Deprem sonrası psikolojik normalleşme mümkün mü?

Deprem gibi doğal afetler başta olmak üzere travmatik olaylar sonrası normalleşmenin önemini vurgulayan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişinin problem çözme becerisi kazanmasının önemine dikkat çekiyor.

Deprem sonrası psikolojik normalleşme mümkün mü?

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, deprem sonrası normalleşmenin önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Deprem gibi doğal afetler sonrası en önemli noktanın temel ihtiyaçların karşılanması olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Öncelikle yemek, içmek ve barınma gibi temel ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Temel ihtiyaçlarının karşılanmasından sonra bu travma sonrası iyileşme, normale dönüş daha kolay oluyor. Bu nedenle temel ihtiyaçlar karşılandıysa travma sonrası iyileşmeyi ve normale dönüşü konuşmak gerekiyor.” dedi.

Afet yönetimi planlaması yapılmalıdır

Afet öncesinde ve sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili bir afet yönetimi planlamasının yapılmasının önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Afetlerle ilgili literatürlerde afet yönetimi, afet öncesinde, afet sırasında ve sonrasında yapılması gerekenlere ilişkin planlar bulunmaktadır. İlgili kurumlar tarafından bu planlamaların yapılması ve sonrasında da aşama aşama bu planların hayata geçirilmesi önemlidir. Bu plana göre, afet müdahale planı, afetten sonra ikinci aşamada iyileştirme planı, üçüncü aşamada ise yeniden inşa planı olması gerekir.” dedi.

Dersler çıkarılması gerektiğini gördük

Tüm ülkeyi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası ortaya çıkan sonuçla ilgili gerekli dersler çıkarılması gerektiğini de vurgulayan Tarhan, “Bütün bunları gördük, birtakım dersler çıkarmamız gerekiyor. Deprem öncesinde bir standart, bir politika oluşturulması gerekir. Bununla ilgili eksiklikler tamamlanmalı. Eksikliklerin düzeltileceği ile ilgili bir güven olursa kişilerin afetten sonra kendilerini toparlamaları kolay oluyor. Bu felaketten sonra günübirlik, ani karar verme, bize bir şey olmaz duygusunu ve bu kültürümüzü gözden geçirmemiz gerekiyor.” dedi.

Özellikle beklenen İstanbul depremi için sadece yöneticilere değil, topluma da görevler düştüğünü kaydeden Tarhan, “Kurumlar tarafından öncelikli olarak plan yapılması, bu planın açıklanması insanlarda temel güven duygusunu oluşturuyor. Bu planın uygulaması için toplumun kabul etmesi gerekiyor. Toplumun da bu konuda geri bildirim vermesi gerekiyor. Sadece yöneticilerden de beklemeyelim, hepimiz bu konuda duyarlı olmamız lazım.” dedi.

Herkesin başa çıkma yöntemi farklılık gösteriyor

Afetler, travmatik ve şok yaşantılardan sonra kişilik yapısına göre, kültürel değerlere göre, yerel kültüre göre herkesin bir başa çıkma yöntemi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Batı toplumlarında, özellikle ABD’de bu savaş travması ile gelen gaziler arasında en çok travma sonrası gelen vakalar alkol bağımlısı oluyorlar. Yani bu askerler arasında üçte bir oranında alkol bağımlığı geliştirildiği görülüyor yani alkol kullanımı başa çıkma yöntemi olarak kullanılıyor. Bizde bu o kadar yaygın değil. Diğer başa çıkma yöntemi ise kaçınma davranışı. Yani depremle ilgili konuları hiç konuşmama, hiç bu konulara girmeme yani bir nevi görmezden gelme. Bu da gerçekçi değil. Önüne çıktığı zaman, aklına geldiği zaman ya da çocuğu sorduğu zaman hayatın gerçeklerinden kaçınma davranışı da çok sağlıklı değil.” dedi.

Üçüncü başa çıkma yöntemi zihinsel sığınak…

Üçüncü başa çıkma yönteminin üçüncü nesil psikoterapiler olduğunu belirten Tarhan, bunun toplumumuzda da çok yaygın olan dini başa çıkma yöntemi olduğunu söyledi. Doğal afetler gibi insanın kontrol edemediği, gücünün yetmediği durumlarda kişinin inançlara ve yüksek değerlere sığındığını kaydeden Tarhan, “Üçüncü kuşak psikoterapilerin 12 adımı var. Bunlardan biri de kişinin kontrol edemeyeceği, değiştiremeyeceği durumlarda yüksek bir güce, yüksek bir iradeye sığınması. Yani zihinsel sığınağının olması… Bir olay yaşamıştır. Bu sadece deprem gibi bir afet değil, trafik kazası gibi beklenmeyen olaylarda da müthiş bir öfke ve intikam duygusu oluşuyor. O kin, öfke, intikam duygusu ömür boyu taşınacak bir şey değil. Kişinin bunu kabullenip yönetmesi gerekiyor. ‘Benim bunu yaşamam gerekiyormuş, demek ki hayat çizgimde bu önüme çıkacakmış’ tarzında kabullenip bunu nasıl yöneteceğine odaklanması lazım. Yani kişinin en kötü senaryoya hazırlık yapması ve en iyi senaryoyu beklemesi gerekiyor. Mindfulness bunu öneriyor: En kötü senaryoya göre tedbirini al, hazırlığını yap ama en iyi senaryoyu bekle. Aynı şey bir daha önüme çıkarsa ne yapacağına dair zihinsel planın, senaryon olsun. Ondan sonra iyiyi bekle kötü senaryoyu bekleme. Tedbirini al, kışa hazırlan, yazı bekle tarzında… Bunlar Anadolu irfanının çok güzel öğretileridir. Mindfulness’ta kişiye bununla ilgili teknikleri öğretiliyor.” dedi.

Problem çözme becerisi kazanılmalı…

Kişinin problem çözme becerisi kazanmasının önemini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Önce problemi tanımlamak önemli, tanımladıktan sonra ikinci olarak muhtemel çözüm yolları belirlemek. Sonrasında karar vermek ve o çözüm yolunda ilerlemek gerekiyor. Tekrar tekrar başa dönmemek lazım. Kişi bunu yaptığı zaman ne oluyor? Problem çözme becerisi oluyor. Herhangi bir hayat olayında, travmada, şok yaşantıda, sınavda zayıf aldığı zaman gerçekten uygulanabilecek bir şey bu… Mahvoldum, öldüm, bittim demek yerine… Zaten acılar, zorluklar, sıkıntılar büyümenin bir parçasıdır. Bunların sonunda zaten büyüme ortaya çıkıyor. Onun için burada en kötü düşman karamsar olmaktır.” dedi.

Geleceğe odaklanmak gerekiyor

Travma gibi durumlarda karamsar olunmamasını, mutlaka ders çıkarılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tür olaylarda ‘Neden?’ demek yerine ‘Bundan sonra ne yapmalıyım? Tekrar aynı şey olmaması için ne yapmalıyım? Hayatta kalanlarla, sevdiklerimle beraber nasıl bir yol çizmeliyim?’ diye düşünüp bunlara odaklanmak gerekiyor. Kişinin kötü senaryoya karşı tedbirini alıp iyi senaryo yazması, o yönde ilerlemesi ve kendine hedef koyması lazım. Aksi halde 60 dakikanın 50 dakikası bunu düşünmekle geçer. Buna hiçbir sinir sistemi ve hiçbir ruh uzun süre dayanmaz.”dedi.

Bu zor dönemi de aşacağız

Deprem sonrası dönemin mutlaka hayatın en zor dönemlerinden biri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu hayatımızın zor bir dönemi. İnsan hayatında nasıl sonbahar, kış, ilkbahar, yaz varsa insan hayatında da böyle dönemler vardır. Bu zor dönemi bir şekilde aşacağız. Nasıl kışa girerken hazırlık yapıyoruz ve kışı rahat aşıyoruz. Bu dönemleri de böyle aşacağız ama hazırlık gerekiyor. Kış gelirken hazırlık yapmaz ve önlemini almazsan nasıl ki zorluk çekersin hayatta da böyledir. Bu hayatta da böyle zor dönemler vardır. Bu dönemleri bir şekilde aşabilmek gerekiyor.”dedi.

İyileşme döneminde sosyal destek çok önemli

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda ümit ve güven duygusunun yüksek tutulması halinde toparlamanın kolayca olacağını belirterek yetişkinlerde de travma sonrası iyileşme dönemi olduğunu, bu iyileşme döneminde sosyal desteğin çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.