İşte Seydişehir’in bilinmeyen yönleri!

Doğal güzelliklerinin yanında, antik dönemde kralların bile yolunun düştüğü, pek çok medeniyete ev sahipliği yapan şirin ilçe Seydişehir, tüm ihtişamı ve güzellikleriyle ziyaretçilerini bekliyor. İşte Seydişehir’de gezilip görülecek yerler.

İşte Seydişehir’in bilinmeyen yönleri!

Seydişehir’in tarihi MÖ 5500 yıllarına kadar uzanır. Prehistorik Çağ’da (Tarih Öncesi), Psidia (Göller Yöresi) sınırları içindeki Seydişehir çok eski bir yerleşim yeridir. Beyşehir Gölü (Karalis Lacos) ile Suğla Gölü (Trogitis Lacos) arasındaki sulak vadide bu yerleşmenin izlerine rastlamak mümkündür. Bu vadide bulunan höyüklerde yapılan araştırmalar neticesinde Seydişehir’in 10 km güneydoğusundaki Suberde (Gölyüzü Köyü) höyüğünde yapılan kazılarda MÖ 5500-5000 yıllarına ait Neolitik (Cilalıtaş) Çağ yerleşmesinin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda elde edilen pek çok buluntu hâlen Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. MÖ 2000-700 yılları arasında Anadolu’daki pek çok bölgede hüküm süren Hititler’in Seydişehir-Beyşehir arasında varlıklarını gösteren anıtlar ve yerleşme yerlerine rastlamak mümkündür. Seydişehir ve Beyşehir'in Hitit devrine ait kaya kabartmaları ile höyük buluntuları, Hititlerin Beyşehir -Seydişehir arasında uygun yerleşme birimleri kurduklarını ortaya koymaktadır. Seydişehir-Konya karayolu üzerine bulunan Karabulak, Bostandere, Dikilitaş ve Akçalar köylerindeki höyükler, Hitit ve Frig yerleşmelerinin bulunduğu alanlar olarak dikkati çeker. Anadolu’da Eski Yunan, Roma ve Bizans medeniyetlerinin hüküm sürdüğü Klasik Çağ’da, Seydişehir ilçesi sınırlarında Amblada, Vasada, Arvana, Elita, Dalisandus gibi klasik döneme ait şehirlerin varlığı tespit edilmiştir.

ALÜMİNYUM MADENİ BÖLGENİN ÖNEMİNİ ARTIRDI

Konya Sancağına bağlı bir kaza olan Seydişehir 1871 yılında belediye, 1915 yılında da ilçe olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1928 yılında tekrar ilçelik unvanına kavuşur. İkinci kalkınma planı yılları 1939-1944 döneminde boksit kaynağı bulunmuştur. Yani alüminyumun hammaddesidir. 1967 yapımına başlanılan alüminyum fabrikası 1974 yılında açılmıştır.

SEYYİD HARUN VELİ CAMİ VE TÜRBESİ

Seyyid Harun Camii, Seydişehir'in güney kesiminde, Seyyid Harun Velî Külliyesi içindedir. Seyyid Harun tarafından, 1310 yılında onun "İlâhi bir ilhamla bir şehir kurmak üzere buraya geldiği" yıllarda yapıldığı bilinmektedir. Caminin kuzey cephesinde üç kümbet bulunmaktadır. Bunlardan kuzey cephesine bitişik olan üç kümbetden birisi Seyyid Harun Velî'ye aittir. Caminin kuzey doğusuna bitişik olan diğer kümbet Halife Sultan türbesidir. Caminin kuzey duvarına bitişik diğer kümbet ise Rüstem Bey ile Sultan Hatuna aittir. Seyyid Harun Velî Caminin Kuzey cephesine bitişik, kümbetin sağındaki Seyyid Harun Veli Hazretleri'nin türbesidir. Kitabesi şöyledir: “Bu kutlu türbe, yoksulların efendisi Allahın Rahmetine kavuşmuş ve günahları bağışlanmış olan Seyyid-i Harun’un yirmi üç rebi’ül–evvel yedi yüz yirmide ölmesi üzerine inşa edildi". Türbe, 3 Mayıs 1320 tarihinde ölen Seyyid Harun Velî'nin ölümünden sonra aynı yılda yapılmıştır. Seyyid Harun’un Seydişehir’e geldiği sırada bölgede Eşrefoğlu Mehmet Bey (1302-1320) hüküm sürmekteydi. Mehmet Bey, 1302-1320 yılları arasında bölgede hüküm sürmüştür. Şehrin kurulmasından sonra Seyyid Harun’un bir süre daha yaşaması sebebiyle Seydişehir’in 1302-1310 yılları arasında kurulduğu tahmin edildiği tahmin edilmektedir. Eşrefoğlu Mehmet Bey, başlangıçta Seyyid Harun’dan çekinip düşmanca bir tavır takınmış, sonradan onun iktidar hırsı içinde olmadığını, dervişlikten başka gayesi bulunmadığını görünce onun en büyük destekçisi olmuş, hatta Seydişehir’de kurulan külliye için Seydişehir ve Beyşehir’de vakıflar tahsis etmiştir. Bu tarihten sonra eski adı Süleymaniye olan Beyşehir, “Beğ şehri”, Seydişehir ise “Seydi şehri” ve “Seyyid şehri” adlarıyla anılmaya başlamıştır. Seyyid Harun Veli’nin hayatı hakkında bilgi veren tek eser, kardeşi Seyyid Bedreddin’in dokuzuncu kuşaktan torunu Abdülkerim b. Şeyh Musa’nın h. 962 (m. 1554) yılında yazdığı Makâlât-ı Seyyid Harun adlı eserdir. Bu eser, edebiyatçı Doç. Dr. Cemal Kurnaz tarafından Manisa (Muradiye) nüshası esas alınarak mevcut üç nüshası karşılaştırılmış, tenkitli bir metin oluşturularak Türk Tarih Kurumunca 1991 yılında yayımlanmıştır.

seyyid-harun-veli-cami-ve-turbesi.png

SU DEPOSU YAPILIRKEN TESADÜFEN KEŞFEDİLEN ANTİK KENT

Bostandere mahallesinin yukarı kısmında 1969 yılında su deposu yapımı sırasında tespit edilen ve 2 yıl yapılan kazı çalışmaları ile de küçük bir kısmı gün yüzüne çıkarılan Vasada Antik Tiyatrosu’nda kazı çalışmaları zaman zaman yapılmaktadır. Roma dönemine ait, yaklaşık 3 bin kişi kapasiteli tiyatronun kazı çalışmaları İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Antik Tiyatronun genel temizliği yapıldıktan sonra oturma sıraları, orkestra ve sahne kısmının ortaya çıkarılmıştır.

TARİHİ ZENGİNLİĞİN FIŞKIRDIĞI KENT: AMBLADA (ASAR TEPE)

Seydişehir'e 16 kilometre uzaklıkta bulunan Amblada (Asartepe) antik kenti, Kızılca, Kavak ve Yenice mahallelerinin orta noktasında, Roma dönemine ait harabelerin bulunduğu bölgededir. Amblada antik kentinin, Bergama Krallığı ile yakın ilişkileri olduğu bilinir. Kent, önce Bergama Krallığının daha sonra Amyntas döneminde Galatlar’ın yönetiminde kalmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde ise, Galatia ve Lykaonia eyaletlerine bağlanmıştır. Amblada’nın M.Ö. 1.yüzyıldan itibaren sikke bastırmaya başladığı görülmektedir. 112 İmparatorluk devrinde de Commadus’tan (M.S.176-192) Philippus Arabs’a (M.S.244-248) kadar sikkeleri görülmektedir. Bu devirde Küçük Asya şehirlerinin çoğunda bu özenti mevcuttur. Şehirler devrin genel akımına uyarak kökenlerini bir yere dayamak arzusu duymuşlardır. Bu şehirlere Selge ve Sagalassos’tan sonra Amblada’da katılmıştır.

vasada-antik-tiyatrosu.jpeg

FERZENE MAĞARASI

Kuğulu Göl'ün güneybatısında, ilçeye 5 kilometre uzaklıktadır. Uzunluğu 346 metredir. Giriş bölümünde yan duvarlarında oyma şekilleri ile içeride sarkıt ve dikitlerden yapılmış çeşitli büyüklükte su depoları oluşmuştur.

ferzene-magarasi.jpg

BOYNOZCU MAĞARASI

Taraşçı mahallesi güneydoğusunda, Küpe Dağı üzerinde, uzunluğu 200 metre olan bir mağaradır. Sağ ve sol olmak üzere iki kola ayrılan mağarada aktif sarkıt ve dikit oluşumları mevcuttur. İlçeye 9 kilometre uzaklıktadır.

boynozcu-magarasi-ff.jpg

SUSUZ (GÜVERCİNLİK) MAĞARASI

Seydişehir'e bağlı Susuz Mahallesinin 1.5 kilometre güney batısında, Susuz Yaylası yolu üzerinde, 1.160 m rakımdadır. Ulaşım stabilize yoldan sağlanmaktadır. Mağara içerisinde sarkıt, dikit ve sütun oluşumları vardır.

susuz-guvercinlik-magarasi-ff.jpg

BU MAĞARADA NEFES ALMAK ÇOK ZOR!

Seydişehir’in Susuz ve Çatmakaya köyleri arasında yer alan Fasıh Mağarası, Kırklar Tepe ile Kızıldağ Tepe arasındaki İnboğazı’nın, Suğla Gölü kıyısı ile birleştiği yerde bulunuyor. Toplam uzunluğu 93 metre olan mağaranın derinliği ise – 50 metre olarak biliniyor. Aktif bir mağara olarak bilinen Fasıh Mağarası, yağışlı dönemlerde su tutmaktadır. Yaz aylarında durgundur ve mağaranın sonundaki küçük bir gölden başka, bütünüyle kurudur. Fasıh Mağrasının en büyük özelliği, içindeki havanın çok durgun oluşudur. İçine girildiğinde bir müddet sonra lambalar sönmekte, solunum güçleşmekte ve kişi üzerinde fizyolojik arızalar (yorgunluk, bitkinlik, terleme, başağrısı) belirmektedir. İçeri ile dışarı arasında hava dolaşımı yoktur. Sıcaklığı ise dışarıya göre fazla değildir.

fasih-magarasi.jpg

KOCAKORU TABİAT PARKI PİKNİK İÇİN ELVERİŞLİ

Taraşçı Beldesi sınırları içinde yer alan Kocakoru tabiat parkı 1998 yılında tescil edilmiştir. Zengin bir bitki örtüsüne sahip olan bölge, doyumsuz manzarası ile halkın dinlenme ve eğlenmesine imkan sağlar. Kocakoru Tabiat Parkı özellikle hafta sonu Seydişehir’den piknik amaçlı gelen vatandaşlar tarafından kullanılmaktadır. Doyumsuz manzara eşliğinde piknik ve yürüyüş yapılabilir.

koca-koru.jpg

TİCARET KERVANLARININ ANA DURAĞI NODAR HANI

Seydişehir Antalya Yolunun 36. Kilometresinde, Alacabel Mevki’ne çok yakın mesafede yer alan Nodar Hanı, 50 metre uzunluğunda dikdörtgen şeklinde, güney yönüne doğru biraz iç bükey olarak inşa edilmiştir. Yapı büyük ölçüde yıkılmakla birlikte, günümüzde bazı kemerler halen ayaktadır. Nodar Han’ın kitabesi bulunmamaktadır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte yapı özelliğinden dolayı 17. 18. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. Han; Anamur, Aşağı Kuran, Çavuş, Ermenek, Kişle, Taşkent Hadim, Bozkır ve Suğla Gölü’nün güneyinden Seydişehir’e ulaşan tarihi kervan yolu ile Alanya, Sabunlar, Erenkaya, Büyük Kilvat, Koras, Bademli, Kirli güzergahını izleyerek Beyşehir’e ulaşan kervan yolunu bir birine bağlayan güzergah üzerinde yer almaktadır.

YILKI ATLARININ ÖZGÜRCE KOŞTUĞU YER

Konya'nın Seydişehir ilçesine bağlı Taraşçı ve Gökçehüyük mahallelerinden yaklaşık dört saat süren bir tırmanıştan sonra varılabilen "Küpe Çukuru" Yaylası, 2 bin 575 rakımlı Küpe Dağı'nın eteğinde yer alıyor. Etrafı yüksek dağlarla çevrili bin 906 rakımlı Küpe Çukuru'na vadilerden akan ve birkaç düdenle yer altına giren sular hayat veriyor. İlkbaharda karların erimesiyle yemyeşil bitki örtüsüne kavuşan ve bitki zenginliğiyle dikkati çeken yayla, yıl boyu yılkı atlarına da ev sahipliği yapıyor. Zorlu bir tırmanışı göze alan doğa ve fotoğraf tutkunları, Küpe Çukuru'nun muhteşem güzelliğinde özgürce koşan yılkı atlarını fotoğraflayabiliyor. Taraşçı Mahallesi'nin güney doğu istikametinde kalan küpe çukuru olarak adlandırılan dağlık bölge, her türlü dağ turizmine elverişli bir yerdir.

kupe-cukuru-1.jpg

AİLENİZİ ALIP BURAYA MUTLAKA GİDİN!

Toros Dağları’nın Müthiş Manzarası ile yılın her mevsiminde sakinlik ve huzur arayanların adresi olan Kuğulu Tabiat Parkı, birçok fotoğraf sanatçısının uğrak yeri oluyor. Parkın güney tarafında bulunan geyik dağları ise manzarayı bir kat daha güzelleştiriyor. Her mevsim güzelliğiyle etkileyen Kuğulu Tabiat Parkı’nda kayaların altından çağlayan kaynak suyu ise soğukluğu ve lezzetiyle damak çatlatıyor. Bisiklet parkuru, piknik alanları, güvenliği, temizliği ve güzelliğiyle ailenizi alıp piknik yapmaya gidebileceğiniz Kuğulu’da restoran ve kafeterya da bulunmaktadır. Bölgede ayrıca binicilik için atlar, bisiklet kiralama, çocuklar için zıpzıp ve çocuk oyun alanları bulunmaktadır.

kugulu-tabiat-parki.jpg

DÜMDÜM KAYASI FRİG KAYA MEZARI

Seydişehir’in 8 kilometre kuzeydoğusunda, İncesu Mahallesi’nde, Dümdüm Kayası adıyla bilinen bir Frig kaya mezarı mutlaka gidilip görülmesi gereken yerlerden biridir. Yöre halkı tarafından “Düm Düm Kayası” olarak adlandırılan kaya mezarı, İncesu Mahallesi’nin hemen doğusundaki tepenin güney eteğinde bulunur. Ahali arasında anlatılan hikâyeye göre, mezara vurulduğunda, kaya “Düm Düm” diye ses çıkardığı için bu mezar halk arasında “Dümdüm Kayası” olarak isimlendirilmiştir. Bu çevrede yapılan araştırmalarda ortaya konulan tespitlere göre, büyük boyutlu bir kayanın oyulmasıyla oluşturulan mezar, kuzeybatı-güneydoğu doğrultuda olup giriş kısmı güney-doğu yönünde yapılmıştır. Özenle oyulduğu anlaşılan mezarın üst kısmında bir sunu çanağı bulunmakta olup dışında herhangi bir bezeme yoktur. Frig Dönemi’ne tarihlendirilen mezar, pek çok defa defineciler tarafından yapılan bazı tahribatlar dışında günümüze kadar oldukça iyi muhafaza edilmiştir. Mezarın bulunduğu alanın çevresinde yapılan çalışmalardan anlaşıldığına göre yakınında herhangi bir yerleşim bulunmuyorsa da Vasada Antik Kenti, İncesu’ya kuş uçuşuyla yaklaşık 5 kilometre mesafededir. Bu nedenle söz konusu alanın çevredeki antik yerleşimlerle ilişkili olduğu düşünülür. Oldukça ilginç olan bu mezarı gördükten sonra denilebilir ki Seydişehir’de antik dönem kalıntılarının bu kadar yoğun olması gerçekten ilgi çekicidir.

DÜNYANIN EN UZUN MAĞARASI BURADA

Konya-Antalya Karayolu'nun Toros Dağları üzerindeki geçişinde yer alan ve 1968 yılında Fransız bilim insanı Michel Bakalowichz tarafından bulunan Tınaztepe Mağarası, önemli bir doğa harikası olma özelliğine sahip. 22 kilometre uzunluğa sahip dünyanın en uzun mağaralarından olan Tınaztepe Mağarası'na yerli ve yabancı turistler ilgi gösteriyor. Tınaztepe Mağarası, sarkıt ve dikitlerin yanı sıra ziyarete açık bölümünde yaz kış değişmeyen ısısıyla misafirlerine farklı bir ortam sunuyor. Mağara 2004 yılında özel bir işletme vasıtasıyla 49 yıllığına turizme açıldı. Yüzde 75 oranında neme sahip olan mağara, astım hastaları için şifa dağıtıyor.

KRALLARIN YOLU DA SEYDİŞEHİR’E DÜŞMÜŞTÜ

Karl Yolu anlamına da gelen Via Sebaste, Suğla Gölü’nün kuzeyinden geçerek Isauria’ya ve Akdeniz’e ulaşmaktadır. Lykaonia ve Galatia Bölgeleri’ni Akdeniz’e bağlayan en kısa yolların Seydişehir’den geçerek Toroslar üzerinden Alanya’ya ve Antalya’ya ulaştığı bilinmektedir. Augustus zamanında, Cornutus Agulia tarafından yaptırılan “Via Sebaste” ana işlevi, bölgede oluşturulan yeni kolonileri zapturapt altında tutmaktır. Latince’deki Augustus kelimesinin muadili olan Sebastus sözcüğü Yunanca kökenli olup, bu yola Augustus adının verildiği bilinmektedir. Pisidia yol şebekesinin esasını teşkil eden Via Sebaste; Lykaonia, Isauria, Pamphylia ve Phrygia yol şebekelerine bağlanmaktadır. Tarihçilere göre bu yol aslında Antalya kıyısından Tuz Gölü’ne kadar giden bir yol olarak tarif ediliyor.

via-sebaste.jpg

 Yazı İşleri Müdürü