GSM operatörleri yine sınıfta kaldı! Taşoluk Apartmanı'nda iletişim neden kesildi?
Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerin yanı sıra geçtiğimiz günlerde Konya’da çöken Taşoluk Apartmanı olayı sonrasında yaşanan iletişim kopuklukları büyük sorunlara yol açmıştı. Afet durumlarında alt yapıların yetersiz kaldığını ifade eden Doç. Dr. Adem Gölcük, sistemlerin dayanıklı yapılarla yapılması ve mobil baz istasyonlarının sayıları artırılması gibi birçok çözüm önerisinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Birçok ili etkileyen ve asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremler ve geçtiğimiz gün Konya’da meydana gelen Taşoluk Apartmanının çökmesi ile olay yerinde iletişim kopuklukları meydana gelmişti.
Afet durumlarında en önemli noktalardan biri olan iletişim, ulaşılamaz hale geldi. Meydana gelen bu tür durumlar sonrasında alt yapıların yetersiz kaldığını ifade eden Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. Adem Gölcük, bu sorunun giderilmesi için birçok çözüm noktası olduğunu dile getirdi.
![doc-dr-adem-golcuk.jpg](https://d.yenihaberden.com/other/2025/01/29/doc-dr-adem-golcuk.jpg)
‘ALT YAPILAR YETERSİZ KALIYOR’
Afet durumlarında alt yapıların bazı nedenlerden dolayı yetersiz kaldığını ifade eden Gölcük, “Deprem gibi doğal afetlerde iletişim araçlarının devre dışı kalmasının çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan ilk akla geleni iletişim araçlarının alt yapısını bozan fiziksel hasarlardır. Doğal afetler gerçekleştiğinde iletişim sisteminin temel alt yapısı olan başta baz istasyonları olmak üzere yer altı kabloları da kopabilmekte veya zarar görebilmektedir. Doğal afetler ayrıca elektrik sisteminin alt yapısına da zarar verebildiği için elektrik kesintileri de olabilmektedir. Bu da doğal olarak iletişim araçlarının etkilenmesine sebep olmaktadır. Çünkü iletişim araçlarının büyük bir bölümü özellikle alt yapı sistemleri elektrik ile çalışmaktadır. İletişim sistemini etkileyen bir diğer faktör de yoğun kullanımdan kaynaklanmaktadır. Doğal olarak herkes panik içerisinde yakınlarına veya acil çağrı merkezlerine ulaşmak için telefonlarını kullanmaktadırlar. Mevcut alt yapı sistemleri günlük kullanımlar için optimize edildiğinden bu gibi afet durumlarında alt yapılar yetersiz kalmaktadır.” şeklinde konuştu.
‘DAYANIKLI TASARLANMALI, SAYILARI ARTMALI’
Afet durumlarında iletişimin kesilmemesi için yapılabilecek çözümlerden bahseden Gölcük, “Yukarıda bahsedilen problemler için genel çözümler şu şekilde sıralanabilir. İlk yapılması gereken başta iletişim ve elektrik sistemlerinin alt yapısı olmak üzere tüm alt yapının deprem, yangın, sel gibi doğal afetlere karşı dayanıklı olabilecek şekilde tasarlanmalıdırlar. Diğer önlemler de şu şekilde sıralanabilir. Baz istasyonlarının alt yapısında meydana gelen fiziksel bozuklukların ve yoğun kullanımdan kaynaklanan iletişim kopmalarının önüne geçmek için mobil baz istasyonlarının sayıları artırılmalıdır. Doğal afet anında bu mobil istasyonlarının en kısa sürede doğal afet bölgelerine ulaştırılabilmelidir. Her ilde ilin büyüklüğüne göre mobil baz istasyonu olmalıdır. Ayrıca iletişim için mesaj kullanmayı tercih etmek de yoğunluğun önüne geçecektir. Bir diğer önlem olarak da uydu telefonlarının kullanımı yaygınlaştırılabilir. Çünkü uydu telefonları kendi aralarında görüşme, mesajlaşma ve internet hizmetleri sunabildikleri gibi mobil cep telefonları ile de iletişim kurabilmektedir. Dünyanın yörüngesinde bulunan uydu sistemleri aracılığıyla iletişim kurdukları için yeryüzünde gerçekleşen doğal afetlerden de etkilenmemektedirler.”
‘YIKINTI ALTINDAKİLERLE İLETİŞİM KURMA YÖNTEMLERİ’
Gölcük, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Depremde yıkıntı altında kalanlarla iletişim kurmanın bazı teknolojik yöntemleri bulunmaktadır; Eğer çekiyorsa cep telefonları ile iletişim kurulabilir. Böyle bir durumda hem telefon bataryasını tüketmemek adına hem de GSM şebeklerinin yoğunluğundan etkilenmemek adına mesajlaşma tercih edilmelidir. Cep telefonun GPS özelliğini kullanarak geliştirilen mobil uygulamalar aracılığıyla yıkıntı altında kalanların konumu tespit edilebilir. GPS bazlı el tipi acil durum cihazlarını kullanarak konum bilgisi tespiti yapılabilir. Enkaz altındaki kişileri tespit etmek için kullanılan diğer bir cihaz da termal kameralardır ve özellikle deprem sonrası kurtarma çalışmalarında kullanılan teknolojilerin başında gelmektedir. Bu kameralar kişilerin beden ısılarını ve dolayısıyla yaşam belirtilerini algılamaktadır.”
‘GİYİLEBİLİR CİHAZ GELİŞTİRİLEBİLİR’
Çözüm önerilerini sürdüren Gölcük, şu sözlerle konuşmasını sonlandırdı; “Baz istasyonları çalışmasa bile cep telefonu şebekesine ihtiyaç duymayan RF (Radyo frekans) sinyalleri ile kısa mesafeli iletişim kurulması da mümkündür. Özellikle giyilebilir bir cihaz geliştirilerek yıkıntı altında kalan birisinin nabız ve sıcaklık bilgisi gibi hayati bulguları yanı sıra konum bilgisi de kurtarma ekiplerine ulaştırmak mümkün olabilecektir.
Yıkıntı altında mevcut konum bilgisi verisine ulaşılamıyor olsa bile kişinin bulunduğu son konum bilgisine ulaşılabilir. Literatürdeki son teorik çalışmalar incelendiğinde, toprak altında küçük frekanslı RF sinyalleri kullanıldığında daha küçük zayıflama oranlarıyla iletişimin gerçekleştirebildiği vurgulanmaktadır. Literatürdeki diğer bir çalışma konusu da manyetik indüksiyon, görünür ışık ve akustik gibi RF olmayan tekniklerin yeraltı madeninde konumlandırma işlemleri için kullanılabilirliğini ortaya koymaktadır.”
![](https://d.yenihaberden.com/author/197_s.jpg)