Balıkçılıkta av yasağı başlıyor

“15 Nisan’dan sonra tüm denizlerde trol ve gırgır ağları ile avcılık yapan balıkçılar balık avlayamayacak. Av yasakları balık popülasyonunu ve denizlerimizi korumak için alınan bir önlemdir”

Balıkçılıkta av yasağı başlıyor

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 15 Nisan’da başlayacak av yasağına ilişkin yaptığı açıklamada “15 Nisan’dan sonra tüm denizlerde trol ve gırgır ağları ile avcılık yapan balıkçılar balık avlayamayacak. Av yasakları balık popülasyonunu ve denizlerimizi korumak için alınan bir önlemdir” dedi.

Av yasağının 1 Eylül 2023'e kadar devam edeceğini ve su ürünleri üretiminde sürdürülebilirlik için yasaklara uyulması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için tüm balıkçılarımızın av yasaklarına uymaları gerekiyor. Yasak avcılık faaliyetlerinin de İl/İlçe Müdürlüklerimize ya da Jandarmaya bildirilmesi önem taşıyor.

Av yasağı süresince balıkçı tezgâhlarında daha çok kültür balıkları olan çipura, levrek ve alabalığın yanı sıra ithal edilen balıkları ve av sezonunda avlanıp uygun koşullarda saklanan balık türlerini bulmak mümkün olacak.

Av yasağının başlamasıyla birlikte, balıkçılar karasuların bitişiğindeki uluslararası sularda ve su ürünleri avcılık tebliği ile getirilen düzenlemelere uyulması şartıyla uzatma ağlarıyla avcılık yapabilecek.

Av yasaklarına uyulması sektör için büyük önem taşıyor. Tezgâhlardaki balık çeşitlerinin ve miktarlarının azalmaması için yoğun baskı altında yapılan avcılıkta yasaklar büyük rol oynuyor.

Balık alırken boy yasağına aykırı olarak avlanmış küçük balık satışına, av yasağı süresince yasak olan türlerin satışına ve balık satış yerlerinde asgari hijyen şartlarına uyulup uyulmadığına dikkat edilerek balık alınmalıdır. Vatandaşların bu yöndeki tavır ve tutumları balıkçılık sektörü için büyük önem arz ediyor.”

“Avcılık üretimi düşüyor, yetiştiricilik artıyor”

Su ürünleri üretim rakamlarına göre avcılıkta düşüş, yetiştiricilikte ise büyüme görüldüğünü ifade eden TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “2002 yılında 566 bin 682 ton ile su ürünleri üretiminin yüzde 90,3’ü avcılıkla karşılanırken bu rakam 2012 yılında 432 bin 442 ton ile yüzde 67,1’e, 2020 yılında ise 328 bin 165 ton ile yüzde 41,1’e geriledi. 2002 yılında 61 bin 165 ton ile su ürünleri üretiminin yüzde 9,7’sini yetiştiricilik karşılarken bu rakam 2012 yılında 212 bin 410 ton ile yüzde 32,9’a, 2020 yılında ise 471 bin 686 ton ile yüzde 58,9’a yükseldi.

20 yıl önce ülkemizin balık ihtiyacının neredeyse tamamı avcılık üzerinden karşılanıyordu. Günümüzde ise yetiştiricilik sayesinde geçmiş yıllara göre avcılığa bağımlılık azaldı.

2021 yılında yılı su ürünleri üretimimiz yüzde 1,8 oranında artarak, 799 bin 851 tona yükseldi. Su ürünleri üretimimizin 32,8'ini avcılık yoluyla elde edilen deniz balıkları, yüzde 4,1'ini avcılık yoluyla elde edilen diğer deniz ürünleri, yüzde 4,1'ini avcılık yoluyla elde edilen iç su ürünleri ve yüzde 59'unu yetiştiricilik ürünleri oluşturuyor.

Bölgeler bazında baktığımızda, 2021 yılı su ürünleri avcılığında ilk sırayı yüzde 50,5’lik pay ile Doğu Karadeniz Bölgesi aldı. Doğu Karadeniz Bölgesi’ni yüzde 26,9 ile Batı Karadeniz, yüzde 12,5 ile Ege, yüzde 5 ile Akdeniz ve yüzde 4,8 ile Marmara Bölgesi izledi.

Avlanan balık türlerinde ilk sırada yüzde 57,8’lik pay ile hamsi geliyor. Hamsiyi sırasıyla çaça, istavrit ve sardalya izliyor. Denizlerden balıklar dışında avlanan iki önemli tür, ülkemizde tüketilmeyen, yurt dışına ihraç edilen beyaz kum midyesi ve deniz salyangozudur.

Kişi başına su ürünleri tüketimimiz gelişmiş ülkelere oranla oldukça düşük kalıyor. Dünyada kişi başına su ürünleri tüketimi yaklaşık 20 kilogramdır. Kişi başına balık tüketimi 6,7 kilogram olan ülkemizde su ürünleri tüketiminin artırılmasına yönelik tedbirlerin alınmasına ihtiyaç vardır” diye konuştu.

“Su ürünleri üretiminde sürdürülebilirlik ana politika olmalı”

Türkiye’de denizlerden avcılıkla yapılan üretimin kıyı balıkçılığına dayandığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Mevcut balıkçı teknelerinin fazla olması da av baskısı yaratıyor. Ülkemizde yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı yapılamıyor. Bu nedenle de av baskısı kıyı sularımızda yoğun olarak görülüyor.

Ülkemizde uzun süreli açık deniz balıkçılığı yapabilecek, avladığı su ürünlerini işleyip, depolayabilecek bir filo kapasitesi bulunmuyor. Uluslararası sularda avcılığın yapılabilmesi için gerekli girişimlerin ve bu yönde yatırımların yapılması su ürünleri sektörümüz için büyük önem taşıyor.

Sürdürülebilir avcılığın sağlanması sektörün geleceği için önemlidir. Bu amaçla stokları koruyucu ve geliştirici yönde araştırmaların yapılmasına ve koruma kontrol çalışmalarının artırılmasına öncelik verilmelidir.

Sağlıklı beslenme açısından da büyük önem taşıyan su ürünlerini sofralarımıza taşıyan balıkçılarımızın av yasaklarına titizlikle uyması büyük önem taşıyor.

Su ürünleri avcılığı yapan tüm balıkçılarımızın da sürdürülebilir avcılığın sağlanabilmesi için uygulanan balık boyu, zaman, derinlik, mesafe ve av araçları ile ilgili düzenlemelere ve yasaklara titizlikle uymaları, kendi geleceklerini tehlikeye atmamaları gerekiyor.

Su ürünleri üretiminde sürdürülebilirlik ana politika olmalı ve bu politika çerçevesinde gerekli stratejiler, eylem planları ve hedefler belirlenmelidir.”