Bir kitap bir inceleme: Posta kutusundaki mızıka
Gazetemiz Yeni Haber tarafından günlük hazırlanan "Kültür Sanat" köşemizde bugünün kitap incelemesi: Posta kutusundaki mızıka
Posta kutusundaki mızıka
“Sevgili Dost! Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?”
DOSTA YAZILMIŞ 60+1 BORÇ MEKTUP
Posta Kutusundaki Mızıka yazarın ilk deneme kitabıdır. Mektuplardan oluşan eser Türk Edebiyatının en iyi denemelerindendir. Kitap 61 mektuptan oluşuyor. Birinci Mektuptan önceki sayfada şu açıklamayı görüyorsunuz; "Posta Kutusundaki Mızıka, unutulan mektubun kefaretidir."Altmış birinci mektuptaki son cümle ise "altmış birinci mektup kefareti ödüyor” olarak sona eriyor. Orucu kasten bozanın kefareti 60+1 gün oruç tutmaktır. +1 olan son oruç, asıl orucun kendisidir. Diğer 60 gün, belki bir özür dileyiş, belki ceza, belki de sevap eşitliği yakalama çabasıdır. Dostluk hissini tamamı ile yaşayacağınız bir kitap. Okudukça sanki bir enstrümana üflüyorsunuz ve çıkan sıcacık melodi bir dost eliyle kalbinizi okşuyor. İnsana kendini, hayatı, insanlığı, dostluğu anlatıyor. “Kitaplar insanın en samimi, en sadık dostlarıdır.” tezini 61 mektupla açıklıyor eser. Mektup türünün gitgide unutulduğu bir dönemin içerinde olduğumuzdan dolayı sanırım, içerisinde bu kadar içten mektuplar barındıran bir kitabı okumuş olmam bende çok güzel duygular uyandırdı. Kitabın içerisinde bulunan mektuplar bir dosta hitaben yazılmış ve her bir mektup “Sevgili Dost” cümlesi ile başlıyor. Eminim sizde okumaya başladığınızda hemen bitirmemek için çabalayacaksınız. Hele de mektupları okudukça aklınıza gelen bir dostunuz var ise, okuma eylemi çok daha güzel bir hâl almaya başlıyor.
PEKİ, ALİ URAL KİMDİR?
1959'da Samsun Ladik'te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara'da tamamladı. İlk şiiri Mavera Dergisi'nde çıktı. (1982) Yükseköğreniminin ardından bir süre editörlük yaptıktan sonra Şûle Yayınları'nı kurdu. 1989'da Merdiven Sanat isimli aylık bir sanat dergisi çıkardı. 24 sayı çıkan bu derginin yanı sıra Kitaphaber isimli iki aylık bir kitap-kültür dergisi yayınladı. Yayın yönetmenliğini de yaptığı bu dergilerde şiir, öykü ve makalelerini yayınladı. Ural'ın yayınladığı dergiler arasında bir şiir ve poetika dergisi olan Merdivenşiir de bulunuyor. (2005-2007) 2006-2012 yılları arasında Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul şube başkanlığını yapmış olan A. Ali Ural, bir dönem de Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu üyeliğinde bulundu. İstanbul Uluslararası Şiir Festivali Yürütme Kurulu üyesi olan Ural, Ejderha ve Kelebek adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği'nin 2010 Deneme Ödülü'nü aldı. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde "Yaratıcı Yazarlık" ve "Yazılı ve Sözlü Anlatım", Süleyman Şah Üniversitesi'nde "Türk Dili" dersleri veren A. Ali Ural, 2012 yılının Şubat ayında birinci sayısı çıkan ve edebiyat ağırlıklı bir sanat dergisi olan Karabatak'ın yayın yönetmenliğini yapıyor.