"Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle ömrünü özetleyen Mevlana'nın hayat hikayesi
İlahi aşka adadığı ömrünce tasavvufi öğretinin en güzel şekilde işlendiği eserlerini insanlığa miras bırakan, "Gel" çağrısı yüzyıllardır binlerce insan tarafından karşılık bulan Mevlana'nın vefatının üzerinden 749 yıl geçti.
İnsanlığa yüzyıllardır yol gösteren Türk-İslam düşünürü ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi, vefatının 749'uncu yılında "Gel" çağrısına uyanları bu yıl da yine bir araya getiriyor.
Hazreti Mevlana, 66 yıllık ömründe insanlığa miras bıraktığı, tasavvufi öğretinin en güzel şekilde işlendiği eserleriyle yüzyıllardır yol gösteriyor.
"Gel" çağrısıyla hemen hemen tüm dünyada tanınan Hazreti Mevlana, 30 Eylül 1207'de, günümüzde Afganistan'ın kuzeyindeki Belh şehrinde doğdu. Mevlana, ilim yolculuğunun başladığı Belh'ten, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle ayrıldı.
Konya'ya gelene dek Mekke, Medine, Şam, Erzincan, Anadolu'nun muhtelif şehirleri ve son olarak da Karaman'da bir süre yaşayan Mevlana Celaleddin, 18 yaşına geldiğinde Karaman'da Gevher Hatun'la aile kurdu.
Karaman'dan Konya'ya göç vakti
Aile 7 yıl Karaman'da kaldıktan sonra Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın daveti üzerine 1229'da Konya'ya göç etti.
Belh'ten Konya'ya uzanan yolculuk boyunca konakladıkları yerlerde çeşitli alimlerden dersler alan Mevlana, Seyyid Burhaneddin'in isteği üzerine Halep ve Şam'da tahsil gördü.
Seyyid Burhaneddin 9 yıllık eğitim sürecinin ardından Mevlana'ya halkı irşad ve öğretimle meşgul olması gerektiğini belirtti.
Mevlana, 1240'dan itibaren Konya'da dini ilimleri öğretmeye ve halkı irşad etmeye başladı.
Yol arkadaşı Şems'le tanıştı
İlim insanı olarak bu yıllarda tanınmaya başlayan Mevlana'nın yol arkadaşı sayılan Şems, 1244 yılında Konya'ya gelip kendisiyle görüştü. Bu görüşmeden oldukça etkilenen Mevlana, manevi alanda ilerlemeyi arzuluyor ve bunun için mana adamlarını arıyordu.
Mevlana, aradığını bu büyük arifte, Şems'te buldu.
Şems'i evine davet eden Mevlana, sadece onunla konuşmaya, başkasıyla görüşmemeye başladı. Tasavvuf hırkasını giyen, aşk, cezbe, vecd ve coşkuyla şiirler söyleyen Mevlana, semaya başladı. Artık Mevlana'nın meclisinde ney ve rebab nağmeleri yankılanıyordu. Mevlana, hayatının bundan sonraki bölümünde şiiri, musikiyi ve semayı kendisine yol arkadaşı edindi.
İnsanlığa miras eseri: Mesnevi
Dirayetli ve nüfuzlu bir babanın, kıymetli bir şeyhin ve büyük bilginlerin alim ve mutasavvıf olarak yetiştirdiği Mevlana'nın aldığı örnek eğitim, edindiği sağlam ilim, dinmek bilmeyen aşkı topluma büyük bir sevgi, engin bir dünya görüşü olarak yansıdı.
Mevlana'ya büyük sevgiyle bağlı sırdaşı Çelebi Hüsamettin, tasavvufu dervişlere anlatacak bir eser ortaya çıkarmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Mevlana, dünya çapında milyonlarca kişiye ulaşan Mesnevi'sini, ömrünün son 10-15 yıllık zaman diliminde ortaya çıkardı.
Mevlana, dini bilgilerden siyasete, sağlıktan insan ilişkilerine ve yaşama dair birçok konuya yer verdiği, 26 bin beyite yaklaşan 6 ciltlik bu önemli eseri için "Bizden sonra Mesnevi şeyhlik edecek, arayanlara doğru yolu gösterecek, onları yönetecek ve önderlik yapacaktır." ifadesini kullandı.
Ölümü "düğün gecesi" olarak anılıyor
"Hamdım, piştim, yandım" sözleriyle ömrünü özetleyen Mevlana, 17 Aralık 1273'te bir pazar günü güneşin battığı saatlerde "sevgilisi"ne, ilahi aşkına kavuştu.
Onun için ölüm, aşka ve sevgiliye kavuşmaktı. Bu yüzden öldüğü gün asırlardır "düğün gecesi" anlamına gelen "Şebiarus" adıyla anılıyor.
Konya'da her yıl aralık ayında Mevlana'nın vefatı ya da "gerçek alemde doğuşu" dolayısıyla Şebiarus törenleri düzenleniyor, farklı millet ve dinlerden binlerce insan Mevlana'yı anıyor.
Son yıllarda Türkiye'nin birçok kentinde bu "düğün" idrak ediliyor, Mevlana, dünyanın farklı yerlerinde de anılıyor.
"Canım tenimde oldukça Kur'an-ın kölesiyim. Ben Hakk'ın seçkin peygamberi Muhammed'in yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım." diyen Mevlana, bütün eserlerinde Allah'a ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'e sevgisini ilan etti.
Gönüllerde kalıcı bir yer bulmak istediği "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir." sözleriyle anlaşılan Mevlana, insanlığa Mesnevi'nin yanı sıra Divan-ı Kebir, Fihi Ma Fih, Mecalis-i Seba, Mektubat gibi eserleri de miras bıraktı.