Cephelerde deklanşöre basmakla geçen bir ömür: Ergin Konuksever
Türkiye'nin ilk savaş muhabirlerinden olan ve birçok savaş bölgesinde defalarca ölümle burun buruna gelen 85 yaşındaki Ergin Konuksever, mesleği tercih edenlerin riski başından kabul etmeleri ve işlerini severek cesurca yapmaları gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin ilk savaş muhabirlerinden olan ve bugüne kadar birçok savaş bölgesinde defalarca ölümle burun buruna gelen 85 yaşındaki Ergin Konuksever, bu mesleği tercih edenlerin riski başından kabul etmeleri ve işlerini severek, cesurca yapmaları gerektiğini söyledi.
Evinin kapılarını AA'ya açan Konuksever, gazeteciliğe 1956 yılında şair Orhan Veli Kanık'ın kardeşi gazeteci Adnan Veli Kanık'ın teşvikiyle Vatan gazetesinde başladığını, ilk haberinin de Orhan Veli’nin anma töreni olduğunu anlattı.
Askerliğini Kilis'in Suriye sınırında süvari birliğinde yaptığını ifade eden Konuksever, kaçakçılarla sıcak çatışmalar yaşadıklarını ve cephede sakınmadan hep ön saflarda yer aldığını dile getirdi.
Konuksever, askerliğini 1959'da tamamladığını ve sonrasında gençlik olayları ile 27 Mayıs darbe sürecini yaşadıklarını belirterek, yurt dışı deneyimlerinin ise Filistin’de El Fetih Hareketi ve Arap-İsrail Savaşı sırasında olduğunu söyledi.
İran-Irak Savaşı, Birinci ve İkinci Körfez Savaşı'nı da sahada fotoğraflayan Konuksever, Kıbrıs Barış Harekatı'nı da yakından takip ettiğini anlattı.
Konuksever, gazeteciler Adem Yavuz ve Cengiz Kapkın ile 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı takip etmek için gittikleri adada, çektikleri fotoğraflara ait filmleri İstanbul'a yetiştirmek isterken Rumların minibüslerine ateş açması sonucu vurularak yaralandığını kaydetti.
- "Kumaş yırtılması gibi bir ses duydum fakat vurulduğumun farkında değildim"
Vurulmasının ardından ateşin kesildiğini ve bir Rum askerinin kendisini ve arkadaşlarını çağırdığını belirten Konuksever, şöyle konuştu:
"Fotoğraf makinelerim ve filmlerime el koydular. Ben kumaş yırtılması gibi bir ses duydum fakat vurulduğumun farkında değildim. Kurşun omzumdan çıkmıştı. Bir havlu getirerek Cengiz Kapkın'a verdiler, omzuma bastırması için. Cengiz havluyu bastırıp geri çektiğinde kıpkırmızı olmuştu. Vurulduğumu o zaman anladım. Bizi 5-6 saat oyaladıktan sonra zırhlı bir askeri araçla hastaneye götürdüler. Beni tekerlekli sedyeye aldılar. Adem ve Cengiz’de hiçbir şey yoktu. Hastanenin bir personeli ‘Türk gelmiş, Türk gelmiş’ diye bağırınca sedyenin başına toplanıp beni yumruklamaya başladılar. Daha sonra doktor olduğunu öğrendiğim orta yaşlı biri gelerek beni yumruklayanları kovaladı."
Doktorun, ettiği "Hipokrat Yemini" gereği kendisini koruyacağını söylediğini aktaran Konuksever, sonrasında ameliyat olduğunu kaydetti.
Ameliyat sonrası Adem Yavuz'un yanına getirildiğini dile getiren Konuksever, şöyle devam etti:
"Adem'i görünce şaşırdım çünkü ona bir şey olmamıştı. 10 gün konuşmadı. 10 gün sonra 'Abi kaçalım, bizi öldürecekler. Seni ameliyata götürdükleri zaman beni hastane bahçesinde karnımdan vurdular' dedi. Hiç unutmam sabahlara kadar su diye inledi. Rum doktor onu kurtarmak için 5 kez ameliyat etmişti. Bir Kızılhaç teşkilatı gelip bizi buldu. Adem’le helalleştik ve onu alıp götürdüler. Sonradan öğrendim ki Türk kesimine götürmüşler. Oradan uçakla Adana'ya sevk etmişler ama maalesef kurtarılamadı."
Harekatın üzerinden 35 yıl geçtikten sonra Kıbrıs'a gittiğinde Rum doktor Andreas Demetriades'i bulup görüştüğünü dile getiren Konuksever, sonrasında da telefonla konuştuklarını kaydetti.
- 40 yıl sonra sahibine ulaşan mektup
Kıbrıs'ta yanına gelen bir Rum askerinin, iki kardeşinin Türkiye'de esir olduğunu söyleyip onlara iletmesi için kendisine bir mektup verdiğini ifade eden Konuksever, o sırada kendilerini fark eden Yunan alay komutanının mektuba el koyduğunu söyledi.
Askerin yeni bir mektup daha yazarak kendisine teslim ettiğini aktaran Konuksever, "Türkiye'ye geldiğim zaman Yunan askerlerin hepsinin Adana’da bir hapishaneye götürüldüğünü öğrendim. Onun için mektup bende kaldı. Aradan 40 yıl geçtikten sonra Kıbrıs harbi ile ilgili kitap yazan Rum bir gazeteci bana geldi. Gazeteci kızdan, Rum kesimindeki aileyi bularak mektubu vermesini istedim. '40 yıl sonra sahibine ulaşan mektup' diye senaryolaştırmış ve mektubu da sahiplerine ulaştırmış."
- "Gazeteciler zor şartlar altında görev yapıyor"
Bugün dünyanın birçok çatışma ve savaş bölgesinde gazetecilerin zor şartlar altında görev yaptığını anlatan Konuksever, genç meslektaşlarına şu tavsiyelerde bulundu:
"Maalesef bu işin doğasında ölmek de var. 'Aman ölürüm' diye sakınır, kendini kollamaya çalışırsan bir iş yapamazsın. Ben bugüne kadar kendimi hiç kollamadım. Kıbrıs Barış Harekatı'nın ikinci safhasında askerlerin tankına binip gittim. Biraz manyaktım, üstümüze ateş de geliyor ama hiçbir şeye aldırmadan gittik. Biraz süratli gittiğimiz için birlikten kopup Lefkoşa'ya kadar girmişiz. O savaş bölgelerinde hiçbir zaman korkmadım. Eğer bu işi tercih ediyorsanız, riski başından kabul edeceksiniz. Şimdi görüyorum, otel odasının camından fotoğraf çekiyorlar. Yapmayın o kadar da yahu! Ben şimdi keşke oralarda olsaydım diyorum. Bu meslek severek yapılacak bir iş. Cesur olmalılar ve korkmadan işlerini yapmalılar."
Kaynak: