Bazen en iyi ilaçtır, bir kadına sığınmak
Gazetemiz yazarlarından İbrahim Çolak2ın bugünkü yazısından bir bölüm:
Gençtim, çok gençtim, toydum, bilmiyordum. Manitalarımız vardı ve sevmek, seviyorum demek; günün ve gecenin belirli saatlerinde manitalarımızın sokağından geçmekti. Sevdiğimiz kızlarla konuşmak yabancı dil bilmek kadar zordu. Bir düğün sonrasında, şansım yaver gitmiş, yanına düşmüştüm. Yabancı dilim yoktu, bir kızla nasıl ve ne konuşulur bilmiyordum. İlk cümlelerimi kekeleyerek ve ağzımın içinde söylediğimi iyi hatırlıyorum. Ki manitanım verdiği cevapları duyacak kulaklarım da yarı yarıya sağır durumdaydı.
İnmemize yakındı. Güzel ve gelecek vaat eden şiirsel cümleyi bulmuştum.
-Senin için bütün gemileri yakarım!
Duymuş ama anlamamıştı, anlamadım dedi, tekrar etmeliydim. Yeni yetmeliğin o mahcup olduğu kadar da hoyrat duruşuyla ve sesimi biraz daha yükselterek tekrarladım:
-Senin için bütün gemileri yakarım!
O bendende cahil, acemi ve toydu. Nazlanmış ve şımarmıştı. Duymamıştı. Bilmiyordu. Okumamıştı. Yalnız ama yalnızca cevap vermiş olmak için şımarık ses tonuyla, şöyle demişti:
-Ayy, ben yangından çok korkarım!
Otobüs durmuş, şiir kaybetmiş, bütün gemilerim batmıştı.