Bu fotoğraf Konya'da çekildi Kimse inanmadı

Konya'daki Kuşça Celil Boğazı'nda Samanyolu Galaksisi ile kompozisyon oluşturularak çekilen fotoğraf görenleri hayretler içinde bırakırken fotoğrafın Konya'da çekildiğine de inanmayanlar oldu.
Bu fotoğraf Konya'da çekildi Kimse inanmadı

Konya'da Celil Boğazı ve samanyolu galaksisinin buluştuğu fotoğraf Astrophotography Turkey isimli sosyal medya hesabında yayınlandı. Fotoğrafı görenler buranın Kapadokya olduğuna Konya'da böyle bir yerin olmadığını dile getirdiler. Konya Cihanbeyli sınırları içerisindeki Celil Boğazı onlarca fotoğrafcı ve doğaseverlerin yıllardır ilgisini çekiyor. Yerli ve yabancı turistler tarafından çekilen fotoğraf ve videolar Celil Boğazı'nın tanıtımını yaparken turizme kazandırılmasında da önemli rol oynuyor.

gthgkftwuaaepbk.jpg

Celil Boğazı
Kapadokya'daki peribacaları oluşumlarının benzerlerine Afyonkarahisar'daki Frig Vadisi ve Erzurum'un Narman ilçesinin yanı sıra Konya'nın Cihanbeyli ilçesi Kuşça Mahallesi'nde de rastlanıyor.

Yaklaşık iki milyon yıl önce kuruyan göldeki çökellerin yağmur ve rüzgarla aşınması sonucu oluşan Kuşça Peribacaları, eşsiz güzelliğinin yanı sıra erozyondan dolayı bir çölü andıran çevresiyle de görenleri adeta büyülüyor.

Cihanbeyli Belediyesi tarafından koruma altına alınan ve zamana meydan okuyan peribacaları, turizme açılacağı günü bekliyor.Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin de gözdesi olan Kuşca, arkeolojik ve jeolojik araştırmalar sonucunda geçmişi orta çağla kadar uzanan bir yerleşim yeri olmuştur.

Konya'nın kuzeyinde, Cihanbeyli ilçesinin kuzey-batısında olan Kuşça, il merkezine 130 km, ilçe merkezine 30 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1000 m civarında olan Cihanbeyli platosunda. Kuşça beldesi sınırları içinde yer alan Celil Boğazı’ndaki peri bacaları, Kapadokya ve Narman’dakilerden çok farklılık gösteriyor. Günümüze kadar gelenlerinin sayısı oldukça azalsa da tüm güzelliğini ziyaretçilerine sunmakta. Bir zamanlar bu peribacaları dinamitle patlatılıyor ve çıkan kaya parçaları ev yapımında kullanılıyordu. Şimdi belediye tarafından koruma altına alınmış durumda.Onca tahribata rağmen Celil Boğazı’na yayılmış peri bacaları tüm azametiyle zamana meydan okumaya devam ediyor. Başka hiçbir koruma statüsü olmayan bölgede kartallar, tavşanlar ve tilkiler gibi yaban hayvanlar da yaşıyor. Kahve, kırmızı, yeşil, gri ve beyaz alacalı renklerde, orta-kalın katmanlı, orta tutturulmuş, kumtaşı, çakıltaşı, kiltaşı, çamurtaşı, volkanik küller, killi kireçtaşı ve konglomeralardan oluşmaktalar. Peribacaları farklı dayanıma sahip olan bu seviyelerin rüzgâr ve yağışlarla şekillendirmesi ile oluşmuştur.

Görünümleri açısından farklı nesnelere benzeyen bu yapılarla ilgili birçok efsane anlatılmakta. Bu efsaneler den en çok bilineni, boğazda obası bulunan bir ana kızın öyküsü. Kız bir gün başka obadan birine âşık olmuş. Düğün dernek derken damat kızı alıp gitmek istemiş. Anasından ayrılmak istemeyen kız atın terkisinden atlayarak anasına doğru koşmaya başlamış. Efsane bu ya ikisi tam birbirlerine kavuşacakken taş olup kalmışlar. Her ikisinin gözlerinden akan yaşlar pınar olup sulamış vadiyi. Vadinin içinde tek bir yerde su var. Burası da “Anakız” denilen yer.

Bir zamanlar ormanlık olan bu bölgede ağaçlar kesile kesile bitmiş. Bu yüzden erozyon da hız kazanmış tabii ki. Celil Boğazı ve etrafı adeta bir çöl görünümünde, vadi bu dillere destan görünümünü de bu erozyona borçlu aslında. Binlerce yıllık yağmur ve rüzgârların işbirliği ile muhteşem doğal anıtlar oluşmuş.

Anadolu’nun hemen her bölgesi gibi Celil Boğazı da deprem faylarıyla çevrili. Depremlerden ötürü ezilen kısımlar daha kolay aşınmış, sert olan kesimler ise aşınmaya direnerek altındaki tabakaları da korumuşlar. Bölgede şimdiler de erozyona karşı ağaçlandırma çalışmaları yapılsa da doğal anıtların başka bir korunağı yok.

Ancak boğazın kırmızıya çalan toprak rengi sonbahar ışıkları altında daha doygun gözüküyor. Özellikle akşam saatlerinde ışık iyice yatay hale geldiğinde bölgenin jeolojik özelliğinden kaynaklanan renklemeler daha belirgin olarak görülüyor. Bu bölge en güzel fotoğraflarını sonbaharda akşam güneş batmadan önceki bir saat içinde veriyor. Bu saatlerde ışık o kadar güzel ki her peribacasına bir isim vermeniz mümkün. Kuşça’daki peribacalarından birinin tepesinde sanki bir kaplan oturuyor, doğa bir diğerine kaplumbağa şeklini vermiş, bir diğeri Artemis heykelini andırıyor, biri de çaydanlık.

Kuşça kasabasının halkı geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlasa da son yıllara da turizm de onların yeni bir kazanç kapısı olmuş. Yaygın olarak hububat ve şeker pancarı yetiştiriyorlar kasabanın sakin ve güler yüzlü insanları. 1960 ların sonlarına doğru ciddi bir göç yaşana kasaba şimdiler de oldukça sakin görünüyor.

Toprakla kaplı yumuşak zemin karda yürüyormuşsunuz hissi veriyor. Ancak vadi içine inip de peribacalarına yakından bakmaya karar verirseniz biraz yorulacağınızı da bilmelisiniz. Kuşca’da konaklamak için bir tesis olmasa da bu doğa harikasında gün doğumunu ve güneşin batışını mutlaka görmelisiniz.

Suyun ve rüzgarların bizlere armağanı heykelleri yakından görmek, her mevsimde karda yürümek, medeniyetlerin ayak izlerini takip etmek istiyorsanız Celil Boğazı sizleri bekliyor.

 Editör