“Endişelerimiz var!?“
15 Temmuz kanlı kalkışma hareketi, ülkenin yöneticileri, siyasetçileri ve duyarlı halk kitlelerinin kararlı karşı duruşu ile önlenebildiğini birlikte yaşadık ve gördük.
Devlet içinde yapılanma faaliyetlerini hissettirmeden yıllarca sürdüren FETÖ örgütünü söküp atabilmek için yapılan her türlü çalışmalar bütün hızı ile devam ediyor.
OHAL kapsamı ve rahatlığında, devletin bütün mekanizmaları ile sürdürülen “Temizlik Hareketi” halkımızın her kesimine “Endişelerimiz var!?” dedirtecek bir boyuta geldiğini söyleyebiliriz.
Endişelerin kaynağını, Cumhurbaşkanımızın tasnifi ile “İbadette olanlar” kesiminden, çocuklarına iyi bir eğitim aldırabilmek amacı ile dersane ve okullara ilgi gösterenler arasından tutuklananlar, meslekten açığa alınanlar ve meslekten ihraç edilenler.
Çevremizde 657 ye tabii olup, soruşturma yapılmadan ihraç edilenleri biliyoruz. Dolaylı/ dolaysız, yapıla gelen uygulamalar - haklı haksız - ülkemiz dahilinde bütün aile etkiledi, etkilemeye devam ediyor.
Devletimizin; kendisini koruma refleksi ile yaptığı mücadeleye hak vermemek mümkün değil. Devletin varlık ve bekasına, işleyişine karşı yapılan, yapılması dahi düşünülen, düşünülebilecek olan her türlü yıkıcı faaliyet ve çalışmalara asla göz yumulamaz, müsaade edilemez.
Ancak; devletin hukuk ilkeleri sınırları içinde kalması, hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirebilmesi, hakkımız olan bir beklenti olduğunu hatırlamada/ hatırlatmada yarar vardır.
Devleti ele geçirme çalışmalarının en yoğun görüldüğü kurumların başında adalet kurumları olduğuna göre, adaletin tecelli etmesinde karşılaşılabilecek sıkıntılardan, endişelereden dolayı, toplumda dillendirilen “Endişelerimiz var!?” serzenişine kulak vermek lazım.
OHAL kapsamında yapılan tasfiyeler, öyle görünüyor ki, OHAL sonrasında Türk Hukuk sistemi oldukça sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalacaktır.
Olağan dışı dönemlerde edindiğimiz tecrübelere dayanarak, yerli/yersiz ihbar furyasının da bütün hızı ile devam ettiğini, OHAL gereği bütün ihbarların kayıt altına alınıp gereğinin yapıldığını/yapılacağını biliyoruz.
Devlet; işte tam bu noktada “Devlet Şefkatini” vatandaşının her kesimine hissettirmek durumunda olmalıdır. Başbakanımız Binali Yıldırım’ın “İntikam duygusu ile hareket etmeyeceğiz.” ifadesi çok önemlidir. Bu önemli beyanın dikkate alınması, adalet için temel dayanak olacaktır.
Tasfiyeler yapılırken hukuk ve adalette yanılmayı azaltabilmek için, yerel kaynaklardan alınabilecek sağlam bilgilere ihtiyaç duyulmalıdır. Güvenilir kurum ve kuruluşların görüşleri önemsenmelidir.
Yerel alanlarda yapılan çalışma ve faaliyetleri, yerel güvenilir kaynaklardan öğrenmek için gereken çalışmaların yapılması gerekir. Sivil toplum kuruluşları, siyasi parti teşkilatları, dernekler, vakıflar, bu işlevin güvenilir kuruluşları olabilir mi? Bunun üzerinde de düşünülmesinde fayda vardır.
Vatan, Millet, Bayrak, Devlet için darbe karşısında olan her düşünceden insanımızın sesine kulak verilmeli, görüşü önemsenmelidir. Birlik olmak, beraber olmak, “BİR” olmak için “ORTAK AKIL” gücüne ulaşılmalıdır.
15 Temmuz sonrası bütün çıplaklığı ile gerçeği görüp pişman olanlara da devlet inanmak zorundadır. Bütün sadeliği ve iyi niyeti ile, hasbelkader yanlarında bulunmuş insanlarımızı ayrıştırmamız adaletin gereğidir.
Beyanlarından yola çıkarak, sorumluluk makamında olan görevlilerin “Hata yaptık” beyanlarına itibar ediliyorsa, sade ve masum vatandaşlarımızın ÇIĞLIĞINA devletimiz kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır.
Devletimizin varlığına, birliğine, devamlılığına, ülkemiz insanlarının beraberliğine halel getirebilecek her türlü faaliyet, hareket ve kalkışmasına bilerek omuz verenlere gereken cezanın verilmesi, “YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE” anlayışı ile izah etmek mümkün.
Ülkemizin hak ettiği huzura kavuşması, şahsımızın payına düşen her türlü işlevi yerine getirmek “Milli bir görev” bilinci ile olduğunu unutmayalım.