Hâlâ Erdal Bakkal'ın ekmeğini yiyorum

Herkes onu Leyla ile Mecnun'daki Erdal Bakkal olarak tanıdı ve sevdi. Hatta bir fenomene dönüştü. Cengiz Bozkurt, Erdal Bakkal'dan sonra gelen rollerin hala onun ekseninde şekillendiğini söylüyor.

Hâlâ Erdal Bakkal'ın ekmeğini yiyorum

Ömrünün 21 yılını Londra'da tiyatroya adadı. İstanbul'a döndüğünde 40 yaşındaydı. Birileri onu tiyatro sahnesinde izlerken çok beğenip sihirli kutuya çıkarmak istedi. Yıllarca televizyonda dramatik karakterleri canlandırdı. Kırık Kanatlar, Karagümrük Yanıyor, Ezo Gelin, Sevgili Dünürüm, Parmaklıklar Ardında rol aldığı dizilerden sadece birkaçı. Ona kariyerinde zirveyi yaşatan ise Leyla ile Mecnun oldu. Galiba herkes artık kimden bahsettiğimi biliyor. Bir ipucu vereyim: Erdal Bakkal. Evet, ta kendisi! Cengiz Bozkurt'tan bahsediyorum. Herkes onu Leyla ile Mecnun'daki Erdal Bakkal olarak tanıdı. Erdal Bakkal'ın öyle bir büyüsü vardı ki ondan sonra gelen rollerde de hep onun izlerini gördük. Kendisi de "Aslında son zamanlarda oynadığım rollere bakarsanız hep Erdal Bakkal'ın etrafında dolaşıyor. Çünkü seyirci o kadar çok özlüyor ki senaristler de artık ona yakın düşünüyorlar beni, gördükleri zaman ona yakın roller akıllarına geliyor" diyor.

İngiltere'de tiyatro adına çok güzel işler yaptınız ama Türkiye'de geç keşfedildiğinizi düşünüyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Geç keşfedilmem çok doğal çünkü ben neredeyse 40 yaşındaydım Türkiye'ye geldiğimde. 40'ımdan sonra sinema ve dizi kariyerime başladım denebilir. 21 yıl tamamıyla sahne oyunculuğu ve tiyatroyla geçmiş bir hayat. Buraya geldiğimde de Mehmet Ergen'le yine tiyatrodan devam ettik. Mahinur Ergun ile Ayhan Sonyürek beni farklı zamanlarda sahnede izleyip benimle çalışmak istediklerini söylediler. Söylediklerini de yaptılar. Ayhan Sonyürek beni Krık Kanatlar'a davet etti. Benim ilk televizyon işim oldu. Arkasından Karagümrük Yanıyor, Ezo Gelin, Sevgili Dünürüm, Parmaklıklar Ardında, Leyla ile Mecnun derken bugünlere geldik.

Hangimiz Sevmedik'in Şener'i nasıl ortaya çıktı?

Şener de Erdal Bakkal'ın bir türevi gibi oldu. Aslında son zamanlarda oynadığım rollere bakarsanız hep Erdal Bakkal'ın etrafında dolaşıyor. Çünkü seyirci o kadar çok özlüyor ki senaristler de artık ona yakın düşünüyorlar beni, gördükleri zaman ona yakın roller akıllarına geliyor. Ben ısrarla çok yaklaştırmayın dedim ama senaristler biz ayırırız belli noktalarda dediler.

MAHALLE İŞLERİ BANA DAHA SICAK GELİYOR

Leyla ile Mecnun'un büyüsü ne idi?

Leyla ile Mecnun'da farklı bir izleyici kitlesiyle buluştum. Gençler ve kafaca genç kalanlar diyelim. Daha esnek bir mizah anlayışını benimseyen daha çok üniversiteli liseli bir gençliği kucaklamış olduk. O üç yıl içinde de inanılmayacak bir kitleye ulaştık. Leyla ile Mecnun izleyicisi sadece gençlerden oluşmuyordu. Bir şeyin altını çizmek gerekirse her kesimden insan izliyordu. Benim için Leyla ile Mecnun'un en önemli değeri de buydu. Yani herkesi kucaklayan bir iş olması. Hangimiz Sevmedik de bir yerde öyle. Aslında salon işlerinden ziyade mahalle işleri bana daha sıcak geliyor. Mahallede yaşayan insanları canlandırdığımda kendimi çok daha mutlu hissediyorum.

Balkanlar'dan Ortadoğu'ya kadar Türk dizileri izleniyor ama aynı başarıyı sinemada gösteremiyoruz. Sizce neden?

Artık sinemada da uluslararası başarılar elde edebiliyoruz. Dışarıda akan hayatla beyaz perde arasındaki farkı kapattık. Henüz tiyatromuz bunu başaramadı. Sahneyle sokaktaki hayat arasındaki boşluğu dolduramıyoruz. Çünkü çok fazla oyun yazarı çıkmıyor. Sinemada bunu başaran yönetmenlerimiz, senaristlerimiz var. Başarılarımız var ama bir İran sineması gibi de değiliz. Kendimize bir ekol oluşturmuş değiliz. Muteber bir sinemamız hala yok ama o yolda hızlı adımlarla ilerliyoruz. Çok yetenekli bir nesil geliyor, inşallah on sene sonra anlamını yitirmiş bir soru olacak bu.

cengiz-bozkurt.jpg

TÜRKİYE SİNEMASI KAPALI KUTU

Sinemada en büyük sorunumuz ne peki?

Türkiye'de doğru düzgün gündemi takip etmeyen, dünyayı çok iyi algılamayan, Türkiye sınırlarının dışına fazla çıkmamış bir entelektüel topluluk var. Dünya sinemasında hiçbir şekilde, hiçbir kategoride önem arzetmeyecek işler yapan insanlar sanki bu ülkede büyük işler yapmış havasında dolaşıp ahkam kesebiliyor. Bir kere bunun önünü kesmek lazım. Türkiye sineması olarak kapalı kutuyuz. Kendi cahilliğini ukalaca örtmeye çalışan oyuncular ve yönetmenler var. Bunların önü kesilirse yetenekli oyuncuların ve iyi işlerin önü açılır.

Erdal Bakkal da kötü bir karakterdi ama siz onu fenomen haline getirdiniz. Bunun bir sırrı var mı?

Leyla ile Mecnun'daki karakterlerin hepsi birer antikahramana dönüştü. Benim favorim de İsmail Abi'ydi. Erdal Bakkal'ın sevilmesinin nedeni etrafımızda çok görebileceğimiz türdendi. Bir karakteri çıkarırken bıçak sırtında yürüyorsunuz. Çok itici de olabilirsiniz çok sevimli de. Karakteri çok iyi çıkardığınızda da sıkıcı olabilirsiniz. Seyirci çok iyi karaktere bir süre sonra yaşamayan karakter gözüyle bakıyor. Gerçekçi gelmiyor ona. Bir karakterin çok iyi olması mümkün değil çünkü. Hepimizin zaafları ve zayıf noktaları var. Seyirci karakterin bu zayıf noktalarını görmek istiyor. Ben de onun zaaflarını parlatıyorum ki gerçek bir karaktere dönüşsün.

Yolda bıçak çektiler

Leyla ile Mecnun'a kadar hep dramlarda yer aldınız. Leyla ile Mecnun gençliği eski dramlarımı hiç hatırlamıyor. Bana hep komedi oyuncususun diyorlar. Ben de "Annelerinize sorun en nefret ettiği karakter Gardiyan Ekrem'dir" diyorum. Gardiyan Ekrem herkesin nefret ettiği bir karakterdi. Hatta Sinop'ta birkaç olay yaşadım bununla ilgili. Bir keresinde kaldığımızın otelin kapısına yabancı plakalı bir araç dayanmıştı. Görevliler dışarı çıkmamamı adamın silahlı olabileceğini, polis çağırdıklarını söylemişlerdi. O gün sete gitmedim. O sert karaktere o kadar çok bilenen insanlar vardı ki bazen teyzeler yoldan çevirip tokat atıyorlardı. Bir keresinde yolda bıçak çekti birisi. Arkadaşı alıp uzaklaştırdı. Çok sert karakterleri oynamak komedi oyunculuğuna benzemiyor. İnsanlar fazla inanmış olabiliyor ya da sizi gördüğünde o karakter geliyor aklına. Bu yaşadıklarımın Sinop'la alakası yok tabi. Sinop halkı bizi bağrına basmıştı.

Kaynak: