Futbol ve siyaset aynı yolda yürüyen aşıklar gibi
Dünyanın her yerinde futbol ve siyaset iç içe özellikle Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası gibi organizasyonlar siyaset devreye girmeden organize edilemiyor. Devlet başkanları ve hükümet başkanları organizasyonu düzenleyebilmek için ciddi diplomasi ve siyaset yapıyorlar.
Daha önceki yıllarda bu organizasyonların düzenlenmesi noktasında ortaya ciddi rüşvet iddiaları da atıldı. Yani futbol ve siyasetin iç içe oluşu sadece Türkiye futbolunun sorunu değil.
Bizim ülkemizde de futbol ve siyaset beraber yürüyor. Futbolun tabi ki siyasetçilerin desteğine ihtiyacı var. Bunu futbol ile ilgisi olan hiç kimse inkâr edemez. Futbol ve siyaset ilişkisinde ince bir çizgi olmalı, işte burada sorun var gibi gözüküyor.
Türk futbolunda 3 büyük İstanbul ekibinin genel kurul süreçlerinde çok fazla genel siyaset etkisinde olmadıklarını söyleyebiliriz. Onların kendi içlerinde çok karmaşık ve etkili siyasetleri var. Tabi vergi affı, SSK primleri gibi konularda bu kulüplerimiz inceden siyasi desteğe ihtiyaç duyuyor.
Anadolu kulüplerinde ise durum son derece vahim, ya siyasetin verdiği destekle ayakta kalıyorlar ya da siyasetten destek alamayıp dibi boyluyorlar.
Anadolu kulüplerinin en fazla muhtaç oldukları destek, bulundukları ilin belediyesinden ve bürokratlarından aldıkları destek. Bugün pek çok il ve ilçede bulunan ve belediyeler tarafından işletilen otoparkların gelirlerinin büyük kısmı o ilin veya ilçenin takımına kaynak oluşturmak için kullanılıyor.
Bir başka deyişle Anadolu kulüpleri yayın ve sponsorluk gelirleri dışında en büyük desteği bağlı bulundukları belediyeden alıyorlar.
Son yıllarda kulüplerimizin kullandığı tesisler ve stadyumların da büyük kısmı belediyeler tarafından yapılan tesisler.
Anadolu kulüplerinin kullandığı stadyumların çim bakımı, elektrik ve doğalgaz giderleri genelde o ilin belediyesi tarafından yapılıyor.
Belediyelerin, siyasetin bu anlamda kulüplere, futbola verdiği desteği hiç kimse inkâr edemez. Hangi partiden olursa olsun Türkiye’de pek çok belediye şehrinin takımına sahip çıkıyor. Futbola verilen desteğe futbolseverler olarak minnet ve şükran duymalıyız.
Buraya kadar her şey iyi ve güzel... Bir de futbolun siyaset ilişkisi sebebiyle yaşadığı sıkıntılar var. Belediyeler yasası çerçevesinde artık belediye başkanları kulüp başkanı olamıyorlar. Belediyeler, mülki idareler ve bürokratlar futbola çok büyük katkı sağlıyorlar dedik.
Bugün Türkiye’de hemen hemen her kulüp siyaset eliyle şekillendirilmeye çalışılıyor. Bu da futbol adına çok ciddi bir sıkıntı oluşturuyor.
Özellikle Anadolu kulüplerine destek olan belediyeler, bürokratlar yaptıkları yardım ve verdikleri destekten güç alarak kulüplerin sahibi gibi davranıyorlar.
Yönetim kurullarını şekillendiriyor, başkan seçip görevlendirme yapıyorlar. Bu sebeple kulüpler futbolu bilenlerden çok siyaset eliyle gelen yöneticiler tarafından idare ediliyorlar. Burada kulüplerimiz kaybederken, menajerler kazanıyor. İş bilmez teknik adamlar iş bulurken, siyasetin dışladığı teknik adamlar işsiz kalıyor.
Bu konuyu partizanlık anlamında değerlendirmek son derece yanlış olur, tüm partiler bu yanlışın içindeler. Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Konya, Adana, Karabük, Mersin, Eskişehir ne acı ki her yerde hemen hemen aynı hikâyeler yaşanıyor.
Futbola siyaset destek vermeli ama futbolu siyaset yönlendirmemeli.
Siyaset futbolu yönlendirmesin ki futbolu, futbolu bilenler yönlendirsin. Türkiye’de futbolu bilen var mı? O da ayrı tartışma konusu tabiki…
Bir daha yinelemekte fayda var, bu söylediklerimiz siyaset ve bürokratların hepsi için geçerli. Futbola destek veren siyasetçiler ve bürokratlar asla futbolun sahibi olmamalılar. Futbolun içine siyaset bulaşınca, birleştirici unsur olması gereken futbol ayrıştırıcı unsur oluyor.
Futbolun dili ortak olmalı.
Futbol her türlü ırkçılıktan, siyasetten uzak olmalı. Futbol sadece futbol değildir diyoruz, bırakalım futbol bazen futbol olarak kalsın.
Not: Müsait bir zamanda da Konyaspor ile siyaset bağlantısını değerlendirmeden geçmeyeceğiz.