Dil ve konuşma bozuklukları çocuğun okul hayatını olumsuz etkiliyor
Ebeveynler dil ve konuşma sorununa nasıl yaklaşmalı?
Ebeveynler dil ve konuşma sorununa nasıl yaklaşmalı?
Her yaştan insanda dil veya konuşma bozukluklarına rastlanabiliyor. Çocuklarda en sık karşılaşılan dil bozukluğunun gecikmiş dil ve konuşma, özgül dil bozukluğu ve ikincil dil bozukluğu olduğunu belirten Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, konuşma sesi bozukluğu ve akıcılık bozukluğunun da sıkça görülen konuşma bozuklukları olduğunu ifade ediyor. Dündar, dil ve konuşma bozukluklarının çocuğun yaşamını akademik, sosyal ve psikolojik açıdan olumsuz etkileyebildiğini vurgulayarak tedavisi için zaman kaybedilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Hazel Ezgi Dündar ebeveynlere destekleyici olmalarını, çocuğu devamlı olarak uyararak ya da zorlayarak bu sorunu çözmesini sağlamaya çalışmamalarını tavsiye ediyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, dil ve konuşma bozukluklarının çocukların okul başarısı ile ilişkisi hakkında değerlendirmelerde bulundu, ebeveynlere tavsiyelerini paylaştı.
Her yaşta konuşma bozukluğu olabiliyor
Duygu, düşünce ve isteklerin dil aracı olarak kullanılarak diğer insanlara aktarılabildiğini ifade eden Hazel Ezgi Dündar, sözlerine şöyle devam etti:
“İletişim esnasında dili nasıl ürettiğimiz ise konuşma olarak tanımlanabilir. Her yaştan insanda dil ve / veya konuşma bozukluklarına rastlanılabilir. Ana başlıklar şeklinde sıralamak gerekirse dil ve konuşma bozuklukları; konuşma sesi bozuklukları, gecikmiş dil ve konuşma, özgül dil bozukluğu, başka bir tanı ile ilişkili olarak ortaya çıkan dil bozukluğu, hızlı-bozuk konuşma ve kekemelik şeklindeki akıcılık bozuklukları, afazi, dizartri ve apraksi gibi motor konuşma bozuklukları, ses bozuklukları, dudak-damak yarıklığına bağlı konuşma bozukluğu, travmatik beyin hasarına bağlı dil ve konuşma bozukluğu, yutma bozuklukları, işitme kaybına bağlı dil ve konuşma sorunları şeklinde sıralanabilir.”
Akademik, sosyal ve psikolojik açıdan etkiliyor
Çocuklarda en sık karşılaşılan dil bozukluklarının gecikmiş dil ve konuşma, özgül dil bozukluğu ve ikincil dil bozukluğu olduğunu belirten Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, “En sık rastlanan konuşma bozuklukları ise konuşma sesi bozukluğu, akıcılık bozukluğu ve motor konuşma bozukluklarıdır. Fark edilen bir dil ve konuşma bozukluğuna rağmen zaman kaybedildiği sürede çocuğun yaşıtlarıyla arasındaki makas giderek açılabilir. Dil ve konuşma becerileriyle ilişkili başka becerileri de örneğin okuma-yazma gibi akranlarından zor ya da geç öğrenmesine neden olabilir. Bu süreçte çocuğun yaşayacağı söylediğinin anlaşılmaması, çevresindeki insanlarla istediği düzeyde iletişim kuramaması gibi olumsuz deneyimler iletişimden uzaklaşıp konuşmaktan kaçınmasına sebep olabilir. Tüm bunlar çocuğun yaşamını akademik, sosyal ve psikolojik açıdan olumsuz etkileyebilir.” uyarısında bulundu.
Derslere ilgi azalabiliyor
Bahsi geçen pek çok dil ve konuşma bozukluğu kendi içinde özgünken bireyden bireye dereceleri ve seyirlerinin farklı ilerleyebildiğini ifade eden Hazel Ezgi Dündar, “Dolayısıyla her durumda akademik başarıya etkileri de farklı olacaktır. Hem dil gelişim anlamında akranlarıyla aynı düzeye gelemeyen çocuk, okul becerilerini var olan becerilerinin üstüne inşa etmekte zorlanacak hem de bunun sonucunda okul ortamına ve derslere ilgi göstermeme, sosyal ilişkilerden ve iletişimden kaçınma, hissettiği yetersizlik hissi nedeniyle duygularını yönetmekte zorlanması sonucunda olumsuz davranışlar gösterme, sınıf ortamında performans göstermekten kaçınma, fazla öfkeli ya da fazla içedönük olma gibi zarar verici başka durumlara karşı da risk taşıyor olacaktır.” dedi.
Ebeveynler destekleyici davranmalı
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, çocuğun ebeveynler tarafından her gelişim aşamasında ve alanında dikkatli bir şekilde gözlemlemesinin çok önemli olduğunu vurguladı ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Ebeveynler eğer bu süreçte dil ve konuşma anlamında çocuklarının akranlarıyla aynı şekilde ilerlemediğini fark ederlerse bu konuda destekleyici davranmalı ve devamlı olarak uyararak ya da zorlayarak çocuğun bu sorunu çözmesini sağlamaya çalışmamalıdırlar. Çünkü bu noktada çocuk zaten dil ve konuşma bozukluğu ile nasıl baş edebileceğinin ve neden uyarıldığının farkında olamayacağı için bu durum hem çocuk ebeveyn ilişkisi hem de çocuğun psikolojik durumunu olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle zamanla, uyararak ya da konunun uzmanı olmayanların önerileri ile durumun iyiye gitmesini beklemek pek çok olumsuz yaşantıya ve bunların da akademik başarıya etkisine zemin hazırlayabilir. Bu ve benzer birçok sebepten dolayı fark edilen bir dil ve konuşma bozukluğu var ise bir dil ve konuşma terapistine başvurularak bu olumsuz durumların tamamından korunabilmek adına çözüme doğru adım atmak çocuklar için çok önemlidir.”