi çocuğumu tanımıyor muyum?”
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim de Allah (c.c) “Kendilerine kitap verdiklerimiz, Hazreti Peygamberi, öz oğullarını tanır gibi tanırlar.”(Bakara 146) diye buyurmakta.
Bu ayetten anladığımız, öz evlatlarımızı tanıyoruz. Ancak; anlatmak istediğim, tanımanın farkında olma durumu.
Çocuklarımızı tanıyıp/tanımadığımızı ortaya koyacak önemli çalışmalar yapmak için tatili fırsata dönüştürelim istiyorum.
Öncelikle; evlerimizde bir karne şenliği yaşandığını düşünüyorum. Karne notları, alınan belgeler ve ödüller teker teker değerlendirilmiştir.
Olumsuzluklar hoşgörü ile karşılanmıştır. Olumsuzlukların olumlu hale getirilmesi için gerekenler üzerinde düşünülmüştür.
Önceden, karne için verilen sözler yerine getirilmiştir. Hediyeler alınmış, alanlar sevinmiştir.
Yapmamız gereken önemli bazı şeyleri hatırlatmak istiyorum. Tatil süresi içinde yorulmadan, zamanı da boşuna geçirmeden, çocuklarımızla ortaklaşa sıralayacağım faaliyetleri yapma fırsatı yakalarsak, eğitime katkı sağlamış oluruz.
Neler yapılabilir:
-Çocuklarımızla birlikte çalışma planı yapmalıyız. Planın ortak yapılması, sahiplenmeyi sağlar.
-İletişim araçları –Televizyon,internet- ile bağlantıyı azaltalım.
-Çocuklarımızı geliştirici aktiviteleri yapalım. Spor yapılsın. Sinemaya gidilsin. Şehir kütüphanesine gidilerek kitap okuma çalışması yapılsın.
-Akraba ziyaretleri yapılarak, “Sılayı Rahim” değeri kavratılsın. Özellikle köye giderek oralardaki akrabalar ziyaret edilsin.
-Toplum hizmeti çalışmaları yapılabilir. Hastane, huzurevi ziyaretleri yapılabilir.
-Çocukların sokak kültürü ile tanışması önemlidir. Gözetiminizde mahalleyi tanıtıcı geziler yaparak bunu sağlamamız mümkün olabilir.
-Alışveriş yaptırarak, evin ihtiyaçlarının nasıl karşılandığını fark ettirip, sahip olduğu imkanların değerini kavratabiliriz.
-Misafirliğe götürmek, misafir günü düzenlemek, sosyal yaşantının güzelliklerini fark ettirmenin en güzel yoludur.
-Ev işleri için yardım talep edilir. Yapabileceği ev işlerine ortak edilir. Böylece iş bölümü yapmanın mutluluğunu yaşar.
-Evlerde günlük, Kur’an okuma çalışmaları yapılmalı. Namazları beraber kılmalı.
-Cuma namazlarına giderek, cami ziyaretlerine de yer verilmeli.
-Aile büyükleri ihmal etmeden, onların tecrübelerinden yararlanmalı, sevgilerini kazanmalıyız.
Zamanı en güzel bir şekilde kullanmanın yolunu mutlaka bulmalıyız. Zamanı boşa geçirmenin lüksü yoktur/olmamalıdır.
Yazıma Mevlana’nın beyiti ile bitirmek istiyorum:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi!
Her gün bir yere konmak ne güzel!
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”