Edebiyatın köprü olmasını arzu ediyoruz

Yazar Elif Şafak, edebiyatın insanları birbirine yaklaştırdığını belirterek, "Edebiyatın bir köprü olmasını arzu ediyoruz" dedi.

Edebiyatın köprü olmasını arzu ediyoruz

Romancı-yazar Elif Şafak ile kitaplarını, Türkiye ile yurtdışında yazar olmayı, yazarların sosyal medya ile ilişkisini, Arap uyanışını ve aşkı konuştuk:

Soru: Araplar son yıllarda Türkler, Türklerin tarihi ve kültürüne ilişkin her şeyi merak ediyor. Arap dünyasında Elif Şafak tanınıyor ve seviliyor. Siz Arap dünyasını nasıl bilirsiniz? 

Şafak: "Arap dünyası dediğimizde ben böyle yekpare, tek renkli, tek sesli bir dünya algılamıyorum. Statik bir dünya algılamıyorum. Tam tersine devingen, hareketli, dinamik, çok renkli, hem ülkeden ülkeye değişen, hem kişiden kişiye değişen rengarenk bir dünya algılıyorum. Türkiye’de bizim İran kültürüyle ilişkilerimizde de böyle, Arap kültürüyle ilişkilerimiz için de böyle, çok kopuk büyüdük. Bilmeden büyüdük. Bir çoğumuz Fransız edebiyatını daha çok takip etti de mesela Necip Mahfuz okumadan büyüdük. Necip Mahfuz’un kitapları Türkçe'ye çok daha geç çevrildi. Daha birçok yazar sayabilirim ben size. Çevrilmeyen çok yazar var. Bir kopukluk var. Onun aşılmasını ümit ediyoruz. Edebiyat, insanları birbirine yaklaştırır. Edebiyatın bir köprü olmasını arzu ediyoruz."

"Demokrasiye herkesin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum"

Soru: "Arap dünyasında devrimler ve uyanış çağı başladı, siz evrensel bir sanatçı duyarlığıyla nasıl okuyorsunuz bu gelişmeleri?"

Şafak: “Ben demokrasiye herkesin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar boyunca şöyle bir algı vardı dünyada. Demokrasinin çok daha gelişmiş bir modeli batı için iyidir, daha az gelişmiş bir modeli de Ortadoğu için uygundur. İstikrar adına, denge adına zaman zaman demokrasiden vazgeçildi, taviz verildi. Bu bir yanlıştı. Demokrasiden taviz verilmemesi gerekiyordu. Demokrasi, çok seslilik, insan hakları, kadın hakları, özgür bir medya... Bunlara Arap dünyasının çok ihtiyacı var, tıpkı Türkiye’nin çok ihtiyacı olduğu gibi. Arap dünyasında gençlerin bence en temel istekleri özgür bireyler olmak. Aslında hepimizin istediği bu değil mi? Fransa’daki bir bireyden niye o kadar farklı olsun ki? Hep öyle bir algı var. Sanki oradaki gençler daha farklı, sanki oradaki kadınlar daha farklı... Öyle bir şey yok. Sonuçta hepimiz insanız, benzer şeylere hüzünleniyoruz, benzer şeylere seviniyoruz. Onun için ben insanlığın ortak noktalarına odaklanmayı tercih ediyorum ve bence o ortak noktalardan biri de özgürlük ihtiyacı ve özgürlük arayışıdır. Ama şundan endişe duyarım. Bir yandan toplumsal hareketlilikler yerini alırken maalesef çok fazla öfke patlamaları da oluyor ve her yeni gelen bir öncekinden intikam almaya çalışırsa o zaman şiddet şiddeti doğuruyor ve demokrasiye yol açılmıyor. Bu tür şiddet olaylarının, öfke patlamalarının yaşanmaması gerekiyor ki daha sakin bir şekilde Arap dünyasında tam demokrasiye geçiş sağlanabilsin. Bir de benim için ikinci çok önemli nokta kadınlar olmadan demokrasi olmaz."

Soru: Türk-Arap ilişkilerinin tarihi seyrini de dikkate alarak bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türklerle Arapların eşit ilişki kurmaya hazır olup olmadığı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Şafak: “Ben öncelikle Türkiye’de bir söylemin değiştiğini görmek istiyorum. Biz nasıl büyüdük mesela çocukluğumuzdan hatırlayalım. Benim kuşağım ve benden önceki kuşaklar... Hep böyle etrafımızın düşmanlarla çevrili olduğunu... Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız düşmanlarla çevrili. Kimse bizim iyiliğimizi istemiyor, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur söylemiyle büyüdük. Bu ciddi bir şekilde inanarak üretiliyordu ve Araplar da buna dahil ediliyordu. Araplar da Türkler’in iyiliğini istemezdi. Önyargılarla büyüdük. Bence Arap dünyasında da Türklere dair önyargılar var. Bu tek taraflı değil. Ben birçok Arap entelektüelinin de mesela yazılarını elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Zaman zaman oralarda bile önyargılara rastlayabiliyorum, çok daha aydın kesim içinde. Önce bir önyargılarımızdan arınmamız lazım.

Türkiye’de şöyle bir hata da yapılıyor. Biz kendimizi örnek olarak göstermek istiyoruz. Biz Arap dünyasına örnek olalım!.. Burada bir kibir var bence. Onu dememize gerek yok ki. Biz zaten demokrasimizi güzel bir şekilde yaşarsak bunun etrafımıza da yansıması olacaktır. Ama Mısır kendi demokrasisini içerden inşa edecek, Tunus kendi demokrasisini içeriden inşa edecek, her ülke kendi dinamikleriyle inşa edecek. Dışarıdan örnek olmaya çalışmak genelde ters tepki yaratır. Bunu kendimizden biliyoruz. Hepimiz aslında duygusal insanlarız. Bu coğrafyanın insanları duygusal insanlardır. Bu bir yanıyla çok güzel, sıcakkanlı insanlarız. Bence Araplar da öyle, Türkler de öyle, Kürtler de öyle, İranlılar da öyle... Bir yanıyla da çabuk alınıyoruz, çabuk parlıyoruz.”