Bu konuya yabancıyız

İngilizce bildiğini iddia eden bir kişinin kendini çok iyi bir şekilde ifade etmesi gerektiğini vurgulayan Sedat Seyrek, “Anlıyorum ama konuşamıyorum, bilmiyorum demenin bir başka yoludur. 10 yıl eğitim alıyoruz ama İngilizce konuşamıyoruz. Ne yazık ki ezberci eğitim siteminin sıkıntısını çekiyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu konuya yabancıyız

Education First adlı dil okulu 88 ülke arasında yaptığı araştırmanının listesini yayımladı. Anadili İngilizce olmayan yaklaşık 1.3 milyon kişinin katılımıyla yapılan araştırmaya göre; Türkiye, İngilizce yeterlilik bakımından 88 ülke arasında 73. sırada yer aldı. Araştırmaya göre İngilizce düzeyinin en yüksek olduğu iller sırasıyla Ankara, İstanbul, İzmir ve Eskişehir oldu. Bölgesel açıdan da İç Anadolu ilk sırada yer alırken, onu Marmara ve Ege bölgeleri izledi. Listede 5 farklı kategoriye yer verildi. Çok iyi, iyi, orta, kötü ve çok kötü adlı listeler grubuna Türkiye 'çok kötü' başlığı listesinde yer aldı. Çok kötüler listesinde Türkiye'nin yanı sıra İran, Venezuela, Suriye, Azerbaycan, Afganistan, Kamboçya ve Nikaragua gibi ülkeler yer aldı. Türkiye'nin geçen yıl bulunduğu sıralama ise 62'ydi. Bu da 11 sıra birden düşüşe karşılık geliyor. Türkiye 2012 yılında 32'nci sırada yer alıyordu. O tarihten beri her sene geriliyor.

‘ANLIYORUM AMA KONUŞAMIYORUM DİYE BİR ŞEY YOK’

İngilizce bildiğini iddia eden bir kişinin kendini çok iyi bir şekilde ifade etmesi ve yabancı misafirlerle fikir alışverişinde bulunması gerektiğini vurgulayan English Time Konya Şubeleri Eğitim Koordinatörü Sedat Seyrek, “Anlıyorum ama konuşamıyorum, bilmiyorum demenin bir başka yoludur” ifadelerini kullandı.

dil-biliminde-bir-yalan-5-001.JPG

‘ÖĞRENCİLER İÇİN HEDEF TAHTASI OLUYORUZ’

Öğrencilerin İngilizce öğrenememe konusunda öğretmenleri hedef gösterdiklerini belirten Seyrek, “10 yıl İngilizce eğitimi görüyoruz. Şimdi ben desem ki bir konu hakkında 10 dakika konuşalım, yapamayız. Buraya gelen öğrencilerle sohbet ettiğimizde eğitim sisteminin kötü olduğunu söylüyorlar ama kendileri de çalışma konusunda kötüler. Kabahatin bir kısmı kesinlikle biz öğretmenlerdedir, bunu kabul ediyorum. Bu noktada, öğretmenlerimizin İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşup öğrencilere de sevdirmeleri lazım. Fakat öğrenciler için iyi bir hedef tahtası, bir bahane aracı oluyoruz. Bunlar hep kaçınmanın ve savunma mekanizmasının bir parçası” dedi. 

‘HİÇ KİMSE PRATİĞE YÖNELMİYOR’

Hiç kimsenin teoriden pratiğe yönelmediğini söyleyen Seyrek, ”Bunun sebeplerini Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk da açıklıyor zaten. Bir demecinde; artık öğretmen alımlarında dinlemenin, konuşmanın da ön plana çıkacak olduğunu belirtmişti. Bakıyorsunuz YÖK Dil, YDS gibi sınavlar; konuşma, dinleme, yazma, okuduğunu anlama üzerine kurulmuş. Uluslararası geçerliliği olan sınavlara baktığımız zaman bütün hepsini ölçüyor. Bizim de aynı bu şekilde sınav sistemlerini uygun hale getirmemiz gerekiyor. Kaynaklarımız, kendi özümüze göre yazılıp açıklansa daha iyi olabilir ama ben şunu her seferinde şunu söylüyorum. Dil öğrenmede en önemli kısım dinleme yapmaktır. Alt yazısız film ve çizgi film izlemektir” diye aktardı.

dil-biliminde-bir-yalan-3-001.png

‘İNGİLİZCE SES ÜZERİNE KURULMUŞTUR’

Seyrek, Türkçe’nin fonetik bir dil olduğunu ve İngilizcenin de ses üzerine kurulduğunu belirterek şunları söyledi: “İngilizce de p diye yazarız pi diye okuruz. Bir de dünyanın her tarafında insanlar dili ilk etapta dinleyerek öğrenirler. İlk aşamada bizim beynimize bir veri girişi oluyor. 2 yaşına kadar olan kısımda en kompleks cümleleri de kursanız o çocuklar bunu anlayabiliyor mu, o cümleler onlarda büyük anlam teşkil ediyor mu? Hayır. Sonradan yavaş yavaş kelimeler çıkıyor. Sonradan cümle kurmaya başlıyorlar. Bütün bu öğrenim döneminde bu dinleme ve izleme devam ediyor. Siz küçükken çizgi filmleri, değişik programları izlediniz. Bütün bunları izlerken Türkçe gramer mi çalıştınız önce? Hayır. İşte diğerleri de öyle. Hiç kimse aktif halde dili iletişim aracı olarak kullanıncaya kadar gramer çalışmaz. Bu işin pratiği; dinlemeden, izlemeden geçer.”

dil-biliminde-bir-yalan-4.jpg

‘ALT YAZISIZ FİLM İZLEYİN’

İngilizceyi öğrenmenin kolay yollarından birinin alt yazısız film izlemek olduğunu savunan Seyrek, “Beyin, bir zorlukla, bir problemle karşılaştığı zaman öğrenmeye çalışır. Beyin onu anlamak için efor sarf ettiğinde kendinize şunu sorun: Ne kadar daha anlayamazsın? Ne kadar daha? Alt yazılı olması zaten bilimseldir. Çünkü siz onu okurken sesleri kaçırırsınız. İngilizce ses üzerine kurulu bir dil. Sesler bizim için çok daha önemli. 1960’lı yıllarda Türkiye’den Almanya’ya bir dünya göçmenimiz gitti, herkes gramer çalışmıyordu. Herkes dili sokakta önce dinleyerek, sonra hata yaparak öğrendi. Konuşurken hata yapmak keyifli bir şey. Hatalarla dil öğrenirken çok eğlenceli hale de geliyor. Yeter ki dikkatli olalım her seferinde bir eksiyi bir artıya çevirelim” şeklinde konuştu.

‘IQ DİL ÖĞRENMENİN BİR PARÇASI’

IQ ile dil öğrenme arasında bir bağlantı olduğuna işaret eden Seyrek, “Konuşma, dinleme, yazma da önemli bir parça ama istek yoksa yaptıklarımızın hepsi boşa gidiyor.  Ben yurt dışında, nasıl yazılacağını bilmeyen, gramer bilgisi olmayan ama ekonomi, politika, spor, alışveriş gibi her konuda bilgi sahibi olan ve konuşan yabancılar tanıdım. Dilin amacı iletişimdir. İsterseniz bunu tek kelime ile yapın isterseniz iki kelime ile yapın. İsterseniz vücut dilinizi kullanarak yapın. En kolay yolu bence çok istekli ve dikkatli olduktan sonra dinlemeye bakmak. İnsanlarla konuşmaya çalışmak yani pratikten bu işi öğrenmeye çalışmak. Bu noktada ben arkadaşlara okuma yaparken gözleriyle hem gramer çalışmalarını hem de bilmedikleri kelimelere anlam yüklemelerini tavsiye ederim” diye açıkladı.

dil-biliminde-bir-yalan-1.jpg

‘EZBER YAPMAK VAKİT KAYBI’

Ezber yapmak ve öğrenmenin aynı şey olmadığının altını çizen Seyrek, “Beyin 48 saat içinde yenilemediği, görmediği bilgiyi sonradan yeni bir bilgi olarak almaya başlar. Dolayısıyla ezber yapmak boşa vakit kaybıdır. Zaten bizim eğitim sistemimiz ezber üzerine kurulmuş. Öğrendim ya da öğreniyorum dediğimiz kısım yine tekrardan geçiyor. Ezber diye bir şey yoktur demiyorum vardır ama kesinlikle önermiyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
•SÜMEYRA KENESARI

KOCAMAN BİR YALAN ANLIYORUM AMA KONUŞAMIYORUM

Ezber yapmak ve öğrenmenin aynı şey olmadığının altını çizen Seyrek, “Beyin 48 saat içinde yenilemediği, görmediği bilgiyi sonradan yeni bir bilgi olarak almaya başlar. Dolayısıyla ezber yapmak boşa vakit kaybıdır. Zaten bizim eğitim sistemimiz ezber üzerine kurulmuş. 10 yıl eğitim alıyoruz ama İngilizce konuşamıyoruz. Anlıyorum ama konuşamıyorum, bilmiyorum demenin bir başka yoludur Öğrendim ya da öğreniyorum dediğimiz kısım yine tekrardan geçiyor. Ezber diye bir şey yoktur demiyorum vardır ama kesinlikle önermiyorum” dedi.

•SÜMEYRA KENESARI / YENİ HABER GAZETESİ