Cemaat, toplumu neden gözetliyor?

Bu toplum 17 Aralık tarihinde bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kalmanın yanısıra, bir dini cemaat tarafından nasıl gözlendiğini, izlendiğini ve dinlendiğini gördü...

Cemaat, toplumu neden gözetliyor?

RAMAZAN AKKIR - SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

17 Aralık'tan bu yana ortaya çıkan ses ve görüntü kayıtları, montajlanmış kasetler ve CD'ler 'gerçekte' ne anlam ifade ediyor? Siyaseti tasfiye etmeyi amaçlayan, bu toplumsal mühendisliğin felsefi bir arka planı var mı? Kendini 'hizmet hareketi' olarak tanımlayan bir dini hareket, neden tüm toplumu gözetleyen ve kuşatan bir yapıya dönüştü? Kendisini şakirt olarak tanımlayan bir polis veya savcı, nasıl topluma yabancılaşır ve kendi toplumunu gözetleyen bir 'aygıt'a dönüşür?

Tüm bu soruların cevabı, mimar ve düşünür Jeremy Bentham'ın hapishane modeli olarak tasarladığı ve adına 'Panopticon' dediği mekanizmada saklı. Fransız düşünür Michel Foucault, 'Hapishanenin Doğuşu: Gözetim ve Ceza' adlı başyapıtında Bentham'ın bu modelini detaylıca anlatır. Üstada göre, 'Bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli' olarak tasarlanan panopticon, gözetim ve denetim vasıtasıyla kendi iktidarını inşa eden bir aygıtın adıdır.

CEMAAT, 'BİG BROTHER' GİBİ

Bentham'ın, disipline edici bir aygıt olarak tasarladığı panopticon, 'normal'in dışına itilmiş bireyleri, sosyal durumları ve toplumsal ilişkileri 'ıslah' etmeyi amaçlar. Bu tasarım, bireyin uzun süreli gözetim altında tutulabilmesini ve 'suça meyilli' taraflarının göz hapsiyle ahlaklı ve verimli olana dönüştürülmesini amaçlayan bir mühendislik olayıdır.

Panopticon'un bir diğer özelliği de, mahkûmların hareketlerini, davranış biçimlerini ve hatta düşüncelerini kontrol altına alan, neredeyse, 'tanrısal' bir sistem olmasıdır. Çünkü panopticon hapishanesi, iç içe geçmiş halkalardan oluşan bir binadır ve tam ortasında bir gözetleme kulesi bulunur. Mahkûmların hücreleri, bu gözetleme kulesinden rahatlıkla görülebilecek şekilde tasarlanmıştır. Öyle ki, mahkûmun gölgesi bile rahatlıkla kuleden görülebilir. Sürekli gözetim ve denetim altında olduğunu bilen mahkûmun haleti ruhiyesini düşünün. Mahkûm, zamanla kendisini kuledeki gardiyanın gözüyle görmeye ve o gözün beklentileri karşılamaya çalışan bir ferde dönüştürür. Artık, kulede bir gardiyan olup olmamasının pek bir anlamı yoktur. Çünkü mahkûm hapishanenin gözünü, otoritenin bakışını içselleştirmiş ve bu durum sıradanlaşmaya başlamıştır.

TÜM TOPLUM BASKI ALTINDA

Foucault'a göre, kamusal alanda yer alan bireyler ve düşünceleri; görünmeyen ancak her an hissedilen bir gözetim baskısı altındadır. Artık, denetimin sağlanabilmesi için zora dayalı şiddet ve demir parmaklıklara gerek kalmamıştır; gözetim, kendi başına bir iktidar kaynağına dönüşmüştür. İnsanlar hakkında veri toplayan ve insanları denetleyen gözetim, iktidarın kendisi olmuştur; toplumun ve siyasetin her yerindedir. Kısacası, gözetim; denetim ve kontrolün aracına dönüşmüştür.

Bentham'ın meşhur panoptikonu ile hayatımızın hemen her alanında karşı karşıyayız. Hayli gelişen gözetleme teknolojisi sayesinde, mahremiyetimiz ölüyor. 'Panoptik kâbus' yani 'hiçbir zaman yalnız değilim' düşüncesi hayatımızın her yerinde... Hayatımızın her ayrıntısı hiç olmadığı kadar çok yakından izleniyor, kaydediliyor, saklanıyor… Gözetim, modern hayata uyum sağlayarak, erişemediği hiçbir alan bırakmamak üzere yayılıyor. Kısacası, gözetim mekanizması, insanları sürekli gözetleyen, baskı ve denetim altında tutan aygıt. Tıpkı, George Orwell'in 'Big Brother'ı gibi…

Bir çeşit iktidar laboratuarı gibi işleyen panopticon, gözlem mekanizmaları sayesinde insanların tutumları üzerinde daha etkin olabilmektedir. Foucault'un son derece çarpıcı bir biçimde ortaya koyduğu, 'bir veya daha çok kişinin iletişim ya da eylemin sistematik olarak araştırılması ya da izlenmesi' olan gözetim gerçeği, son dönemde iyice anlam kazanmış ve kendisini fazlasıyla fark ettirmiştir.

ASIL TEHLİKE, TOPLUMU GÖZ HAPSİNDE TUTMAK

Tüm bunları şunun için anlatıyorum; 17 Aralık darbe teşebbüsü ile beraber deşifre olan cemaat cuntası, işte bu yeni olguyu karşımızı çıkardı: Gözetim gerçeği veya 'gözetim toplumu'… Artık, hepimiz gözetlendiğimizin, izlendiğimizin ve dinlendiğimizin farkındayız. Hayatlarımız kayıt altına alınıyor. Etrafımızdaki duvarlar, hayatımızdaki anlamını yitirdi; mahremiyet öldü, ölüyor. Sadece bir görüntünün içerisinde; kadrajdayız. Hülasa, baskı altında ve kuşatılmış durumdayız.

Bu toplum, 17 Aralık tarihinde bir darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kalmanın yanısıra, bir dini cemaat tarafından nasıl gözlendiğini, izlendiğini ve dinlendiğini gördü. Bu toplum, montajlanmış ses kayıtlarından, kasetlerden, görüntülerden destek alan bir cemaat tarafından kuşatılmıştır. Gittikçe siyasallaşan cemaat, toplumu gözetlemiş ve hala gözetlemeye devam etmektedir.

Peki, ısrarla, kendini hizmet hareketi olarak sunan bir dini hareket neden böylesi bir panopticon kâbusu kendi toplumuna yaşatmıştır? Her konuşmasında sevgiden, hoşgörüden, diyalogdan ve barıştan yana mesajlar veren Fethullah Gülen ve müntesipleri, neden savaşın dilini benimsemiş ve bu dili kolayca içselleştirmiştir? Kısacası, cemaat, neden bu toplumu gözetlemektedir?

Panopticon mekanizması vasıtasıyla siyaseti ile AK Parti hükümetini devirmeyi ve Tayyip Erdoğan'a haddini bildirmeyi hedefleyen Gülen ve cemaati, seçilmişlerin üzerinde etkin olmayı, onları kontrol altında tutmayı ve kendi iktidarını kurmayı amaçlamıştır, amaçlamaktadır. Bu süreçte cemaatin gözetim sistemi, cemaatin siyaseti kuşatmasını sağlayan bir işlev görmüştür; siyaseti öteleyen, kendi hukukunu dayatan bir işlev…

Cemaat kendi normalinin veya doğrusunun dışına çıkan her ferdi, düşman, suçlu ve öteki görmekte ve 'ıslah' edilmesi gereken fertler olarak değerlendirmektedir. 'Islah'ın yolunun ne olduğu hepimizce malum; şantaj, montaj ve ses kayıtları… Küresel güçlerin taşeronu olan cemaatin ortaya koyduğu pornografik duruş, bu sakat anlayışın ürünüdür.

Peki, Gülen cemaatinin gözetim sistemi nasıl ortaya çıkmaktadır? Hızlıca analiz edelim; öncelikle ve başlangıçta, toplumun farklı sınıflarına ait olan herkes, dini bir gerekçe ile gözetlenmekte, izlenmektedir. Dini gerekçe, kendi 'din'lerini tebliğ etmek şeklinde açıklanabilir. Toplumu gözetleyen bir şakirdin amacı, ötekilere kendi 'doğrularını' ulaştırmaktır. Aynı gerekçe ile bir şakirt; üniversitede sınıfı arkadaşını, emniyette veya askeriyede kendinden olmayan polis ve askerleri rahatça gözetleyebilmektedir. Böylece hiyerarşik sisteme göre örgütlenen cemaat tarafından, herkes gözetlemekte, dinlemekte ve gerektiğinde tasfiye edilmektedir. Kendinden olmayanı 'suçlu' gören bu anlayış, gözetim aygıtları vasıtasıyla tüm toplumu göz hapsinde tutmaktadır. İşte, gerektiği zaman kullanılmak üzere depolanan kasetler, CD'ler, ses kayıtları bu sakatlanmış bilincin ürünüdür. Gözetle, kayıt altına al, denetle ve gerektiğinde tasfiye et. İşte, cemaatin tüm topluma yaşattığı panopticon kâbus… Başbakan Erdoğan'ı devirip onun yerine konulmak istenen sistemin temel mantığı da budur.

ÖZGÜN KAYNAK

Kaynak: