Çelik'ten TSK'yı hedef alan Tanrıkulu'na tepki: Terör destekli bir seçim kampanyasının neticesi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan açıklamalarına tepki gösterdi. "Açıklamanın, CHP'nin seçim döneminde terör örgütlerinin desteğini alan bir kampanya yürütmesinin neticesi olduğunu düşünüyorum" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Birleşmiş Milletler'in (BM) girişimiyle oluşan Tahıl Girişimi anlaşmasının yeniden canlandırılması gerektiğini belirtti.
Çelik, Parti Genel Merkezi'nde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda, 7 Ekim'de gerçekleştirilecek Büyük Kongre hazırlıklarına ilişkin sunumlar yapıldığını belirten Çelik, bütün birimlerle kongreye hazır olduklarını söyledi.
Darbelerin tarihi açısından 12 Eylül'ün en kötü sonuç doğuranlardan biri olduğunu ifade eden Çelik, "hukuk dışı vatanseverliğin" olmayacağını, darbeleri yapanların ülkeyi kurtarmaktan bahsettiğini ancak ülkenin getirildiği durumda askeri vesayetin sorumluluğundan bahsetmediklerini dile getirdi.
Sürekli siyaset kurumunun aşağılandığı birtakım argümanlarla yola çıkıldığına işaret eden Çelik, ülke savunmasıyla ilgili bir kurumun siyasetle ne ilgisi olabileceği konusundaki "kötü geçmişin" değerlendirilmediğini belirtti.
"Her darbe kendisine bir vatanseverlik atfetse de aslında vatana ihanet anlamına gelen birçok sonuç doğurmuştur." diyen Çelik, 12 Eylül darbesiyle uğruna İstiklal Savaşı verilen yeni Cumhuriyet'in omurgasını oluşturan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin lağvedildiğini, ayaklar altına alındığını ifade etti.
Diğer darbelerden farklı olarak FETÖ'nün gerçekleştirmeye çalıştığı 15 Temmuz'un milletin iradesiyle karşılaşan ve sonuca ulaşamamış bir darbe olduğunu aktaran Çelik, "Cumhurbaşkanımızın o gece yaptığı çağrı ve liderlik, milletimizin ortaya koyduğu duruş, demokrasimize ne olursa olsun sahip çıkacağımız bir dönemin başlangıcı olmuştur." dedi.
"Kirli yolu takip etmeye devam ediyorlar"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 12 Eylül darbesini kınarken "20 Temmuz darbesi" şeklinde bir ifade kullandığına işaret eden Çelik, Kılıçdaroğlu'nun "sivil darbeciler" diyerek de seçim sonuçlarını kabul etmeme şeklindeki tavrını sürdürmeye çalıştığını kaydetti.
20 Temmuz'da Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, kendisine anayasanın, kanunların verdiği yetkileri kullanarak, darbe girişiminin sonuçlarını durdurmaya karşı çok önemli tedbirler aldıklarını vurgulayan Çelik, "O günden beri kanun içerisinde, hukuk içerisinde alınan tedbirlere Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi bir 'sivil darbe' diyerek aslında darbecilerin kullandığı bir literatürü kullanarak sürekli aslında 15 Temmuz'daki darbe girişimine bir mazeret üretmeye çalıştıklarının farkında değiller ya da farkındalar ama maalesef bu çirkin yolu, kirli yolu takip etmeye devam ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Ülkede darbe girişiminin gerçekleştiği, devlet başkanının öldürülmeye çalışıldığı, Parlamento binası ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bombalanması karşısında kanunlar ve anayasa içerisinde aldıkları tedbirlerin "CHP Genel Başkanının hoşuna gitmediğini" söyleyen Çelik, Kılıçdaroğlu'nun darbe girişiminden sonra alınan terör örgütünün bütün girişimlerini, gücünü kırmaya yönelik tedbirleri sürekli "sivil darbe" olarak nitelendirmeye devam ettiğini aktardı.
Çelik, şöyle devam etti:
"'Seçilen hükümetin meşruiyeti yokmuş.' diyerek aslında bir kere daha, lafın nereye gittiğini bilmeden kendi demokratlığını zedeleyen, demokrat olmadığını ispat eden, cumhuriyet karşıtı bir açıklama yapıyor. Sonuç olarak seçim sonuçları millet iradesiyle tecelli etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve onun etrafındaki birkaç kişi, bu literatürü kullanan birkaç kişi... Bunun gayrimeşru olduğunu söylememize rağmen videolar çekip 'Biz bu şekilde konuşmaya devam edeceğiz.' diyenler var. O şekilde tabii ki konuşmaya devam edeceksiniz, biliyoruz. Başka türlü bir demokratik yaklaşım, bir demokrat duruş da sizden beklemiyoruz. Ama ilk defa bu derece darbecilerin kullandığı argümanların bir siyasi partinin yönetici heyeti ve genel başkanı tarafından açıkça ve alenen kullanıldığı görülüyor. Hiçbir mahcubiyet duymadan, hiç sıkılmadan bunu kullanıldığı görülüyor. Bunun da kaydını bir kere daha düşmüş olalım. Milletimize bu durumu bir kere daha arz ediyoruz."
"Karadeniz'in herhangi bir şekilde çatışma ortamı olmasını istemiyoruz"
Çelik, bütün dünya sistemini etkileyen Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili herkesin senaryosu bulunduğunu, savaşın devam etmesine dair birtakım hazırlıkların yapıldığını ancak sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye'nin barış konusunda ısrarcı olduğunu söyledi.
Tahıl koridorunun devam etmesine yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın girişimlerinin sürdüğünü aktaran Çelik, şunları kaydetti:
"Tabii burada bütün bu süre içerisinde birkaç tane gelişme ortaya çıktı. Birincisi Rusya'nın alternatif bir planı söz konusu oldu. Ukrayna'nın alternatif bir planı söz konusu oldu. Ama biz Karadeniz'in herhangi bir şekilde çatışma ortamı olmasını istemiyoruz. Bu nedenle de BM çatısı altında, BM inisiyatifiyle Rusya ve Ukrayna'yla birlikte, herhangi bir şekilde iki ülkeyi de dışlamadan bu sürecin yürütülmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya kıta sahanlığı üzerinden yeni bir hat çizmeye çalışıyor. Moskova ise mevcut koridorla ilgili olarak sözlerin yerine getirilmesini istiyor. Tabii iki tarafın da masaya dönmek için Batı'dan beklentileri var."
Rusya ile alternatif bir tahıl koridoru planlandığına dair kendilerine sorular geldiğini bildiren Çelik, şunları söyledi:
"1 milyon ton Rus tahılının Afrika ülkelerine gönderilecek olması, insanlık için ve Afrika için son derece önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız da buna son derece önem veriyor. Tabii burada önerilen Türkiye, Rusya, Katar şeklindeki işbirliği de kıymetli. Ama öncelikle bu şekilde bir şeyin tamamlayıcı olarak gündeme gelmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. Dolayısıyla BM'nin girişimiyle oluşan Tahıl Girişimi anlaşmasının yeniden canlandırılması gerekiyor. O canlandırıldıktan sonra bunların hayata geçmesi daha kolay olacaktır. Dolayısıyla BM aracılığıyla müzakere, Türkiye'nin esas pozisyonunu oluşturmaya devam ediyor. Müzakereler tabii ki de BM aracılığıyla yapılmalı. Karadeniz girişimine desteğimiz tabii ki sürüyor. Bunların canlanmasıyla birlikte bu üçlü inisiyatifin tamamlayıcı bir rol oynaması çok daha kıymetli olacaktır."