Bir kitap bir inceleme: Taşları Yemek Yasak-İsmet Özel
Gazetemiz Yeni Haber tarafından günlük hazırlanan "Kültür Sanat" köşemizde bugünün kitap incelemesi: Taşları Yemek Yasak-İsmet Özel
“İnsanlar arasında taş yeme adeti yoktur, onlara yapmayacakları şeyi yapma demenin ne anlamı var? Ancak şuna dikkat et: İnsanlar arasında adet haline gelmiş öyle davranışlar, öyle alışkanlıklar var ki, bunlar insan için tıpkı taş yemek gibidir. Eğer zararı bakımından düşünürsen taş yemekten daha çok zarar veren şeylerdir bunlar. Bunlar taş yemek kadar budalaca, insanın öz aitliklerine yabancı tutum ve davranışlardır. Eğer insanlar acınacak haldeyse, insanlar arasında zulüm, haksızlık, merhametsizlik, yozlaşma ve ihanet hüküm sürüyorsa bunun sebebi; sanki taş yermişcesine yedikleri bunca nesneden, taş yemeye mümasil( benzeyen) tavırlarından doğmaktadır.”
“İNSANIN İHTİYACI OLANDAN FAZLASINI TUTMASI TAŞ GİBİDİR”
Taşları yemek yasak kitabı kısa kısa yazılardan oluşan bir eser… Bütün yazılar kendi içerisinde o kadar dolu ki bazen bir yazıyı bitirip, kitabın kapağını kapatıp şöyle bir düşünmeniz gerekiyor. Okuyucularının İsmet Özel’e ‘Özel İsmet’ demelerine şaşmamalı… Gerçekten çok özel işler çıkaran ve her kitabında doğru noktaları bulup iğne batıran bir yazar… Kitap öyle tek seferde okuyup rafa kaldırılacak türden değil… İstediğiniz zaman kaldığınız yazıdan devam edebilirsiniz. Kitabın ismini ilk gördüğünde kendi kendine; “İnsanın taş yemeye ihtiyacı yok” diyorsun. Bu kitabı ele aldığında önce ismi bir merak uyandırıyor. Neden? Zaten insan taş yer mi? Hâlbuki 3 öğün yemek yer gibi yediğini fark ediyorsun. Çünkü İsmet özel diyor ki ; “İnsanın taş yemeye ihtiyacı yok diyorsun. Öyleyse şunu düşün: insanın ihtiyacı olandan fazlasını elinde tutması kendisi için taş gibidir. Bu yalnız mallar, servet, güç gibi nesnelerde geçerli değil. Merhamet, şefkat, tevazu gibi şeyler için de böyle. Bilgi için de böyle... Sana yaramıyorsa bırak başkasına yarasın. Sana yaramadığı halde sende olan hem senin hem başkasının aleyhinedir. Taşları yeme, taşları yemek yasak.” Son olarak insanlarla ilgili şu tespiti ile bitirmek isterim. “Ruh yapılarının harap olduğunu söyleseniz aldırmazlar, ama karaciğerleri zedelenmişşe vay başlarına gelenler...”
CELLADINA GÜLÜMSEYEN YAZAR: İSMET ÖZEL
1944 yılında Söke'li bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara’da yaptı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bir süre okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi’ne geçerek Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1977). Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. Devlet Konservatuarı’nda Fransızca okutmanı olarak çalıştı. İstiklal Marşı Derneği kurucusudur. Evlidir. Dört çocuğu vardır. Kendisinden bahsederken şu ifadeleri kullanır: “Bir muamma olarak doğdum ve bir bilmece olarak öleceğim. İlk duyuşta insanın tuhafına gidebilecek bu sözleri caka satmak, kendimi cilalı göstermek maksadıyla söylemiyorum. Zaten cakaya, cilaya medar olacak derece havalı bir durumu işaret etmedim. Çünkü bir muamma olarak doğmak ve bilmece olarak ölmek benim şahsıma mahsus değildir. Evet, yalnız ben değil, her insan dahi tıpkı benim gibi bir muamma olarak doğar ve bir bilmece olarak ölür.”