Çığ gibi büyüyen hastalık... Bu besinlere dikkat!
Günümüzde birçok hastalık insanları etkisi altına almış durumda. Bunların başında kanser geliyor. Tedavi süreci oldukça zorlu geçen bu hastalık erken teşhisle birlikte vücuda en az zararla atlatılabilir. Kanserle verilen mücadelede erken tanı büyük önem taşıyor.
Kanserin git gide çeşitlenmesi insanları korkuyla baş başa bırakıyor. En önemli sağlık sorunlarından olan kanserin akciğer, karaciğer, mide, böbrek, göz, cilt, pankreas, bağırsak(kolon) gibi türleri var. Taramalarla tespit edilen kanserle birlikte kişiye psikolojik destek de gerekiyor. Tedavi sürecindeki ortam da oldukça önem taşıyor.
Tüm Türkiye’yi yakından ilgilendiren bu durum hakkında Konya Büyükşehir hastanesinde görev yapan Op. Dr. Yılmaz Polat, Yeni Haber'e özel açıklamalarda bulundu.
Op. Dr. Polat, “Kanser vücuttaki normal dokularda bulunan hücrelerin anormal bir çoğalmayla kontrol dışı büyümesi. Hücre yapısının dışına taşarak anormal hücre haline gelmesi ve lenf ve kan yoluyla yayılıp hastanın hayatının sona erdiren kötü huylu tümörlerdir. Günümüzde en sık görülen kanserler erkeklerde akciğer kanseri, prostat, kalın bağırsak ve mide kanserleri çok yoğun şekilde. Kadınlarda ilk sırada göğüs kanseri sonrasında tiroit kanseri. Kalın bağırsak ve mide kanserleri üçüncü sırada. Türkiye’de hem erkeklerde hem de kadınlarda kalın bağırsak kanserleri ve sindirim sistemi kanserleri oldukça yoğun bir sayıya ulaşıyor." ifadelerini kullandı.
Erken teşhisle her şey mümkün
Op. Dr. Polat, “Çok yaygın olan bu tür kanserlerde hastalarda halsizlik, iştahsızlık şikayeti oluyor. Bu şikayetler bir sürü hastalıkta da olduğu için erken teşhis konulamıyor. Mide kanserinden bahsedersek yemek borusuna yakınsa hastada yutma zorluğu oluyor, midenin çıkışına yakın bir tümör varsa büyüyüp mide çıkışını tıkadığı zaman bulantı kusmalar başlıyor, tümör büyüyüp kanadığı zaman hasta doktora başvuruyor. Bunlar beklenildiği zaman teşhise geç kalınıyor, erken teşhis bu yüzden çok önemli. Mide kanseri en sık Japonya’da görülüyor ama sonuçları çok iyi. Oradaki hastalar ameliyattan sonra daha çok yaşıyorlar çünkü çoğu kansere erken teşhis konuluyor. Biz özellikle 40-50 yaşın üstündeki hastalara daha öncekinden farklı olarak ciddi bir iştahsızlık, kilo kaybı varsa, eski bir sindirim düzeni yoksa çok vakit geçirmeden sağlık kurumuna başvurmalarını öneriyoruz." dedi.
Op. Dr. Polat, “Erken teşhiste endoskopi çok kıymetli bir yöntem. Hasta uyutularak çok hafif bir anestezi verilerek dört beş dakikalık bir işlemle midede bir problem var mı. Varsa nasıl bir problem iyi huylu bir tümör mü var, yoksa hastanın hayatını tehdit eden bir kanser dokusu mu var o şekilde tanı koymak mümkün. Erken tanının şöyle bir avantajı var; Eğer tümörü çok erken yakalarsanız ameliyatsız tedavi yöntemleri var. Endoskopik tedavi çok kolay ve konforlu bunun içinse tümörün 2 cm’nin altında olması, mide katmanlarından sadece iç katmanı tutması lazım ki endoskopik müdahale yapabilelim. İleri evredeyse laparoskopik yöntemler daha ileri düzeydeyse kemoterapi, radyoterapi veya daha geniş çaplı ameliyat gerekecek. Tedavi süreci hastanın evresiyle ilgili, eğer erken bir teşhis konulduysa hem kalın bağırsak tümörleri hem de mide tümörleri için endoskopik tedavi mümkün. Ama bu aşamayı kaçırdıysak bile kapalı ameliyatla bu sorunu çözmek mümkün. Kanser biraz daha ilerlemişse ameliyat öncesinde veya sonrasında kemoterapi dediğimiz ilaç tedavisi, halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen radyoterapiye ihtiyaç oluyor. Bunlarla hastanın yaşam süresini uzatmak mümkün." diyerek kanserin erken teşhisle tedavisinin daha kolay olduğunun altını çizdi.
Psikolojik destek şart
Polat, “En önemli şeylerden bir tanesi de psikolojik destek. Toplum olarak duygusal bir toplumuz, özellikle zor zamanlarda sevdiğimiz insanların, yakınlarımızın desteğine çok ihtiyacımız var. Böyle olduğunda bağışıklık sistemi daha da güçleniyor ve kanserle savaşmak daha kolay oluyor. O nedenle özellikle yakın çevrenin desteği, sevdiği arkadaşları da olabilir illa ailesinden olması da şart değil. Onların desteği, zor süreçte hastanın yanında olması çok ciddi şekilde hastanın yaşam süresini uzatıyor. Ameliyat sonrasında bağışıklık sistemi düşmüş, tedavisi devam eden kişilerin çok ziyaretçi kabul etmeleri solunum yoluyla bulaşan hastalıklar konusunda bir risk faktörü olabilir. Ama ameliyat sonrası o kısa süreci atlattıktan sonra kesinlikle hastalara normal hayatlarına devam etmesini, toplumla iç içe yaşamasını ve hayattan kopmamasını öneriyoruz. Psikolojik olarak hayattan bir kopuş olursa onu tedavi etmek daha zor çünkü cerrahi olarak neler yapılacağı dışında hastaların duygusal, psikolojik açıdan çok ciddi desteğe ihtiyacı var. Günümüzde kanserle mücadelede yeni araştırmalar söz konusu. Genetik risk faktörleri varsa kanser oluşmadan tespiti mümkün. Endoskopik tedavi dediğimiz ameliyatsız tedavi yöntemleri var. Kapalı ameliyatla bazı tedavi yöntemleri de mümkün. Özellikle kalın bağırsağın son kısmında oluşan kanserlerde ışın tedavisi çok etkili. Son yayınlar ışın tedavisiyle ameliyatların sonuçlarının nerdeyse aynı olduğunu gösteriyor. O yüzden teknolojik açıdan özellikle kansere erken yakalanmışsa gerçekten işimiz kolay. Ama gecikmiş vakalarda teknolojik çağda olmamıza rağmen işimiz zorlaşıyor. Bu yüzden erken teşhis çok büyük önem taşıyor." diyerek psikolojik desteğe ve teşhisin önemine dikkat çekti.
Yağlı besinler kansere yol açıyor!
Polat, “Mide kanserlerinin çoğu 50-60 yaş aralığında görülüyor, kalın bağırsak kanseri de yüzde 90’ı 50 yaşın üzerinde görülüyor. 50 yaşın altında kalın bağırsak kanseri oranı düşük, tabi bu 50 yaşın altındaki insanlar kanser olmaz anlamına gelmiyor. Türkiye’de de kalın bağırsak kanseriyle ilgili tarama testleri yapılıyor bunlar 50 yaşından sonra gizli kan dediğimiz sizin farkında olmadığınız ancak özel testlerde çıkan gizli bir kanamanız var mı yok mu ona bakılıyor ve on yılda bir de kolonoskopi yapılıyor. Eğer gizli kan pozitifse bir araştırma yapılması gerekiyor. Kolonoskopiyi üç gün bağırsak diyeti yaptıktan, hastanın kalın bağırsağını temizledikten sonra hastayı uyutarak tüm kalın bağırsağını inceliyoruz. Bunun sonucunda cerrahiye gerek var mı erken evre mi kontrol ediyoruz.
Kalın bağırsak kanserleri genelde şişman kişilerde, yağlı gıdaları çok tüketenlerde, sigara ve alkol alanlarda çok yüksek. Konya kilo açısından Türkiye ortalamasının üzerinde, yağlı beslenmeyi de çok seviyoruz özellikle etliekmek toplumun favorisi. Böyle olunca kalın bağırsak kanseri riski gerçekten yüksek oluyor. Ne yazık ki bu hemoroid hastalığıyla çok karıştırılıyor. Kanser belirti verdiğinde hastalar basit bir hemoroid diyerek geçiştiriyor. Kanser çoktan karaciğere, akciğere yayılmış oluyor. Hem hastanın işi zorlaşıyor hem de ekip olarak cerrahların işi zorlaşıyor. Bu yüzden kişiler sindirim sistemlerinde daha önce olmayan değişiklikler, rahatsızlıklar varsa, kendini daha halsiz, yorgun bitkin hissediyorsa, şişkinlik oluyorsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurup gerekli testleri yaptırmaları gerekli. Artık teknoloji çağındayız hastalıklardan korkmaya gerek yok ama bu sadece erken tanı koyulursa, erken tanı çok önemli. Konya’da çok fazla sağlık kuruluşu var, alternatif fazla, doktora ulaşımda çok kolay o yüzden çok gecikmeden hastalık da ilerlemeden en ufak bir şikayette kafasına takılan bir soru işareti olduğunda bir hastaneye başvurup tanı için gerekli testleri yaptırması şart. “diye önerilerde bulundu.